01 Nisan 2016

Kültür sanat haftası

İçinde olduğumuz bu haftada iki güzel ve anlamlı günü kutluyoruz. Tiyatro ve kütüphâne. Kültür sanat camiasının haftası aslında bu hafta.

 

Kütüphaneler etkinlik için yarış hâlindeler âdeta. Bir birinden güzel programlar icra ediliyor. Rafların değerli konuklarının yaşayan yazarları okuyucularının karşısındalar bu günlerde.

 

Devlet, belediye ve özel tiyatrolar 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü dolayısıyla özel galalar, oyunlar ve çeşitli etkinlikler düzenlediler. Perdelerini seyirciye ücretsiz açtılar.

 siradisi-marti-tiyatro-sahnesinde-uctu-57501

Sanatçı, yazar ve tiyatroculara artık devlet eli değiyor. Bakanlık ve belediyelerin desteğiyle bugün sanatçılarımızı sahnelerde, yazarlarımızı en ücra köy okullarında bile görebiliyoruz. Bu destek ve uygulama devam etmelidir.

 

Kütüphâne haftasında güzel haberler geldi.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kütüphane ve Müzeler Müdürü Ramazan Minder, kütüphânelere olan ilginin fazlalığı kendilerini son derece mutlu ettiğini ifade ederken, Atatürk Kitaplığı arşivindeki kitap sayısının üçe katlandığını açıklaması bu haftanın belki de en sevindirici haberlerin başındaydı.

Ramazan Minder, Atatürk Kitaplığı'na kazandırılan nadir eserlerin özel arşivleri satın alarak temin ettiklerini söylerken, sahaflar, kişilerin bizatihi kendileri başvurarak babalarından, dedelerinden kendilerine intikal eden arşivleri satmak istediklerini açıklaması dikkat çekiciydi. Çok değerli arşivler bilinmedik köşelerde saklı kalmaktansa okuyucusunun kullanımına açılması fevkalade mühim bir çalışmadır. Takdir edilmesi gerekir.

 

Türk Kütüphâneciler Derneği'nden sayısız etkinlik

Kütüphâne haftası nedeniyle Türk Kütüphâneciler Derneği İstanbul Şubesi, neredeyse İstanbul'un her köşesine bir etkinlik koymuş. Hafta boyunca kitap sergileri, okuma saatleri, sunumlar, söyleşiler, film gösterimleri, oyunlar, mini konserler, bisiklet sürüşleri daha neler neler... Programlar için dernek yöneticileri bir hayli yorulmuşlar ama değmiş. Tebrik ediyoruz.

 DSC00230

Tiyatro öldüyse, YAŞASIN TİYATRO

Tiyatrolar günü olması hesabiyle Fransız yazar, şair, yönetmen Jean Cocteau'nun 1962 yılında kaleme aldığı ilk Dünya Tiyatro Günü Bildirisini aynen paylaşmak istiyorum.  


10425886_1006519522696361_8033088326797149552_n

“Ne tuhaftır, tarih zamanla şeklini kaybeder, buna karşılık, efsane zamanla kuvvetlenir. Bunu en iyi tiyatro sahnesinde anlarız.

Bir Hint Fakir'i çıkagelse de koca bir tiyatro salonuna hiç fena olmazdı. Ne yazık ki ortada böyle bir Hint Fakir'i yok. Bir topluluğu büyülemek gördüğü rüyayı başkalarına aktarmak işi dönüp dolaşıp yazarın karınca kaderince kendi imkânlarına kalıyor. Çünkü uyku ve rüya, herkese, kendi iç dünyasına göre, yeni zenginlikler getirebilmektedir. Tiyatro, bu hüneri taklit ederken, seyirciden çocukça bir uysallık ister. Çünkü en iyi seyirci, bu gün de, kukla oyunlarının küçük seyircileridir. Bizim seyircilerimiz bu seviyeye ancak o böbürlü tutumlarını bıraktıkları, kendilerini oyuna kaptırıp söz gelişi, Oidipus'a: “Iokaste ile evlenme, o senin anan diyebildikleri gün erişeceklerdir.

Ama o kadar uzağa gitmeye lüzum yok. Seyircilerin içinde bugün bile büyük bir çoğunluk, benliklerinden sıyrılıp, kendilerine yabancı bir fikri benimsemekte, o fikre katılabilmektedirler. Bunlar nerdeyse çocuk ruhlu bir tek insan olabilmekte, kendi düşünce ve inançlarını, oyunun sonunda geri almak üzere, vestiyere bırakabilmektedirler.

Gerçek hayranlık, paylaşılan bir düşe karşı duyulan hayranlık değildir. Gerçek hayranlık, asıl kendimizi paylaşmadığımız fikirlere kaptırdığımız, onları sanki bizden çıkmış gibi benimsediğimiz zaman doğar.

O halde bu bir çeşit aşktır. Tıpkı aşkta olduğu gibi, birbirine karşıt olanların uyuşup anlaşmasıdır. Büyük oyuncu, aslında, metni hemen oracıkta ve sanki herkes için ayrı ayrı uyduruyormuş, yakıştırıyormuş duygusunu veren insan olduğuna göre, tiyatronun özelliği de bu çeşitten bir eriyip kaynaşma değil de nedir?

Fazla bencilliklerinden ötürü kolay kolay büyülenmeyen Fransızlar bile, Paris'te Milletler Tiyatrosu'nu kurmakla, en küçük hafifliğe kapılmadan eğlenme susuzluğunu, açlığını ispat etmiş oldular.

Her milletten değerli oyuncu toplulukları bu Tiyatro‘ya kendi dillerinin şâheserlerini getirmekte, sırf oyunlarının kuvvetiyle ve repertuarlarıyla kendi dillerine ve alışkanlıklarına kapanıp başkalarının dillerine, hallerine, meselelerine ilgi göstermeyecekleri sanılan seyircileri hayran bırakmaya muvaffak olurlar.

İşte Dünya Tiyatro Günü, tekil ile çoğulun, öznel ile nesnelin, bilinç ile bilinçaltının birbirleriyle derinden kaynaştığı önemli bir olaydır; bu uyuşma ve kaynaşmadan insanı büyüleyici olağanüstü yaratıklar doğar.

Fikirlerin birbirlerine uzak ve yabancı kalması, dillerin ortaya çıkardığı duvarlar, nice anlaşmazlıkların kaynağı olmuş, bugün de olmaktadır. İşte tiyatronun geniş imkânları, bu engelleri ortadan kaldırmaya çalışmaktadır.

087b6bc1ed3e456985d2107d668019fd

Dünya Tiyatro Günü yoluyla bütün milletler, karşılıklı zenginliklerinin bilincine varacak, büyük ölçüde bir barış hamlesi içinde kaynaşacaklardır.

Niçe'nin bir sözü var : “Dünyanın yüzünü değiştiren bütün fikirler hep güvercin kanadı altında gelir” diyor. Bugüne kadar belki de çoğu zaman sınırlı olarak sırf hoşa gitsin diye kullanılan tiyatrodan gençlik, bundan böyle parlak ve canlı bir Sorbon Üniversitesi gibi faydalanacak, etli kemikli konuşmalar duyarak, kuru incelemenin yorgunlukları içinde asıl kuvvetini kaybeden ve zayıflayan şaheserlerin gerçek değerini tadacaktır.

Şunu da söyleyeyim: makine uygarlığı, tiyatroyu öldürmüş diyorlar. İnanmıyorum buna ben. Milletlerarası Tiyatro Enstitüsü'nün kendi adına konuşma ödevini bana vermiş olmasından faydalanarak, eskiden krallar hakkında kullanılan bir sözü (biraz değiştirerek) şöylece tekrarlayacağım:
“Tiyatro öldüyse, YAŞASİN TİYATRO… “

Hayatını sahnelerden kazanan çok sayıda tiyatrocu arkadaşım dostum var. Günlerini kutluyor, başarılar diliyorum.