KİN TUTMAYALIM
Gönlünüz huzurla dolsun, neşeniz daim olsun inşallah. Evet, bu çok önemli demiştik. Her seferimizde diyoruz ki Rabbim gönlümüz huzurla doldur. Bizlere huzur ihsan eyle, afiyet ihsan eyle. Ve feraset de önemli, Rabbim feraset nasip eylesin. Geçtiğimiz hafta bir dostumuzu Gülhane Parkı içerisinde bulunan Türk İslam bilim eserleri müzesine gönderdik, getirdik, gezdirdik. Evet, değerli bir müzedir orası. Müsait olanlar oraya gidip gezebilirler efendim.
Hakikat Evi ile müzenin ne alakası var diyeceksiniz. Hakikat
Evi olarak müzemize girdiğimiz zaman bizi değişik bilim adamları karşılıyor.
Onların yaptıkları eserler var. Zamanında 900'lerde yapılmış, 1100'lerde
yapılmış, 1200'lerde yapılmış. Çok güzel buluşlar, icatlar yapmışlar. İşte bu
bilim adamlarımızdan bir tanesi de bilim adamı Sultan ve Baba. Uluğbey'den
bahsedeceğim efendim. Uluğbey bir bilim adamı. Ali Kuşçu'nun da hocası,
İstanbul'a gelen Ali Kuşçu, Fatih Üste Mehmet Han'ın çağırdığı, İstanbul'daki
güneş saatlerimizin yapılmasına sebep olan Ali Kuşçu, onun hocası Uluğbey.
Uluğbey, Timur'un da torunudur. Uluğbey, Kur'an-ı Kerim'i 7 farklı kıraatle
ezber okuyabilen, bilginleri ve alimleri himaye eden bir hükümdar olarak
karşımıza çıkıyor. Alimleri seviyor, yanından ayırmayan bir hükümdar. Asıl ismi
Uluğbey değil, Mehmet Taragay. Ama lakabı ön plana çıkıyor. Mehmet Taragay
değil, Uluğbey olarak biliniyor. Peki, Uluğbey deyince bugün Türkiye'de ya da
İslam aleminde ne anlıyoruz? Astronomi temelini oluşturmuş ve Astronomi
çalışmalarının temelini teşkil eden trigonometri ilmi üzerinde geniş çalışmalar
yapmıştır. Kendisinden önceki doğu ve batı dünyasının tahmini bilgilerini bir
kenara bırakıp bilimsel esaslar ortaya koydu. Birçok matematik cetvellerde,
Gürgani takvimi dediğimiz sistemleri yaptı.
Batı bilim dünyası, Uluğbey'e 15. yüzyıl astronomi ünvanıyla
Milletler Arası Astronomi Derneği Ay üzerinde bir kratere onun adını verdi. Şu
anda Ay'ın üzerindeki bir kraterde Uluğbey yazıyor. Neden? Çünkü Ay haritasında
3 Türk astronotun adları yer alıyor. Bu kratere ne yapıyor Uluğbey? Diğer iki
bilgin kim? Biruni ve Nasreddin Tuğsi. Kimi anlatıyoruz? Uluğbey'i anlatıyoruz.
Bilim adamı ama aynı zamanda bir sultan. Timur'dan sonra tahta geçen bir
padişah sultan ve bir baba. Birçok bilim adamlarının yetişmesine sebep oluyor.
Şimdi size onun ibretlik ölümünü anlatacağım. O alim, o
padişah, o baba, koskoca Timur'un torunu nasıl ölmüş? Ve ibret. Efendim
Uluğbey'in hayatı çok verimli çalışmalarla gerçekleştirilmiştir. Babasının ölümünden
sonra sultan oluyor özellikle ve birçok yerlere hakim oluyor. Fakat bir savaş
sırasında efendim oğluyla, kendi oğluyla, Abdüllatif oğluyla ne yapıyor?
Arasında sorun çıkıyor. İkisi karşı karşıya geliyor. Uluğbey oğluna yeniliyor.
Oğlu Abdüllatif'ten hacca gitmek için izin istiyor. Verilen izin üzerine
Semerkant'tan ayrıldıysa da kumandanlar bu durumun sakıncalı olduğunu oğluna
söylüyorlar. Abdüllatif'i ikna ediyorlar. Semerkant'a bir iki günlük
mesafedeyken Onu durduruyorlar. Uluğbey'i orada kafasını keserek öldürüyorlar.
Uluğbey'in daha önce babasını öldürdüğü bir çocuk öldürüyor. Kılıçla şehrin
ortasında Uluğbey'i öldürüyor. Ne halde ne yapıyor? Niye gelmiş efendim? Sebebi
ne? Bunu açıklayalım şimdi. Uluğbey hayatının trajik şekilde sonlanmasının sebeplerine
baktığımız zaman bir, diğer hükümdarlar gibi yapmayıp halktan toplanan
vergileri kumandanlarına ve çevre zindanlarını dağıtmamış. Vergi gelirlerini
ilmi araştırmalara yapmış. Yani halkın gönlüne yarayacak, halkı kabullenecek
bir şekilde, haklı ilçeler çalışmasına diyebileceğimiz bir çalışmanın içerisine
girmemiş ve özellikle kumandanlar tarafından, askerler tarafından tepki
toplamış, düşmanlı kalmış, kaynaklarımız öyle diyor. Diğer ise hükümdar olunca
oğlu Abdülhatif'i istediği valiliğe tayin etmiyor ve diğer oğlunu hep ön plana
çıkartıyor. Başarıları kendi kazanmasına rağmen kendi adına değil ikinci küçük
oğlunu yaptı diye gösteriyor. Bu da öbür oğlu, büyük oğlu Abdülhatif'i kızdırıyor.
Ve kumandanlar Uluğbey'in hem kendisine hem de oğlu Abdülhatif'e tuzak kuruyor.
Babası öldürülüyor. Bir yıl sonra da Abdülhatif yine aynı şekilde babasını
öldürenler tarafından öldürülüyor. Yani koskoca ülke bir kin yüzünden, bir
inatlaşma yüzünden gidiyor. O bilim adamı, o padişah sultan maalesef dengeyi
tam sağlayamadığı için gidiyor. Ümmeten vasatan dengeli olmak önemli.
Sonuç olarak ne diyeceğiz? İslam'da kin yoktur. Allah ne
yapmış? Kini bizden uzak tutmuş. Koskoca bir kin, babayla arasındaki kin
devleti mahvediyor. O kadar yapılan ilmi çalışmalar ne yapmış? Ön plana değil
de babasının son haline bakalım. Allah Celle Celaluhu ne diyor? Ayete bakalım “Sakın
daha kin tutmayın. Sakın daha kin tutmayın. Onlar öfkelerini yutarlar,
insanları affederler, Allah iyilik edenleri sever” diyor, Ali İmran 134'te “onlar
bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcarlar. Öfkelerini yenenler.” Yine Ali
İmran 159'da “Allah'ın rahmeti sayesinde sen onlara karşı yumuşak davrandın.
Eğer kaba ve katı yürekli olsaydın onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi”
diyor.
kısaca bizler inşallah kin tutmayacağız. Allah kalbimizde
zerre kadar kin varsa inşallah alsın, kolaylaştırsın.