Kendini norm olarak görmek
Sizin de etrafınızda nasıl düşünmeniz, nasıl inanmanız ve nasıl yaşamanız gerektiği konusunda sürekli telkinde bulunan birileri olabilir. Bu konuda mahir bir milletiz ve hayli deneyime sahibiz. Bireysel veya toplumsal kavgaların/çatışmaların temelinde yatan nedenlerden biri de bu aslında. Bu sorunu, yazının başlığından da anlaşılacağı üzere “kendini norm olarak görmek” şeklinde tanımlıyorum.
Norm sözcüğü; “Yargılama ve değerlendirmenin kendisine
göre yapıldığı ölçüt, uyulması gereken kural; düzgü” şeklinde
tanımlanmaktadır (TDK, 2023). Kavramla ilgili tanımda şu kısım özellikle dikkat
çekici; “Yargılama ve değerlendirmenin kendisine göre yapıldığı ölçüt”. İnsanın
kendini ölçüt olarak alması ve diğer bireyleri/olayları bu ölçüte göre
yargılaması.
Eşler arasındaki kavga ve çatışmalarda,
ebeveyn-çocuk çatışmalarında, futbol taraftarları arasındaki kavgalarda,
politik çatışmalarda veya diğer pek çok görüş ayrılıklarında, tartışmalarda ve
kavgalarda aynı durum söz konusu. İnsanların düşüncelerini, inançlarını, değerlerini,
siyasi tercihlerini ve yaşam alışkanlıklarını yani kendilerini merkeze alarak
diğer insanları yargılaması.
Allah, kâinatı ve insanı yaratırken farklılık temelinde yaratmıştır.
Bu yüzden insanlar, bitkiler, hayvanlar ve diğer varlıklar pek çok farklı
özelliklere sahipler. Mesela kâinatta kaç tür çiçek vardır acaba? Yahut kaç tür
ağaç? Dolayısıyla bu farklılıkları bir problem olarak gördüğümüzde ve diğer
insanların düşünceleri, inanışları ve tercihleriyle bize benzemesini
istediğimizde huzursuzluklar, çatışmalar ve ayrılıklar başlıyor. Öyleyse
kâinatın özündeki bu farklılık vurgusunu idrak etmek gerek.
Oysa insanın yaşam yolculuğunda hep
birileri ona ne olması gerektiğini söylüyor. Bunda bir sorun yok, zira her insanın bir rehbere/rehberlere ihtiyacı
vardır. Sorun telkinin yerini dayatmaya
ve zorlamaya bırakması. Oysa tüm varlıkların sahibi olan Allah; insanı
yaratmış, türlü nimetlerle dünyada istihdam etmiş buna rağmen seçme hürriyetini
elinden almamıştır. Hatta kendine inanmama ve reddetme hürriyeti de vermiştir,
insana.
İlk önce ailemizde başlıyor bu telkinler ve dayatmalar. Sonra okulda,
toplumda, iş yerinde ve daha pek çok farklı yerde, pek çok farklı insan bize
nasıl yaşamamız gerektiğini söylüyor. Bazıları söylemekle kalmıyor, dikte
ediyor, zorluyor. Kimileri de kendilerine benzemediğimiz için hakaret ediyor ve
aşağılıyor. Modern toplumlarda sıklıkla karşımıza çıkan bu ikilem, modernin
anlamını da sorgulatıyor. Sahi nedir modernite? Modern insanın vasıfları
nelerdir?
Farklı düşünmemiz, farklı inanmamız ve farklı
yaşamamız düşmanlık için bir sebep değil. Farklı futbol takımlarını yahut
farklı siyasi partileri destekliyor olmamız düşman olduğumuz anlamına gelmez.
Kıyafet tercihlerimiz, alışkanlıklarımız, hobilerimiz veya fobilerimiz farklı
olabilir. Bu farklılıklarımız birbirimiz için birer tehdit unsuru değil. Biz
toplumun terbiyecisi veya efendisi değiliz.
Sınırlarımızı bilmek ve diğer insanların
bizden farklı olan özelliklerine saygı duymak zorundayız. Biz norm değiliz. İnsanın
kendini norm olarak görmesi, tüm değerlendirmeleri ve yargılamaları buna göre
yapması çok sakıncalı değil mi? Belki de norm hatalıdır. Belki de ölçüt olarak
alınan yanlıştır. Belki de sorun diğer insanlarda değil bizdedir. Lütfen
kendimizi norm olarak diğer insanlara dikte etmeyelim.
Vesselam…