19 Ağustos 2022

Kişisel ve Toplumsal Güvenin İnşaası İçin Dürüstlüğümüzü Geliştirmek: Otantik ve Samimi Olma

Her şeyin tüketildiği bir çağda, insanî özelliklerin de tüketildiğini görmekteyiz. Bu özelliklerin başında da dürüstlük gelmektedir. Ayrıca dürüstlük konusunda herkes ahlakî yargılamalarda bulunurken bu yargılar, her zaman davranışa dönüşmez. Bu noktada gerek bireysel gerek toplumsal olarak dürüstlüğün anlamını ve psikolojisini bilmeye ihtiyacımız vardır.

Dürüstlük kavramı, TDK Sözlük”ünde sıfat olarak “sözünde ve davranışlarında doğruluktan ayrılmayan doğru kimse” şeklinde tanımlanır. Aynı sözlükte isim olarak dürüstlük kavramı, “doğruluk” anlamında kullanılır. Dürüstlüğün psikolojik anlamı, benlik gelişimi sürecinde yatmaktadır. Bu bağlamda, dürüstlük ile ilgili iki önemli kavram vardır. Bunlardan ilki; daha çok kişinin içsel süreçlerindeki dürüstlüğü ifade eden “otantiklik” kavramıdır. Otantiklik, bireyin kendisine karşı dürüst olması demektir. Otantiklik, bireyin kendi deneyimlerindeki duygularına, düşüncelerine, tercihlerine, değerlerine, isteklerine, inançlarına ve tepkilerine sahip çıkmasıdır.  İkinci kavram, insan ilişkilerindeki dürüstlüğü ifade eden “samimiyet” kavramıdır. Samimiyet, bireyin diğerlerine karşı duygularını ve düşüncelerini ifade etmesinde dürüstçe davranmasıdır.

 Dürüstlük neden önemlidir? Dürüstlük önemlidir; çünkü dürüstlük, insanların doğdukları andan itibaren güvenli bir bağlanma oluşturmaları için gereklidir. Dürüstlük, dünyanın ve insanların güvenilir olup olmadığını anlamak için insanların kullandığı en önemli araçtır. Dürüstlük, insanî ilişkilerin temelini oluşturur. Prager’e göre yakın ilişkilerin sevgi, güven ve bağlanma olmak üzere üç öğesi vardır. Dürüstlük, güven öğesinin bir parçasıdır. Dürüstlük, kişiliğimizin merkezinde yer almaktadır. Freud’a göre dürüstlük, vicdanın yansımasıdır. Beş Faktör Kişilik Modeli’ne göre dürüstlük, sorumluluk kişilik özelliğinin merkezinde yer almaktadır.  Pozitif Psikoterapi’ye göre dürüstlük, insanın benliğinde yer alan ve bilme kapasitesinin yansıması olan bir yetenektir. Dürüstlük, sosyal psikoloji açısından “adil dünya inancı” için en önemli referanstır. Endüstri psikolojisi açısından dürüstlük, kurumlara personel seçiminde göz önünde bulundurulan önemli bir ölçüttür. Din psikolojisi açısından dürüstlük, insanların dünya ve ahiret mutluluklarında çok önemli bir araçtır; çünkü İslam inancına göre dürüstlük, “kalbin huzura kavuşması” olarak görülmektedir. Bu nedenle Fatiha Suresi’nin 6. ayeti Bizi dosdoğru yola eriştir” şeklindedir. Dürüstlük, “Müslüman Kimliği” nin en önemli parçasıdır.

Bu kadar önemli bir konuda pek de başarılı olduğumuz söylenemez. Bu başarısızlığın altında pek çok neden yatmaktadır. Birincisi, insanın biyolojik olarak sahip olduğu iki önemli sistem vardır: kontrol sistemi ve dürtüsel sistem. Gelişim sürecinde insanların “kontrol sistemleri” yerine “dürtüsel sistemlerini” geliştirmeleri, dürüstlüğün yaşama aktarılmasında önemli bir engel olarak görülmektedir. Çünkü bu sistem, burada ve şimdi odaklı, büyük ve gecikmiş ödüllerden ziyade küçük ve anlık ödüllere odaklanmayı gerektirir. İkincisi, dürtüsel sisteme paralel olarak insanın asla kaybeden olmamaya çalışan, hazza ulaşıp acıdan kaçınmayı isteyen bir yanı vardır. O da bireyin “idi-nefsi” dir. İd, kişiliğimizin en önemli parçasıdır. Üçüncüsü, dürüstlük konusunda rol modellerimiz olan ebeveynlerimizin, iyi birer örnek olamamalarıdır.  Dördüncüsü, günümüzde kapitalist sistemle birlikte tüketim temelli bir yaşam dayatılmaktadır. Bu yaşam tarzı için de “kontrolsüzlük ve dürtüsellik” mutluluğun ve insanlığın en önemli özelliği olarak sunulmaktadır. Beşincisi, ahlakî gelişim ve insanlık erdemi için,  dürüstlük “enayilik” olarak; dürtüsel ve dürüst olmayan davranışlar ise “gözü açıklık/akıllılık” olarak sunulmaktadır. Altıncısı, dürüstlüğün önemi konusunda toplumsal bir uzlaşının olmamasıdır.

Dürüstlük gelişimi için neler yapılmalıdır? Öncelikle ebeveynler, dürüstlük konusunda çocuklarına doğru bir rol modeli olmalıdırlar. İkincisi, çocuk yetiştirme sürecinde ebeveynler çocuklarını psikolojik açıdan kontrol etmek yerine, onların duygularını ve düşüncelerini ifade etmelerine izin vermelidirler; çocuklarının otantik ve samimi olan davranışlarını pekiştirmelidirler. Üçüncüsü, yaşam dengeden ibarettir ve bizim sınırlarımızın bittiği yerde diğer insanların sınırları ve hakları başlar. Bu noktada kendi isteklerimizi ve dürtülerimizi başkalarına zarar vermeden ve kontrollü bir şekilde doyurmayı temel ilke olarak görmeliyiz. Dördüncüsü, kendimizin ve başkalarının sahip olması gereken temel hakları sürekli göz önünde bulundurmalıyız. Beşincisi,  büyük çoğunluğu Müslüman kimliğine sahip bir toplumda, kendi kimliğimizle uyumlu tepkiler vermeliyiz. Bu konuda İslam Peygamberi şöyle demektedir:  “Şu dört özellik kimde bulunursa o, tam bir münafık olur. Kimde bu niteliklerden biri bulunursa onu terk edinceye kadar kendisinde münafıklıktan bir özellik vardır: Kendisine bir şey emanet edildiğinde hıyanet eder. Konuştuğunda yalan söyler. Söz verdiğinde sözünde durmaz. Husumet ettiğinde haddi aşar” (Buhârî, İman, 24). Bu noktada kendi inanç sistemimiz açısından da otantik ve samimi olmalıyız. Ayrıca, insanlara baskı uygulayarak değil de insanlara özgürlük tanıyarak kendi inanç sistemlerini hayata geçirmelerine izin vermeliyiz. Aksi takdirde, münafıkların yani dürüst olmayan insanların sayısını artırarak dürüst olmayan bir toplum yapısını devam ettiririz.

Sonuç olarak; dürüstlük ile dürüst olmak, yaşamın ve insan olmanın gerçek birer parçasıdır. Ayrıca,  “iman ile küfür, doğruluk ile yalancılık, hıyanet ile emanet bir şahsın kalbinde birlikte bulunamaz” şeklinde temel inançlara sahip bir toplumun ferdiyiz. İnsanlar, otantik olmadıklarında kendilerini; samimi olmadıklarında ise, diğer insanları kandırırlar. Ancak hakikat perdelenir asla değişmez. Kim ve ne olduğumuzu bilerek otantik ve samimi bir yaşam sürdürmemiz umuduyla.