Kömür için değil ömür için buradayız
-AMİN-
Deprem bölgesine neler yapılması gerektiğiyle alakalı makamında yaptığımız toplantıların
birinde Bağcılar Müftüsü İbrahim Yavuz hocamız ‘’Allah beterinden saklasın’’ şeklindeki
duayı yerinde bir güncellemeyle şöyle genişletti:
‘’ALLAH benzerinden ve beterinden korusun.’’ Canı gönülden Amin…
-HABER DEĞİL, BİBER GETİR-
Bundan sekiz ay önceydi. Yıllık izin için gittiği memleketi Kahramanmaraş’tan
İstanbul’a dönen sevgili Recep İnce Maraşlı kardeşim, gelirken eli boş
gelmemiş, fakire bir kilo Maraş biberi getirmişti.
Recep’ten biberi alırken teşekkür edip şöyle dediğimi hatırlıyorum:
‘’Recepçiğim Maraş’tan bize haber değil, böyle biber getir.’’
-HAREKETTE HAYAT VAR-
Öldü zannedilerek morga götürülen bir bebeğin parmak hareketleriyle
yaşadığını anlayan bir görevli bebeği alıp sağlık çalışanlarına emanet etti. Böylece
bebek daha bu yaşta hareketin bereketini görmüş oldu. Harekette hayat var, bereket
var.
-KÖMÜR İÇİN DEĞİL, ÖMÜR İÇİN GELDİK-
Enkaz altında kalan canlarımızı kurtarmak için deprem bölgesine akın eden
birçok kardeşlerimize umut olarak Türkiye’nin
takdirini toplayan madencilerin merhametten harflerle yüreklere
yazdıkları destanın sloganı bana hayli hikmetli geldi. Eminim size öyle gelecek
‘’Kömür için değil, ömür için buradayız.’’
-O KİTAPLARINA, BEN DE ONA AĞLADIM-
Depremde evleri yıkılan Kahramanmaraşlı bir hoca hanımla Asrın Felaketini
konuşuyoruz. Söz dönüp dolaşıp babasına geliyor. Ben tam sözün burasında gıyaben
tanıdığım babasının sağlık durumu ve evinin yıkılmasını izlerken ki halini
soruyorum. Hoca hanım, ömrünü kitaba adamış sıkı bir okur olan babasının durumunu tek cümleyle şöyle resmetti:
’’Babam evimizin yıkılmasına çok üzüldü. Fakat enkaz altında kalan kitapları
için yarım saat hıçkıra hıçkıra ağladı.’’
Babası kitaplarına ağlayan hoca hanımdan ayrıldıktan sonra bende kitaplarına ağlayan abimiz için ağladım.
-HANGİSİ MARAŞ?-
Asrın Felaketinin bir şehri nasıl harap ettiğini anlatmak isteyen Maraşlı
bir dostum Kahramanmaraş’ın biri depremden önce diğeri de depremden sonra
çekilmiş iki fotoğrafını göstererek, ‘’Acun hocam haydi söyle bakalım. Bu
fotoğrafların hangisi Maraş? Şu fotoğraf mı bu fotoğraf mı?’’
Gözlerim yaşardı, sözlerim boğazımda düğümlendi, hiç birşey diyemedim.
-GÖRMEDEN ANLAŞILAMAZ, ANLATILAMAZ-
Kendisiyle sık sık kitap kokulu mekanlarda bir araya geldiğimiz sevgili
dostum Muzaffer Aktürk birkaç gündür bölgedeydi. İzlenimlerini dinlemek üzere
Salı günü yine bir aradaydık. Fasıla vermeden tam bir saat bize bölgeyi
anlattı. En son kurduğu cümle her şeyi özetler mahiyetteydi: ‘’Arkadaşlar gidip
görmeden oralar ne anlaşılabilir ne de anlatılabilir’’