Karşılama
-Ruzname; Kelime Günlüğü’nden-
Zaman öyle
bir zaman ki uzlete mâni meyilleri var. Bir durup dinlemeye, dinlenmeye,
düşünmeye engel. Kaos ve olay sağanağı altındayız âdeta. Saklanacak yer yok.
Rusya’nın
Ukrayna’ya saldırısı sebebiyle küresel çapta uyanan bir savaş korkusu/paniği hâkim.
Temel kaynak krizinin hayatın her yerine sirayet edişini tecrübe ediyoruz. Gıda
sıkıntısının ayak sesleri büyük şehirlere çoktan ulaştı. Bazı krizler yapay ya
da olması gerekenden daha erken yaşanıyor.
Zaten her
devirde insanları yok yere darboğazlara sokan savaş zenginleri ya da hırsızlar
oldu. Şimdi ise yöntemler çok daha kurnazca tasarlanıyor. Düşünün ki savaş olmadan
savaş pazarı kuruluyor.
Olumsuz
gelecek parodileriyle “eğitilen” toplumların, yoklukla sınanan gelecek fikrine
ayağı alıştırılmış gibi. “Önce filmini yapıyorlar, sonra gerçek oluyor”
şartlanması yaygın, zaten örneği de çok. Ama ne yardan geçiliyor ne serden. Bütün
felaket teorileri, adrenalin pahasına merakla takip ediliyor.
Önce salgınla
sarsıldık. Sonra soğuk savaştan daha gerilimli bir dünyayla karşılaştık.
Dünyanın iki
yakasının tam ortasındaydık ve savaşı hiç bitmeyen toprakları iyi biliyorduk;
ama sıcak savaş Avrupa’da taşınınca işin rengi değişti. Kasırgaya tutulduk biz
de…
Felaketlerin
birçoğu tasarlanıyor sahiden ama herkes biliyor ki tabii kaynakların da bir
sınırı var.
Teknoloji ve
bilim, artık insaniliği tahrip eden bir mekanizmayla hüküm sürüyor. Evet, her
ikisine de en çok ihtiyaç duyduğumuz zamanlar, fakat “güç” insanlığın büyük
imtihanı ve hükümranlık zalimde olduğunda bütün dengeler değişiyor. Kaynak
dağılımı bu dengesizliğin başını çekiyor.
Bütün bu hırgüre
rağmen, silahlardan ibaret olmayan büyük bir savaş dalgası hüküm sürerken Mübarek
Üç Aylar’ın en güzeline kavuştuk bir kere daha. Rızkı Yaradan’dan beklemeyi
hatırlatan o güzel aya; Ramazan’a…
Gıda
savaşları, sofralarımıza şimdiden yansımış olsa da Müslümanlığın lütuflarını ve
vazifelerini hatırlatan bu günlerde bu kasvetin biraz dağılacağına dair ümidimiz
bâki. Millet olarak gönül ferahlığı ve huzura ihtiyacımız var.
Manevi yükseliş
mümkün olduğunda hayatta kalmak için gayret ederken ekmeğini bölüşme ve haksız
menfaatten kaçınma şartları da hatırlanacaktır.
Düzeni tesis
eden öncelikli olarak manevi kalkınmadır. Karşımıza her gün daha sık çıkan “kitabına
uydurulmuş işler”in sadece “kendi” kitabının “haklı” muhatabı olacağı da unutulmamalı.
Takvanın önce kalpte yer bulması da…
Müslüman bir
beldeye Ramazan’ın gelişi, tatlı telaşla ve selamlaşmalardaki artışla anlaşılıyor.
Çünkü Ramazan’ı yaşamak, kardeş olduğumuzu hatırlıyor.
Olayların ve
planların insanlığı karamsarlığa sürüklemesine, ümitleri kırmaya niyetli sayısız
gündem maddesine rağmen Ramazan “hoş” geldi.
Biz Ramazan’ı
hep en güzel şekilde karşılamayı âdet edindik; yine öyle yapacağız inşaallah. Başımıza
ne gelirse gelsin, muştu yüklü mübarek günleri en güzel şekilde yaşayarak tedavi
olacağız.
İhsan ve
ikram Allah’tandır ve elbette rıza-ı bâriyi gözeten samimi, kutlu gayretlerin
karşılığını verir.
Rabbim mübarek
Ramazan’ın yüzü suyu hürmetine bizleri hayırlarla karşılaştırsın, hayırlara
ulaştırsın. Âmin.
***
Künye: Karşılama; karşılamak işi, istikbal anlamına gelir (TDK
Türkçe Sözlük)