Kılıçdaroğlu'na kendi çevresinin kurduğu tehlikeli tuzak
Tüm emareler bunu gösteriyor. Sanki kendi çevresi tarafından Kemal Kılıçdaroğlu’nu, kendisine düzenlenecek bir suikast için hazırlıyorlar! Bafomet’e kurban edilmek üzere seçilen, süslenerek sunağa çıkarılan inatçı bir keçi gibi! O yüzden bu yazı hem yetkililere hem Kılıçdaroğlu’na yönelik canhıraş bir uyarı! CHP’nin Hatay belediye başkanının bahsettiği, muhalefetin cumhurbaşkanı adayını belirleyecek ulusal ve uluslararası karar vericilerin işaret edeceği şahıs her kimse, işte onun seçim kampanyası için harcanılmak üzere “sûni gübre” yapılacakmış gibi görünüyor. Öyle anlaşılıyor ki bazılarının nezdinde Kılıçdaroğlu’nun son kullanma tarihi doldu. Ondan istedikleri verimi alamadılar. Kılıçdaroğlu’nu CHP’nin başına oturtan küresel irade, belki de kendi hazırladıkları bir suikastla onun başarısızlığını cezalandırırken, kendileriyle ilgili artık çok şey bilen, üstelik kariyeriyle ilgili en büyük beklentisi reddedilen kızgın ve küskün birinin sebep olacağı olası tehlikeleri de bertaraf etmiş olacak. Dahası ona verilen uzun vâdeli fırsatlara rağmen hayattayken kendisinden yeterince alamadıklarını düşündükleri verimin kalanını ölümüyle almak istiyor gibiler. Gördüğüm kadarıyla muhalefete seçim kazandırmak için devasa bir mağduriyet tsunamisi hazırlanıyor. Tsunaminin yeri göğü sarsacak uğultusu, kendi kurdukları tezgahla şu olacak: “Adayımızı öldürdüler!” Bu yüzden Kılıçdaroğlu’na en üst düzeyde korunma sağlanmalı. Âcilen!
Kılıçdaroğlu’na söyletilen ve Türkiye’yi itham ettiği “narkoterörist”
devlet vasfı, kimyasal silah kullanma iddialarına karşı takındığı onaylayıcı
sessizlik, kara para aklama merkezliği, MİT Tırları davasının devamı sayılan
terörü destekleme imaları ona çok katmanlı, çok fonksiyonlu bir suikast tasarlanıyor olma ihtimalini oldukça
güçlendiriyor. Kılıçdaroğlu’nun kendi çevresi tarafından kurulan bu tuzak bir
tür, bombanın parçalı etkisini arttırmak için düzenek içine çivi ve cam
parçaları yerleştirme ameliyesi. Eğer bu suikast ile elde edilecek kaotik ortam
umulandan bile daha yıkıcı ve kalıcı olursa, Türkiye’ye yönelik olarak
düzenlenecek Yunanistan temalı uluslararası askeri operasyon öne alınacak.
Türkiye’ye karşı yapılacak askeri müdahalenin gerekçeleri de Kılıçdaroğlu’nun
ağzından dünyaya duyurulan ve bedelini güya canıyla ödediği bu iddialar olacak.
Dünyanın harekete geçmesine sebep,
bardağı taşıran son damla da sözde bu “bilgileri” içeriden sızdıran ana
muhalefet partisi liderinin “devlet terörüyle” ortadan kaldırılması olarak
sunulacak. Suçlanacak olan elbette Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın
şahsı, belki Süleyman Soylu, Hakan Fidan, MİT, ama esasta Türkiye Cumhuriyeti olacak.
Danıştay Saldırısından bir süre önce “Akit Gazetesi,
hakimleri hedef gösterdi” şamatası kopartılmış, sonra kendi hücreleri
tarafından düzenlenecek saldırı akabinde kullanılmak üzere, zaman ayarlı o
yaygara uyutulmuştu. Aynı şey tekrar yapıldı! İstiklal Caddesi’ndeki terör
saldırısıyla ilgili Yeni Akit’in Kılıçdaroğlu’na doğal olarak yönelttiği “Kasım’ı
bekleyin” derken neyi kastettin sorusunu doğrudan doğruya “Yandaş Akit,
Kılıçdaroğlu’nu hedef gösterdi” vaveylası ile haberleştirip yapbozun boş kalan
yerine özenle yerleştirdiler. O gün önce danıştaya bir hücresiyle saldırıp
hakimlere mermi yağdırtan irade, ertesi gün yayın organlarına eylemin amacı
doğrultusunda “lâikliğe kurşun” manşetleri attırdı. Yarın aynı iradenin bir
muhalefet liderini vurup ertesi gün eylemin amacı doğrultusunda “demokrasiye
kurşun” manşetleriyle yeni bir toplumsal manipülasyonu tetiklemeyi plânlamaması
için ikna edici tek bir gerekçesi olan var mı? Sonrası tanıdık! Geçmişte
katlettikleri maktuller için ertesi gün sokağa döktükleri kalabalıklara
söylettikleri “ne bir haram yedi ne cana kıydı, yiğidim aslanım burada yatıyor”
türkülerine “Kemalime kıydılar yar fidan boylumu” ekleyecekler. Günler önceden
hazırlanmış “bir ölür bin diriliriz” “Hepimiz Kılıçdaroğlu’yuz” yazan on
binlerce sopalı pankartı ertesi gün kalabalıklar hazır şekilde ellerinde
bulacak. “Katil devlet” sloganlarıyla inleyen sokaklar yakılıp yıkılacak.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı kazanma ihtimali bu kadar
düşükken o meşhur karar vericilerin Kılıçdaroğlu’nun adaylığına rıza göstererek
risk alacağına gerçekten ihtimal veriyor musunuz? Kılıçdaroğlu, onların karşı
iradesine rağmen bazı kontra argümanlar eşliğindeki ısrarıyla adaylığı için
onay aldığına inanmış olabilir. Hatta Kılıçdaroğlu’na, kazanmasını garanti
altına almak için kendisine sahte/fantom bir suikast düzenleneceği bildirilmiş
bile olabilir. Ne de olsa kalabalıklar sahte mağduriyet ile gerçeğini ayırt
edemediğini 2014 yerel seçimlerinde gösterdi. Şayet kendisine seçimleri kazanmasını
sağlamak için bir ajans çalışması olarak sahte/fantom bir suikast yapılacağını
söyleyen birileri olduysa Kılıçdaroğlu bununla ilgili yeniden düşünmeli.
Kadraja en dramatik en havalı düşüşü ya da ölmeye ramak kalayken cesaretle
sıyrılışın en çarpıcı görüntüsünü almak için tam şu anda şu açıdan şu pozu
vermelisin gibi planlarla gelenlerin niyeti aslında hem deklanşöre hem tetiğe
aynı anda basmak olabilir. Ruh yukarı yükselirken yerde kalan bedene bakıp hani
sahte bir suikast olacaktı diye dövünmek de sinkaflı küfürler etmek de fayda
etmez.
Lütfü Savaş’ın bahsettiği, Kılıçdaroğlu’nun Kasım Ayını
bekleyin dediği uluslararası karar vericilerden gelecek işaretin aslında
İstiklal Caddesi saldırısıyla verildiğini düşünüyorum. Saldırganın elindeki gül ile güvenlik
kameralarının kayıtlarına giren görüntüsünün seçilen adayın ilânı olduğu
kanaatindeyim. Şayet Kılıçdaroğlu, karar vericilerin işaret ettiği ismin
adaylığı doğrultusunda adaylıktan vazgeçtiği hâlde kendisine bunu şimdilik
açıklamaması telkin ediliyorsa asla bu oyuna gelmemeli. Aday olmadığını derhal
ilan ederek kendisinin bu karanlık mizansen için kurban edilmesini işlevsel
kılan koşulları yok etmeli. Üstelik böyle davranırsa yakınındaki pek çok
kişinin bu plandan haberdar olduğunu anlamasını sağlayacak bir takım tuhaf
ayrıntılar fark edebilir. Kemal Kılıçdaroğlu’nun, kendisini 13 Mayıs 2022’de
Uluslararası Savunma ve Danışmanlık şirketi SADAT’ın önüne götürerek, onları
sabotajcılık ve suikastçılıkla suçlatıp “seçimi gölgeleyecek, seçimin
güvenliğini sarsacak herhangi bir şey olursa sorumlusu SADAT ve saraydır”
açıklamasını yaptırtanların bütün bu prodüksiyonu şahsına düzenleyecekleri gerçek
bir suikast sonrasında gösterime sokmak için çektiklerini anlamamasına hâlen
hayret ediyorum. Kemal Kılıçdaroğlu’nun sorması gereken hayati soru şu;
kendisinin adaylığını destekleyen ve ardında duruyor görüntüsü verenlerin ne
kadarı gerçekten onu destekliyor ne kadarı devamını bildikleri senaryonun bir
parçası ve gereği olarak öyle görünüyorlar? Şayet daha kendisinin bile CHP
Genel Başkanlığına getirileceğinden haberi yokken, bunu bilen “yoldaşları”
vardı ise akıbetiyle ilgili yine ondan daha çok şey bildiklerinden emin olsun.
İşin doğası bu!
Kim bilir belki bu yazı, pamuk ipliği nüanslarda kurulu
sallanan bir kara planı işlevsiz hâle getirir.
Not: 2019’da bir televizyon programında Erol Mütercimler aynı
“karar vericilerden” bahsetmiş. Postacı kapıyı iki kere çalar, üç kere değil deyip
eklemiş. Kılıçdaroğlu’na karşı İki kere ciddi(!) suikast girişiminde bulunuldu.
Karar vericiler açısından söylüyorum, üçüncüsünde Kemal Bey’in şansı olmayabilir!
Kendi açısından değil “karar vericiler” açısından!