06 Mart 2017

Kültür şurasında söylenecekler söylendi

İlki 1982 yılında, ikincisi 1989 yılında düzenlenen Millî Kültür Şûrasının 28 yıl sonra yeniden düzenlenmesi tüm kültür-sanat camiasını heyecanlandırdı.

Türkiye'nin kültürel zenginliği göz önüne alındığında Millî Kültür üzerine titizlenilmesi, bu zamana dek yürütülen politikaların, gerçekleştirilen projelerin, hedeflenen atılımların, karşılaşılan sorunların gözden geçirilmesi ve müzakere edilmesi için düzenlenen şura dikkatleri çekti.

III. Millî Kültür Şûrası yeni bir dönemin arifesinde millî kültürümüzün ihya edilmesi, zenginleştirilmesi ve çağın gerekliliklerine uygun Yeni Kültür Politikalarının üretilmesi amacıyla ve bir milat olması umuduyla düzenlendi. Ülkemiz düşüncesine, kültürüne, sanatına değerli katkılarda bulunan önemli düşünce insanları, yazarları, sanatçıları, ilim ve kültür adamları şura da bir araya gelerek görüş ve düşüncelerini aktardılar, taleplerini ilettiler.

17 komisyon oluşturuldu

Şura komisyonlar halinde çalıştı.  Bir başkan ve dokuz üyeden oluşan komisyonlar kendi alanlarında artısıyla eksisiyle her şeyi masaya yatırdı. Oturumların sonunda raporlar yazıldı. Komisyonlar şu şekilde idi.

1.Kültür Politikaları
2.Kültür Diplomasisi
3.Kültür Ekonomisi
4.Kültür Varlıkları, Müzeler ve Arkeoloji
5.Sahne Sanatları
6.Sinema, Radyo ve Televizyon
7.Müzik
8.Görsel Sanatlar
9.Dil ve Edebiyat
10.Yayıncılık ve Kütüphanecilik
11.Medya ve Kültür
12.Çocuk ve Kültür
13.Mimari ve Kültür
14.Şehir ve Kültür
15.Yerel Yönetimler ve Kültür
16.Yurtdışı Türkler ve Kültür
17.Aile ve Kültür 

Türkiye, son 15 yılda kültürün her alanında önemli adımlar attı. Sanatta, edebiyatta, tiyatroda, sinemada. Bunlar tanıtılamadığı gibi, gereği gibi de eleştirilemedi.

Şûrada kurulan 17 komisyonda bütün kültür sanat hayatımızın bir röntgeni çekildi adeta. Ne yapılıyor, nasıl yapılıyor, neler yapılamıyor. Yapılanmayanlar neden yapılamıyor? Bütün bunları sektör temsilcilerinin de katılımıyla tartışıldı. Böyle bir şuraya gerçekten ihtiyaç vardı.

En son 28 yıl önce yapılmış şûra. Bugün hayatımızda olan ama 28 yıl önce olmayan şeyleri bir düşünün. Mesela internet, cep telefonları, bu kadar çok TV kanalı yoktu, gazeteler çok farklı tekniklerle basılıyordu. Bu teknolojiler sadece üretimin biçimini değil, üretilen ürünün içeriğini de belirliyor. Dolayısıyla televizyonların bu kadar yaygınlaştığı bir ortamda sinema nereye gider, tiyatro nereye gider, müzik endüstrisi nereye gider, nereye gidiyor, bunları enine boyuna tartışılması gerekiyordu.

Şu ana kadar çeşitli platformlarda çok dillendirildi, yazıldı çizildi ama bu kadar geniş bir boyutta üstelik bakanlık temsilcilerinin ve bizzat bakanın da olduğu ortamda tüm taşların ortaya dökülmesi iyi oldu. Ortaya çıkan sonuçlar umarım iyi okunur ve uygulamaya girer.

Lütfi Kırdar Kongre Merkezinde gerçekleştirilen oturumun kapanış konuşmasını yapan Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı güzel mesajlar verdi.

Dünyanın İyiliği için Türkiye

Nabi Avcı konuşmasının başında “Dünyanın İyiliği için Türkiye” vecizesinin  3.Milli Kültür Şûrası'nın parolası haline geldiğine dikkat çekerken sözlerini şöyle sürdürdü: “Şûra'nın bize emanet ettiği bu veciz ifadeyi şiarımız olarak kabul ediyor, bakanlık olarak sahipleniyoruz. Şûramız kuvvetle teyit etmiştir ki; bütün zenginliğiyle bu evi, evimizi, dilimizi, ülkemizi, kültürümüzü, irfanımızı bütün tehdit ve saldırılara karşı özenle koruyacağız. Kültürümüzü, sanatımızı, edebiyatımızı, değerlerimizi korumakla yetinmeyeceğiz, bütün insanlık için geliştireceğiz”

Bizim kültürümüz sevginin kaynağıdır

Şuranın, Türkiye'nin çoğulcu ve demokratik karakterlerini yansıttığını dile getiren Bakan Avcı, şöyle devam etti: “Uzlaşma kültürüne anlamlı bir katkı sunan bu Şûra bir kez daha göstermiştir ki, Türkiye, medeniyet birikimi itibariyle çatışmayı, rekabeti, kavgayı, redd-i mirası değil; vefayı, sevgiyi, merhameti, adaleti ve dayanışmayı esas alan bir birikimin mirasçısıdır. Yüzyıllardır irfan geleneğimizden beslenen kültürümüzde yaratılmışların en şereflisi olan insanın haysiyetini korumak her şeyden önemlidir. İnsan başta olmak üzere bütün varlığın hukukunu korumak, şehrin hukukunu, başkalarının hukukunu korumak millî kültürümüzün harcıdır, mayasıdır.

Dede Korkut'un, Hoca Ahmet Yesevi'nin, Hünkâr Hacı Bektâş-ı Velî'nin, Mevlana Celaleddin-i Rumi'nin, Hacı Bayram-ı Veli'nin, Şeyh Şaban-ı Veli'nin, Yunus Emre'nin, Eşrefoğlu Rumi'nin görklü nazarıyla dünyaya bakan hayat felsefemiz, inancımız; merhametin, sevginin, şefkatin membaıdır. Musikiden şiire, sinemadan tiyatroya, şehirden mimariye, kütüphaneden kitapçılığa, müzecilikten yayıncılığa hayatı daha çok güzelleştirecek, insanı yüceltecek bir kültür iklimi en büyük özlemimizdir. Bu iklime bizi millet kılan değerlerimize sahip çıkarak kavuşacağız”

Devletin ve milletin bekası aile değerlerinin yaşatılmasına bağlıdır

“Şuramız çocukların ve gençlerin ruh bütünlüğünü, ruh sağlığını esas alan bir anlayışı öne çıkarmıştır.” Diyen Avcı konuşmasına şu şekilde devam etti: “Devletin ve milletin bekası aile değerlerinin yaşatılmasına bağlıdır. Bireyselliği ve bencilliği bir ölçü haline getiren modern hayat biçimine karşı; çocuklarımızı gençlerimizi milli kültürümüzün değerleriyle donatmalıyız. Önce zengin olalım kültürel seviyemizi daha sonra yükseltiriz anlayışı sosyal hayattaki sorunlarının çözümünü erteleyen yanlış bir tavırdır. Zira asıl zenginlik kültür zenginliğidir.”

Kültürel hayatı zenginleştirmeye kararlıyız.

Bakan Nabi Avcı konuşmasının sonlarına doğru Yapılan tartışmaların ve getirilen önerilerin odaklandığı en önemli hususlardan birinin de şehirlerimizin kültürel kimliğinin muhafazasının ve tahribatın hızla önlenmesi konusunun olduğuna dikkat çekti.

Şuranın özeti gibi olan konuşmasında sıkça alkış alan Kültür Bakanı Nabi Avcı sözlerini şöyle bitirdi: “Kültürel hayatın zenginleşmesi ve devlet himayesi gerektiren alanların güçlenmesi için devlet bütçesinden kültüre ayrılan hissenin artırılması, komisyonlarımızın üzerinde ısrarla durdukları ortak bir tema olmuştur. Kültürel hayatı zenginleştirmeye kararlıyız. Bütün sanatsal faaliyetlerin, sanatçıların, yazarların, münevverlerin, ilim adamlarının yanında olduğumuzu, bir kez daha ifade ediyoruz."

Şu ana kadar çeşitli platformlarda çok dillendirildi, yazıldı çizildi ama bu kadar geniş bir boyutta üstelik bakanlık temsilcilerinin ve bizzat bakanın da olduğu ortamda tüm taşların ortaya dökülmesi iyi oldu. Ortaya çıkan sonuçlar umarım iyi okunur ve uygulamaya girer.

  CNR KİTAP FUARI UMUT VAAT ETTİ

19 ülkeden 300 yayınevinin katılımı ile 25 Şubat 4 Mart tarihleri arasında düzenlenen 4. Uluslararası CNR Kitap Fuarı sona erdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın katılması ile daha bir anlam kazanan fuar, önceki yıllara göre daha hareketli idi. “15 Temmuz” temasıyla gerçekleştirilen fuarda, binin üzerinde imza günü, seminer, söyleşi ve kültürel etkinlikler düzenlendi.

Bu yıl fuarın onur konuğu kendisine has tarzı ile dikkat çeken, çizgileriyle insanları düşünmeye sevk eden büyük usta Hasan Aycın idi. Hasan Aycın'ın birbirinden değerli kitapları ve çizimleri de fuarda sergilendi.

Onur konuğu olan yazarlar için fuarda ve ya fuarın günlerini kapsayan bir tarihte bir kültür merkezinde yoğun katılımlı bir saygı günü tertip edilse daha iyi olur. Dostları, arkadaşları anlatsın o değerli yazarı. İleriki yıllarda inşallah bu eksiklik de giderilir.