07 Ocak 2018

Konsorsiyum

Türkiye 15 Temmuz 2016'da darbeli işgal teşebbüsüne uğradı. Bir ülkenin istiklal, izzet ve direncinin birinci dereceden şiarı olan devlet başkanlığı sarayı ve meclisi savaş uçaklarından atılan beton delici bombalarla vuruldu. Bir meydan savaşında Türk'e en ağır gelen işlerden biri düşmanın attığı okun hakanın otağına değmesidir. Hakânın ve şûranın otağını bile bile vurdular. Düşselerdi, ülke de düşmüş olacaktı.

Bu saldırıyı tertip eden kültün elebaşı olan biyo-totem yıllardır Amerika'da koruma altında tutuluyor. Yani Türkiye'ye karşı düzenlenen saldırı Amerika'da planlandı ve oradan yönetildi. Öyleyse bunun anlamı şu; 15 Temmuz 2016'da Amerika'nın dolaysız askeri saldırısına maruz kaldık. Püskürttük ayrı konu…  Ama apaçık ortada olan budur!

Beklemedikleri bu ağır yenilgi sonrasında sınırlarımıza sürdükleri PKK flamalı lejyonerlerinin önüne binlerce tır silah ve mühimmat yığarak yeniden geldiler. 17/25 Aralık damgalı FETÖ dışkısını yüzlerine savaş boyası olarak sürmüş biçimde uluyan mahkemeleriyle bir yandan, “Zarrab konuştukça Türkiye utanıyor” yollu ürümelerle ulumayı tahkim eden saplama gazeteleri ve televizyonlarıyla diğer yandan geldiler. Hep birlikte aynı melâneti dilediler…

FETÖ Kültü, FBI-CIA, CHP ve Doğan Grubu'nun Türkiye'ye karşı düzenlenen  pek çok operasyonda, tertibin farklı kulvarlarını üstlenerek eş güdümlü olarak iş bölümü yapan bir konsorsiyum görüntüsü vermesi tesadüf mü? Deniz Feneri Derneği'ne karşı tertiplenen uluslararası komplo, Gezi Parkı kalkışma teşebbüsü,  17/25 Aralık operasyonları, HDP'ye baraj atlatma projesi,  MİT tırları saldırısı ve Amerika'da gösterime giren Zarrab soslu mahkeme mizanseni dahil bu ortak tutumun tezahür etmediği hiç bir karanlık faaliyet yok.  Arada gözden kaçan, fark edilmeyen, unutulan yüzlece irili ufaklı tâli eylem ve girişim de var şüphesiz.

Prof. Hüseyin Sarıoğlu'nu hatırlıyor musunuz?  Gazete manşetlerinde ve sosyal medyanın çöplüğünde ismi “çocuk pornocusu ilahiyatçı” olarak geçirilen rektör yardımcısı. FBI itham etti, şimdi FETÖ mensubiyetinden tutuklu ya da firari olan polisler operasyon yaptı, Doğan Haber Ajansı haberi patlattı! FBI “yakalamış(!)”, FETÖ kesmiş, Doğan Grubu yemiş... Bu sıralamanın kendi başına pek çok meseleyi çözecek bir anahtar olduğunu unutmayın. O zaman derdini anlatmaya çalışan ve ilk günden beri  bir “paralel destekli Edirne çetesi'nin” kumpas ve saldırısı altında olduğunu söyleyen Hüseyin Sarıoğlu'nun haykırışını niyeyse kimse duymamıştı.

Halbuki evde el konulan bilgisayarların imajlarının oradan çıkarılmadan önce yanlarında alınmasını isteyen, kendisine okutulan mahkeme kararında da açıkça bunun belirtildiğini, aksi takdirde cihazların içeriğiyle ilgili kendilerinin hiç bir güvencelerinin, polislerin de  isnat ve iddia haklarının olamayacağını ısrarla söyleyen  bilgisayar programcısı oğlunun çırpınışlarının sonuçsuz kaldığı ilk baştan beri biliniyordu. Cihazlar o evden imajları alınmadan çıkarıldı. Peki sonra ne oldu? Mahkeme sürecinde bilgisayarlarda bulunduğu söylenen yüzlerce görüntünün alelacele oluşturulmuş evlere şenlik indirme tarihleri tespit edildi. Bir kısmı bilgisayarın  üretim ve satın alım tarihinden bile  önceyken bir kısmı gelecekte, örneğin 2019'daydı! Yani hadisenin iddia edildiği tarihten dört, bu yazıyı okuduğunuz tarihten bir yıl sonra cihaza indirileceği tespit edilmiş görüntüler yargılanıyordu. Ve daha neler...

Hüseyin Sarıoğlu Trakya Üniversitesi'ne İlahiyat Fakültesi'nin açılma projesini hayata geçiren, akademik kadro ve bina ihtiyacını gidermek için var gücüyle çalışan bir adamdı. Bu hususta “biraz ağır olması” ve “Edirne hassasiyetlerini” gözetmesi gerektiği kendisine defalarca ihtar edildiği hâlde o her defasında tıkanan süreci aşarak hızlandırmış bir cüretkârdı. Bilinen önemli bir özelliği daha vardı; Fetullah Gülen'e herkesin ve kesimin teveccüh ettiği 1990'lı yıllarda dahi nefretini  ulu orta izhar etmek ve şarlatanlık isnadında bulunmaktan çekinmeyen bir ‘hadsizdi.'  

Geçen gün bir gazete haberi gördüm.  Kendisinin rektör yardımcılığından alınmasını sağlayarak öncelikli misyonunu başarıyla tamamlayan bu kumpas davası hâlen sürdürülüyormuş. Profesörün suçsuz bulunup beraat ettiği dava, aynı deliller(!) üzerinden bu defa bilgisayar programcısı oğluna yöneltilerek devam ettiriliyormuş. Tabii bu ısrarın da değinilmesi gereken özel sebepleri var.

İddia ediyorum! Asıl bu tür dava ve soruşturmalar başından sonuna kadar bir inceleme ve tahkikatın konusu yapılarak  silkelense, farklı kurumlarda ama birbiriyle irtibatlı,  ifşa edil(e)memiş yüzlerce kamu görevlisi FETÖ mensubu ayaklarımızın dibine dökülecek. Çünkü “bütün”  parçalarda saklı!

Hüseyin Sarıoğlu ve ailesi itibarlarına kumpas ve iftiralarla saldıranların düşmanlıklarıyla iftihar etmeliler.