17 Ağustos 2023

Kendini norm olarak görmek

Sizin de etrafınızda nasıl düşünmeniz, nasıl inanmanız ve nasıl yaşamanız gerektiği konusunda sürekli telkinde bulunan birileri olabilir. Bu konuda mahir bir milletiz ve hayli deneyime sahibiz. Bireysel veya toplumsal kavgaların/çatışmaların temelinde yatan nedenlerden biri de bu aslında. Bu sorunu, yazının başlığından da anlaşılacağı üzere “kendini norm olarak görmek” şeklinde tanımlıyorum.

 

Norm sözcüğü; “Yargılama ve değerlendirmenin kendisine göre yapıldığı ölçüt, uyulması gereken kural; düzgü” şeklinde tanımlanmaktadır (TDK, 2023). Kavramla ilgili tanımda şu kısım özellikle dikkat çekici; “Yargılama ve değerlendirmenin kendisine göre yapıldığı ölçüt”. İnsanın kendini ölçüt olarak alması ve diğer bireyleri/olayları bu ölçüte göre yargılaması.

 

Eşler arasındaki kavga ve çatışmalarda, ebeveyn-çocuk çatışmalarında, futbol taraftarları arasındaki kavgalarda, politik çatışmalarda veya diğer pek çok görüş ayrılıklarında, tartışmalarda ve kavgalarda aynı durum söz konusu. İnsanların düşüncelerini, inançlarını, değerlerini, siyasi tercihlerini ve yaşam alışkanlıklarını yani kendilerini merkeze alarak diğer insanları yargılaması.

 

Allah, kâinatı ve insanı yaratırken farklılık temelinde yaratmıştır. Bu yüzden insanlar, bitkiler, hayvanlar ve diğer varlıklar pek çok farklı özelliklere sahipler. Mesela kâinatta kaç tür çiçek vardır acaba? Yahut kaç tür ağaç? Dolayısıyla bu farklılıkları bir problem olarak gördüğümüzde ve diğer insanların düşünceleri, inanışları ve tercihleriyle bize benzemesini istediğimizde huzursuzluklar, çatışmalar ve ayrılıklar başlıyor. Öyleyse kâinatın özündeki bu farklılık vurgusunu idrak etmek gerek. 

 

Oysa insanın yaşam yolculuğunda hep birileri ona ne olması gerektiğini söylüyor. Bunda bir sorun yok, zira her insanın bir rehbere/rehberlere ihtiyacı vardır. Sorun telkinin yerini dayatmaya ve zorlamaya bırakması. Oysa tüm varlıkların sahibi olan Allah; insanı yaratmış, türlü nimetlerle dünyada istihdam etmiş buna rağmen seçme hürriyetini elinden almamıştır. Hatta kendine inanmama ve reddetme hürriyeti de vermiştir, insana.

 

İlk önce ailemizde başlıyor bu telkinler ve dayatmalar. Sonra okulda, toplumda, iş yerinde ve daha pek çok farklı yerde, pek çok farklı insan bize nasıl yaşamamız gerektiğini söylüyor. Bazıları söylemekle kalmıyor, dikte ediyor, zorluyor. Kimileri de kendilerine benzemediğimiz için hakaret ediyor ve aşağılıyor. Modern toplumlarda sıklıkla karşımıza çıkan bu ikilem, modernin anlamını da sorgulatıyor. Sahi nedir modernite? Modern insanın vasıfları nelerdir?

 

Farklı düşünmemiz, farklı inanmamız ve farklı yaşamamız düşmanlık için bir sebep değil. Farklı futbol takımlarını yahut farklı siyasi partileri destekliyor olmamız düşman olduğumuz anlamına gelmez. Kıyafet tercihlerimiz, alışkanlıklarımız, hobilerimiz veya fobilerimiz farklı olabilir. Bu farklılıklarımız birbirimiz için birer tehdit unsuru değil. Biz toplumun terbiyecisi veya efendisi değiliz.

 

Sınırlarımızı bilmek ve diğer insanların bizden farklı olan özelliklerine saygı duymak zorundayız. Biz norm değiliz. İnsanın kendini norm olarak görmesi, tüm değerlendirmeleri ve yargılamaları buna göre yapması çok sakıncalı değil mi? Belki de norm hatalıdır. Belki de ölçüt olarak alınan yanlıştır. Belki de sorun diğer insanlarda değil bizdedir. Lütfen kendimizi norm olarak diğer insanlara dikte etmeyelim.

 

Vesselam…