Kemalizmin 'Târih Tezi' ve 'Güneş-Dil Teorisi' hurâfeleri (58)

Kemalist Dil Kurumu’nun 1945’te tekrârlanan hedefi: Resmî Dilden, İsl̃âm Medeniyeti kaynaklı bütün kelimeleri tasfiye etmek

Filhak̆îka, Dil Kurumu’nun 1945 “Türkçe Sözlük”ü, tam mânâsıyle “Öztürkce” yaftalı Uydurma Dil hedefine muvâfık sûrette hazırlanmıştır.

1945 Türkçe Sözlük’ün -garîb bir şekilde, Mustafa Kemâl̃’in isminin bir kerre bile zikredilmediği- “Önsöz”ünde, “Millî Şef”in telk̆înine muvâfık olarak, Sözlük’ün, sâdece “Öztürkce” kelimelere yer verilmek sûretiyle hazırlanmasının hedef alındığı, mâmâfih buna henüz imk̃ân bulunmadığı, yine de bir gün mutlakâ bu gâyeye ulaşmak azmiyle çalışıldığı beyân ediliyor:

“Çok Sevgili Koruyucu Genel Başkanımızın [İsmet İnönü]: ‘Ulusa söz işittiren ve okutabilen her aydınımız, dil işinde bir tek yabancı kelimenin eksik olmasını özenmeğe değer bir zevk saysa, birçok sıkıntıyı hiç farketmeden geçirebiliriz.’ sözlerinde bütün ruhunu topladığı öz Türkçecilik ülküsüne olanca varlığiyle bağlı bulunan Türk Dil Kurumu, bu sözlükte bulunan yabancı sözlerin dilde yaşıyacağına kanmış veya yaşamasına göz yummak istemiş değildir. Kurumun gerçekleştirmek yolunda canla başla uğraştığı ülküsünün sözlüğü, günü gelince ayrıca ortaya konulacaktır.” (Türkçe Sözlük, TDK Yl., 1945, “Önsöz”, s. VI)

Türkiye’de, Kemalist Rejime kadar, ecnebî veyâ yabancı kelime l̃afzıyle, sâdece Türkcede yeni yeni kullanılmıya başlanan Fransızca (veyâ “Frenkce”) kelimeler kasdedilirdi; Kemalizmle berâber, hassaten Arapça ve Farsça asıllı (yânî İslâm Medeniyeti kaynaklı) kelimeler “ecnebî” sayılmıya başladı. Binâenaleyh, yukarıdaki pasajda, Dil Kurumu, hedefinin Türkceden İslâm Medeniyeti kaynaklı kelimelerin k̃âffesini ayıklamak olduğunu, Sözlük’de onlardan bir kısmına, bizzarûre ve muvakkaten yer verildiğini îlân ediyor… Biraz aşağıda göreceğimiz gibi, Fransızca kelimelere ise, “arsıulusal̃ terimler” yaftası altında, resmî dilin kapıları ardına kadar açılmıştır ve bunlar “ecnebî” sayılmıyor; zâten, evvelce misâl̃lerini gördüğümüz vechiyle, bunların hepsi, “Güneş-Dil mantığı”yle “Öztürkce” îlân edilmişlerdi…

Kurum, “Önsöz”ünün bir başka pasajında daha, umûmî dilde kullanılan g̃ûyâ “yabancı kelimeler”e Sözlük’ünde yer vermek mecbûriyetinde kaldığı için özür diliyor ve bu “gayr-i meşrû kelimeler”in tamâmını tasfiye edinciye kadar çalışmayı kendisine “ödev” sayıyor:

foto.JPG

(TDK’nın 1945 baskısı ilk –g̃ûyâ- Türkçe Sözlük’ünün 1. sayfası)

[Sayfanın üstündeki el yazısı, Türkistan (Hokand-Beşarık) muhâciri (1938), Adana Merkez Vâizliğinden emekli olduktan sonra, Adana’da, 13 Aralık 1980’de, 81 yaşında vefât eden rahmetli Nasrullah Han-Töre –Yasa- Dedeme âiddir: “Dil Kurumu başkani ve Albistan millet vekili bay Hasan Reşad (Reşit Tankut) hediyesi, Afşin Vâizi, 11.11.1947”. Rahmetli, Ceyhan’ın Dağıstan Köyü Mezarlığında, annesi Anber Hanım’ın kabri yanında medfûndur. Allâh cümle geçmişlerimize ganî ganî rahmet eylesin! ]

Abamak”, g̃ûyâ “reddetmek” demekmiş ve İsl̃âm Medeniyeti kaynaklı bu kelime, kullanılmamasını îkâz etmek için siyah noktayle damgalanmıştır! Kezâ Uydurmacadaki mukâbili “abartmak” olan “mübâl̃ağa etmek”! “Âbide” yerine “anıt”, “âbıhayât” yerine de “bengisu” uydurulmuştur. Ayrıca, İslâm Medeniyeti kaynaklı bütün kelimeler, “Türkceden” sayılmıyarak, “Arabca” veyâ “Farsça” oldukları tasrîh edilmiştir. (Hâl̃buki onların sâdece menşêi, etimol̃ojisi öyledir…) Fransızca asıllı “abajur (< abat-jour)” ve “aberasyon (< aberration; sapma; dal̃âlet, sapkınlık)” ise, “Güneş-Dil usûliyle” “Öztürkce” gösterilmemiştir; çünki Resmî Dil, artık “Güneş-Dil” hokkabazlığıyle Fransızcanın istîlâsına açılmıştır ve işbaşındaki Frenkciler, bundan gocunmak şöyle dursun, bilakis, bu hâli Frenkleşmenin bir muvaffakiyeti sayarak onunla iftihâr etmektedirler…

***

“…Günümüzün canlı dilinde yaşıyan yabancı kelimeleri ihmal etmediği halde, bu kitap, dil devrimi yolunda atılmış bulunan adımın genişliğini belirtmektedir. Bununla beraber, Kurum, burada yer almış yabancı sözlere dilde yaşama hakkını vermek istemiş olmadığını açıkça bildirmeği borç sayar; bu yabancı sözlerden öz Türkçe karşılığı bulunmuş ve karşısına yazılmış olanları konuşmada ve yazıda kullanmamalarını bütün dilseverlerden diler; henüz karşılığı bulunmamış olanlara da birer öz Türkçe karşılık aramayı kendisine ödev bilir; bu sözlüğün ileriki basılışlarında yabancı sözlerden daha pek çoğunun karşısına öz Türkçelerini koymak mutluluğuna ereceğini umar ve bu ödevi yapmakta, bu umudu gerçekleştirmekte bütün yurt çocuklarından yardım bekler.” (Önsöz”, s. V)