27 Haziran 2018

Kazanan Türkiye oldu

 

Tarihi seçim bitti. Bu seçim nereden bakarsanız bakın farklı sonuçlar çıkardı. Rekor oyu sandık aldı. Yüzde 90'na yakın seçmen sandığa koştu. Oyunu kullandı. Sonuçta beklenen oldu.  Kazananı Türkiye oldu.

Bu seçim ders niteliğindeydi. Seçmenin ortaya çıkardığı fotoğrafı İyi okuyan partiler gelecekte var olmaya devam eder, anlamamakta direnenler ise kendilerine tarihin tozlu raflarında yer bulur bu kadar net.

Seçimden Cumhur İttifakı kârlı çıktı. AK Parti ve MHP'den oluşan ittifak, 600 milletvekilinin 342'sini aldı. MHP, iktidar partisinin Meclis'te atacağı her adımda kilit parti haline geldi. Devlet Bahçeli  milletin kendilerine denge ve denetleme görevini vererek önemli bir sorumluluk yüklediğini anlattı. Sorunların çözümüne katkı sunmak ve destek vermek istediklerini belirterek “Elimizi taşın altına koymaktan asla vazgeçmeyeceğiz” dedi.

YSK Başkanının salt çoğunluk açıklamasının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan Ankara'da AK Parti Genel Merkezi balkon konuşması yaptı. Erdoğan, "Bu seçimin galibi 81 milyon vatandaşımızın her biridir. Bu demokrasi sölenine katılan tüm vatandaşlarımıza teşekkür ediyorum, siz tarih yazıyorsunuz. Dünyanın pek çok yanında seçimler bizdekinin yarısını bile bulmayan katılımlarla yapılıyor. Türk milleti iradesinde sahip çıkarak, demokrasiye haklarına ve özgürlüklerine önem verdiğini bu seçimde tekrar göstermiştir" dedi. "Milletimizin verdiği mesajı aldık önümüzdeki dönem eksikleri tamamlayacağız." diyen Erdoğan, "Yemin töreninin hemen ardından bakanlarımızı, bürokratlarımızı belirleyip programımızı uygulamaya başlayacağız. Hemen yarından itibaren milletimize verdiğimiz sözleri yerine getirmek için koşturmaya başlıyoruz" ifadesini kullandı

 

 

"Mesajı aldık"

Erdoğan, "Sayın Bahçeli ve MHP'nin tüm mensuplarına teşekkür ediyorum. Muhsin Yazıcı'nın yadigarı Alperenlere teşekkür ediyorum. Sandığa giderek demokratik hakkını kullanan her vatandaşıma teşekkür ediyorum. Bu hem partiler hem de ülkeler açısından hayırlı bir tecrübe olmuştur. Milletimizin verdiği mesajı aldık önümüzdeki dönem eksikleri tamamlayacağız. Yemin töreninin hemen ardından bakanlarımızı, bürokratlarımızı belirleyip programımızı uygulamaya başlayacağız. Hemen yarından itibaren milletimize verdiğimiz sözleri yerine getirmek için koşturmaya başlıyoruz. " diye konuştu.

"Milletimiz tercihini hizmetten yana kullanmıştır"

Erdoğan, "Milletimiz tercihini kavgadan yana değil hizmetten yana kullanmıştır. Kazanan Türkiye, Türk milleti, bölgemizdeki tüm mağdurlar, dünyadaki tüm mazlumlar olmuştur. Sandıkta bize verdiğiniz güç ile ülkemizi 2023 hedeflerine birlikte ulaştıracağız. Ülkemizin uluslararası alandaki itibarını çok daha yükseklere çıkartacağız. Bayrağımız çok daha nazlı dalgalanacak. Türkiye tercihini demokrasisine, hak ve özgürlüklerine sahip çıkmaktan, reformlarını devam ettirmekten yana kullanmıştır. Türkiye tercihini PKK'dan FETÖ'ye kadar tüm terör örgütleriyle kararlı bir şekilde mücadele etmekten yana kullanmıştır." diye konuştu. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bilinmeyen yönleri belgesel oluyor

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın hayatının bilinmeyenlerini yansıtan ‘Tayyip' isimli belgeselde yol arkadaşlarından çocukluk arkadaşlarına, ailesinden eski komşularına onu en yakından tanıyanlar sıra dışı kişiliğinden örnekler sunuyor, bilinmeyen yönlerine ışık tutuyor. 

Erdoğan'ın esprili kişiliği, vefa ve cesaret gibi belirgin özelliklerini yansıtan anıları ilgi çekiyor. 
Yapımcılığını Native Medya, uygulayıcı yapımcılığını Serdar Öztürk'ün yaptığı belgeselde, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, insanların hayatında nasıl iz bıraktığına da dikkat çekiliyor.

Farklı bir kurgu ile hazırlanacak belgesel, Erdoğan'ın sadece Türkiye toprakları içinde değil yurt dışında da dokunduğu insanların hikayelerini ilk defa kayıt altına alıyor. Bu yönüyle projenin yurt dışında da ses getirmesi bekleniyor. Belgeselde eski komşuları, aile dostları, yol arkadaşları ve akrabalarının, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın farklı yönlerini anlattığı bölümlere yer veriliyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yol arkadaşlarından, AK Parti teşkilatlarında da görev yapan Reşat Sözen, Erdoğan'ın konuk olduğu vatandaş sofralarında hiç tereddüt etmeden yemek yediğini söyledi.

Sesini değiştirip evdekileri işletir

Yeğeni Üsame Erdoğan ise "Organize şakalar yapar. Mesela telefonla evi arayıp sesini değiştirip evdekileri işletir. Hiç beklenmedik bir anda kapıya gelir. Gözetleme deliğinden baktığımızda da o deliği kapatır" sözleriyle Erdoğan'ın esprili yönünü aktardı.

Gazeteci Fatma Aksu ise takip ettiği bir programda yaşadıklarını, "Basın otosu önden gidiyordu. Tayyip Bey sanırım helikopterle gelmişti. Sıcak bir mevsimdi. Dönüşte orada arkadaşımızın kalp sorunu olduğunu bildiği için, kendisine en çok muhalefet eden gazeteciyi, biz hepimiz orada kaldık, helikopterine alıp İstanbul'a dönmüştü" sözleriyle dile getirdi. 

Erdoğan'ın komşusunun kızı Havva Kanbur ise Yalova'dan İstanbul'a beraber döndükleri bir sırada Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan ile birlikte şarkı söylediklerini aktardı. Kanbur, ayrıca Erdoğan'ın cezaevine gireceği zaman annesi Tenzile Erdoğan'ın elini öptüğünü ve annesine sarılarak ağladığını anlattı.
"Bir aralık meselesi"

Binali Yıldırım, Erdoğan'la anısını ise şu sözlerle anlattı: "Açılış günüyle ilgili bir tartışma, '1 Aralık'ta açacaktınız, niye böyle oldu' diye. Arkadaşlar anlatmaya çalışıyor. Baktım ki durum nazik. 'Efendim bunda bir yanlış yok, biz bir aralık açarız dedik, siz herhalde Aralık ayının 1'i anladınız" dedim. 

Bir dönemin kültür ve ilim merkezi: Kıraathaneler

Millet Kıraathanelerinin konuşulduğu bu günlerde eski kıraathanelere bir bakalım istedik.

Temeli 1800'lü yıllarda atılan kıraathaneler halkın bilgi düzeyinin artmasını, sosyalleşmesini sağlardı. Ayrıca ticaretten siyasete kadar her türlü bilgi paylaşılırdı.

Türk kültüründe geçmişten bugüne önemli bir yere sahip olan kahvehanelerde, ilerleyen yıllarda kitaplar, gazeteler, dergiler okunmaya başlandı. Bu da ortaya kahveli kütüphane yani kıraathane anlayışını çıkardı.

Kıraathane'de ümmiler varsa, okuma yazma bilen bir gönüllü sesli bir şekilde gazete ve dergilerde bulunan yazıları okur, böylece herkesin bilgilenmesi sağlanırdı. Fenden sanata, ticaretten siyasete her türlü gelişme ve haber kıraathanelerde ortak konulardan olurdu.

Sırf okumak isteyenlerin değil, bilgilenmek isteyenlerin de geldiği bir yerdi kıraathaneler. Dönemin tanıkları bu yönden kıraathaneleri üniversiteye benzetirdi. Temelleri Osmanlı döneminde atılan kıraathanelerde, kimi zaman edebiyat eserleri kitlesine ulaşırdı, kimi zaman memleket meseleleri konuşulurdu. Kıraathanelerin ayrıca toplumsal hiyerarşiyi kaldırmak ve her kesimden insanın bir arada olmasını sağlamak gibi bir rolü de vardı.

Sarafim Kıraathanesi

“Marmara Kıraathanesi: Beyazıt'ta bir Hayat Sahnesi” ve “Eski İstanbul Kıraathaneleri” kitaplarının yazarı Cem Sökmen, kıraathane kavramının geçmişi 1554'e dayanan kahvehanenin 19. yüzyılda oluşmuş yeni formu olarak yorumluyor.

“Kahvehaneler 16. yüzyılın ikinci yarısından itibaren başta İstanbul'da olmak üzere yaygınlaştı. 1600'lerden 1900'lere kadar esnaf, yeniçeri, aşık, meddah, tulumbacı, semai kahvehaneleri gibi türleri ortaya çıktı ve bazıları birbirinin kültürel mirasını devam ettirdi.”

Osmanlı döneminde açılan ilk kıraathanenin 1857 yılında, Ermeni Sarafim Efendi'nin İstanbul Beyazıt'ta açtığı “Sarafim Kıraathanesi” olduğu biliniyor. Sarafim'de kitap ve gazete satışı yapılırdı. Girişinde depo ve matbaa bulunan kıraathanenin birinci katında gazete, dergi ve kitapların olduğu bir okuma salonu bulunurdu.

Kıraathaneler, Osmanlı tarihinin anahtar kurumlarından birisiydi. Yazar Cem Sökmen, aynı zamanda sivil toplum kuruluşlarıyla tanışılmasının aynı dönemde olduğunu dile getiriyor:

“1909'da Cemiyetler Kanunu'na kadar dernekleşme olmadığı için en uygu buluşma yeri kıraathaneler oldu. Namık Kemal, Ziya Paşa gibi Yeni Osmanlılar Cemiyeti üyesi olarak bilinen isimlerin, başta Sarafim olmak üzere buna benzer mekanlarda buluştuğunu bilinir.”

Kıraathaneler o dönemin kültür merkezleriydi

Yazar, şair, gazeteci, edip, aşık, meddah… Eski dönemlerden beri edebiyatçıların uğrak yeri olan kıraathaneler, edebiyat, sanat ve müzik alanlarında gelişme yaşanmasını da sağladı. Burada, şairler şiirlerini yayınlamadan önce dostlarına okurdu, aydınlar gündemle ilgili konulardan konuşur ve fikir paylaşımı yapardı.

Yahya Kemal, Sait Faik Abasıyanık, Tarık Buğra gibi Türk edebiyatında önemli yer edinmiş edebiyatçılar kıraathanelerle iç içe yaşadı. Abasıyanık, Kıraathaneler adlı bir hikayesinde bu mekanları üniversiteye benzetti.

Ahmet Hamdi Tanpınar'ın “Kaç nesil ve kaç terbiye burada birleşirdi” dediği kıraathaneler, üniversite öğrencisi, akademisyen, gazetecileri bir araya getiren bir kültür merkezi olarak da değerlendirilirdi. Cem Sökmen, bu mekanların üstat kabul edilen bazı aydınlarla sohbet etmeyi sağlaması açısından “ikinci üniversite”, “akademi” gibi tabirlerle de anıldığını anlatıyor.

“Modernleşme atmosferinde kimliğini kazanan bir dönemin kıraathaneleri, söyleyecek sözü olanların, tartışılacak düşünceleri olanların kendilerini ifade etme ortamıydı. Pek çok yayının çıkarılma fikri bu aydın kıraathanelerinde yapılan sohbet, tartışma ve toplantılarla olgunlaştı.

Ebru Özkan hala tutuklu

Kudüs'e yaptığı ziyaretin ardından 11 Haziran'da Türkiye'ye dönmek için Tel Aviv'deki Ben Gurion Havalimanı'nda gözaltına alınan Ebru Özkan'ın tutukluluğu devam ediyor. Avukatı Ömer Hamayse, yaptığı açıklamada, müvekkilinin "İsrail devletinin güvenliğini tehdit ve terör örgütleriyle bağlantı şüphesi" suçlamalarıyla bir kez daha hakim karşısına çıktığını söyledi. Gözaltı süresinin uzatılmasına itiraz eden Ebru Özkan bir üst mahkemede yeniden hakim karşısına çıkacak.

'Ayla' Kore'de izleyiciyle buluştu

Dünyanın birçok ülkesinde gittiği festivallerden ödülle dönen Ayla'nın, Güney Kore'nin başkenti Seul'da CGV IP Park Mall'da gerçekleşen gala gösterimine bin 200 kişi katıldı.

Gösterime, yönetmen Can Ulkay, başrol oyuncularından İsmail Hacıoğlu, çocuk oyuncu Kim Seol, 75 yaşındaki gerçek Ayla Kim Eunja, Türkiye'nin Seul Büyükelçisi Ersin Erçim, Güney Kore Milli Savunma Bakanı Song Yong-Moo ve Kore Gaziler Bakanı Pi Woo-Jin de katıldı.

Kore'de başlayıp Türkiye'de devam eden gerçek bir hayat hikayesini beyazperdeye taşıyan film, Kore'de 320 sinema salonunda gösterime girdi.

Yönetmen koltuğuna Can Ulkay'ın üstlendiği filmde, İsmail Hacıoğlu, Kim Seol, Çetin Tekindor, Ali Atay, Murat Yıldırım, Taner Birsel, Altan Erkekli, Meral Çetinkaya, Damla Sönmez, Büşra Develi, Eric Roberts, Lee Kyung-Jin, Sinem Uslu ve Erkan Petekkaya rol aldı.

Senaryosu Yiğit Güralp'e ait olan ve gerçek bir hikayeden uyarlanan film, Kore Savaşı sırasında kimsesiz bir şekilde bulduğu 5 yaşındaki bir kızın bakımını üstlenen Astsubay Süleyman Dilbirliği ile Ayla adı verilen kız çocuğunun hikayesini anlatıyor.