27 Şubat 2017

Kabe

Şüphesiz, âlemlere bereket ve hidayet kaynağı olarak insanlar için kurulan ilk ev (mâbed), Mekke'deki (Kâbe)dir. (Âli İmrân Suresi 96. Ayet)

Arzın merkezi, kıblemiz, yeryüzündeki ilk ev, ilk mabed, gönlünü ona çevirenlerin huzur bulduğu, ziyaret edenlerin mesrur olduğu yer.

Kâbe'nin yaklaşık olarak boyu 12 metre, eni 10 metre, yüksekliği 14 metredir. En, boy ve yüksekliği arasında hafif farklılıklar olduğundan bu boyutlar yaklaşık olarak yazılmıştır. Dört köşesi vardır. Hacerü'l-Esved, Rüknü Yemani, Rüknü Şami ve Rüknü Iraki. Tavanı ahşaptır. Tavanı taşıyan 3 adet ahşap sütün vardır. Tavana çıkan bir merdiven vardır. İçi ve zemini mermer kaplıdır.

Kabe'yi ilk inşa eden kişinin Hz. Adem AS' mı yoksa Hz. Şit AS'mı olduğu hususunda net bir bilgi yoktur. Ancak yıkıldıktan sonra Hz. İbrahim AS tarafından yeniden yapıldığı hususu ayetler tarafından da teyit edilmektedir.

Bir zamanlar İbrahim, İsmail ile beraber Beytullah'ın temellerini yükseltiyor (şöyle diyorlardı:) Ey Rabbimiz! Bizden bunu kabul buyur; şüphesiz sen işitensin, bilensin. (Bakara Suresi 127. Ayet)

Kâbe'nin tarih boyunca bilinen en büyük tamiratlarından biri de Peygamber Efendimizin (AS) 35 yaşında iken yapılan tamirattır.

Sene 606 miladi yılıdır. Cidde sahilinde Rum bir tüccar ile mimarın inşaat malzemesi taşıyan gemilerinin karaya oturduğu haberi Mekke'ye ulaşır.

Mekke bir ticaret kenti olduğu için para vardır ama üretim pek olmadığı için inşaat malzemesi de pek bulunmamaktadır.

Bununla birlikte Kâbe ise o günkü adetlere göre kullanım şeklinden dolayı bayağı harap bir vaziyettedir. Ayrıca Kâbe, mesfele denilen çukur bir bölgede olup, bulunduğu zemin tamamıyla granit kayadır. Dolayısıyla yağmurdan çok çabuk etkilenir. Bir de o zamanlar Kabe örtüsü her sene değiştirilmez, hürmeten hazırlanan örtüler üst üste üzerinde bulunurdu. Böylece yapı çok ağırlaşırdı. Hacıların o dönemde tütsü yakmak gibi bir adetleri olduğu için de dönem dönem yangın da çıkardı.

Böyle bir ortamda 606 yılına gelindiğinde Kâbe'nin görmüş olduğu hasarlardan dolayı tamiratına karar verilir ve Cidde kıyılarındaki geminin içindeki inşaat malzemelerinin bu tamiratta kullanılması düşünülür.

İslamiyet henüz gelmemiş, Peygamber Efendimiz (AS) henüz Risaletle müşerref olmamıştır. Mekke, her türlü zillet, günah, faiz, haksız kazanç, kayırma, zulüm, kölelik, rant ve benzeri günahla yaşamaktadır.

Ancak ilginç bir şey olur ve Mekke'nin önde gelenleri bir karar alırlar. Kâbe Allah'ın evidir, yeryüzünün ilk mabedidir, İlahi bir mekândır. Buranın tamiratına haram para karışmamalıdır. Dolayısıyla kazançlarının helal olanından vermek kaydıyla aralarında para toplarlar.

Şimdi ikinci sorun ortadadır. Kâbe kargir bir yapıdır. Tamir edebilmek için sağlam yerlerine kadar sökülmesi gerekmektedir. Bu ise riskli bir durumdur. Mekke ahalisi Kâbe'yi tamir etmek için bile olsa ondan bir parça eksiltmenin Allah katındaki karşılığını bilmediklerinden endişe duymaktadırlar. Aralarından Ebu Cehil öne çıkar ve der ki “Ben aranızdaki en güngörmüş kişiyim. Kâbe'den bir taşı sökeyim, gidip yatayım, eğer sabaha sağ ve bir şey olmamış şekilde uyanırsam tamirata devam ederiz”

Mekke ahalisi sabahı zor ederler. Ebu Cehil'in evinin önünde merakla uyanmasını beklerler. Bakarlar ki Ebu Cehil sağ ve bir şey olmamış başlarlar Kâbe'nin taşlarını lazım olan yere kadar sökmeye. Öyle bir seviyeye gelirler ki Mekke zelzele ile sallanmaya başlar. Anlarlar ki müsaade buraya kadar. Sökmeyi bırakırlar. Çünkü geldikleri seviye Hz. Âdem, Hz. Şit ve Hz. İbrahim AS'ın koyduğu taşların olduğu yerdir.

Yeniden taşları örmeye ve Kâbe'yi yükseltmeye başlarlar. Ancak bir hesap hatası yapmışlar ve ellerindeki malzeme Kâbe'yi eski ölçülerinde yapmaya yetmemiştir. Bunun üzerine Kâbe'yi kuzey tarafındaki Hatim ve Hicri İsmail dediğimiz yerinden kısaltarak inşa ederler. O bölge açıkta ve etrafı yuvarlak şekilde yüksek bir duvar şeklinde bırakılır. O bölgenin içinde namaz kılınırsa Kâbe'nin içinde kılınmış sayılır. Tavaf ederken o bölgenin içinden geçerseniz o şaftınız sayılmaz. Ayrıca o bölgenin altında birçok Peygamber mezarı bulunmaktadır. Bununla birlikte Kâbe'nin Rüknü Yemani tarafında bulunan kapısı örülerek kapatıldı ve Kâbe tek kapılı kaldı.

Bu arada Hacerü'l-Esved'in yerine konulması sırasında kavgalar çıktı. Bu kavga Peygamber Efendimiz AS'ın adaletli tavrı sayesinde çözüldü.

Kâbe daha önce ve sonra birçok kez tamir edilmekle birlikte bundan sonraki en detaylı tamiratını Sultan 4. Murat döneminde ve Kral Faysal döneminde gördü.

Ayrıca Mekke fethedildiğinde Kâbe'nin anahtarı geçmişten gelen adet üzerine Osman Bin Talha ve Şeybi Bin Osman'a teslim edilmiştir.

Görüldüğü üzere konu Kâbe olunca, kim olursa olsun;

Temiz niyet

Helal kazanç

Ehliyet ve liyakat

Adalet

Ve benzeri kavramlar hep ön planda olmuştur ve olmalıdır.

İnşası için temiz niyet, masrafı için helal ve temiz kazanç, doğru kişi ve malzeme kullanımı ile liyakat, anahtarını doğru kişiye teslim ederek ehliyet, Hacerü'l-Esved'in yerine konulurken adalet gibi kavramlar ile muamele ederek en doğrusu yapılmıştır.

Bu arada daha önce yazmış olduğum “Hayır işlerine şeytan nasıl karışıyor?” yazımı Mekke'li müşriklerin Kâbe ile ilgili her işlerinde Allah CC ile olan muhataplıklarını ve bu yazıyı birlikte düşünerek okumanızı rica ediyorum.

İnşaallah biz de her işimizi aynı hassasiyetle, has niyet, has para, has enerji, has kişi, has teknik ve yöntemler kullanarak sürdürür ve tamamlarız.