01 Aralık 2015

Küresel Sistem, ‘Stratejik Derinlik’te boğuldu!

Türkiye'nin öncülüğünde doğacak bir bölgesel düzen olasılığı bile, birilerinin uykularını kaçırdı.  Bölgeyi diktatörler ve teröristlerin mücadele alanı olmaya mahkum edip, kolaylıkla yönetmek isteyen küresel akıl, Türkiye'nin tüm bu iyi niyetli çaba ve çalışmalarını sabote etti.

Türkiye'de bilhassa 2011'den bu yana yaşanan hiçbir şey Ortadoğu'dan bağımsız değil. Elbette 2011'le sınırlandırmıyorum, lakin düşük yoğunluklu dönemden yüksek gerilim aşamasının kırılma noktası 2011…

Takip edenler, 2011'de ne olduğunu hatırlayacaktır ancak yeni takibe başlayanlar için aktarayım…

Dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, AK Parti Kayseri İl Teşkilatı tarafından düzenlenen bir programda, yakın gelecek hedeflerinin, “1913-1915 arası Osmanlı coğrafyası ile kucaklaşmak” olduğunu ilan etti. Tabi bu sadece Ortadoğu ve Balkanlar'a değil; Washington'a, Londra'ya, Paris'e, Berlin'e ve Tel Aviv'e açık bir mesajdı. Ve hatta Ortadoğu ve Balkanlar dışındaki başkentlere alenen meydan okumaydı; “topraklarınızda” gözüm var demekti.

Ne de olsa o coğrafyalar, sözünü ettiğim başkentler tarafından adeta sömürge valiliğine dönüşmüştü.

2011'deki kırılma noktası ile birlikte her yandan saldırılar başladı. Bugün Ortadoğu üzerinden uygulamaya konulduğu daha net anlaşılan Küresel Sistemin kendini yenileme süreciyle bunu daha çıplak görebiliyoruz.

Bu minvaldeki her gelişme sonrası, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun “Stratejik Derinlik” kitabından yola çıkarak, Türk Dış Politikasını yerden yere vuranlar, bu eleştirilerini tek bir durum üzerine kuruyorlar: “Sıfır sorun politikasıyla yola çıktınız ama şu an komşularımızın neredeyse hepsiyle ilişkilerimiz kötü…”

Yani başta Suriye olmak üzere son dönem tırmanan gerilim ve soğuk savaş atmosferini, Türkiye'nin dış politika stratejisinin tek taraflı sonucu olarak görüyorlar.

Durumu bu pencereden okuduklarında da, Esed'e destek için Baasçı, İran'ı savunmak adına Şiacı, Rusya'yla aynı safta durmak için Komünist çizgiye evirilmeleri sürpriz olmuyor.

Ama bu eviriliş, yaşananları yanlış okumanın bir sonucu değil elbette…

Tıpkı, “Edirne'yi Enver alacağına Bulgar alsın” diyen hainler gibi, “ülkeyi Tayyip yöneteceğine Esad yönetsin, Putin yönetsin, Kraliçe yönetsin, hiç olmadı adamları yönetsin” soysuzluğunun yansıması bu.

Öyle olmasa, Suriye-İsrail barışının, Türkiye'nin arabuluculuğuyla gerçekleşmesi durumunda bugünkü Ortadoğu fotoğrafının ne olacağını tahmin edemezler miydi hiç!

ABD ile İran arasındaki Nükleer Antlaşma, 2015'e sarkmayıp da; Türkiye'nin büyük efor sarf ettiği 2010'da gerçekleşseydi, bambaşka bir dünya olmaz mıydı önümüzde?

Türkiye'nin büyük çaba harcadığı ve bizzat kendisinin önerdiği Türkiye-Ürdün-Lübnan-Suriye dörtlü ortak pazarı, Suriye yönetiminin hataları nedeniyle sekteye uğramasaydı, Küresel Sistem, yenilenme savaşını Ortadoğu üzerinde hayata geçirebilir miydi?

Yine Türkiye'nin büyük desteğiyle Mısır'da gerçekleşen demokratik devrim, askeri darbe ile kesintiye uğratılmayıp tüm Ortadoğu'ya yayılması desteklenseydi, bugün küresel sistemin savaş alanına dönen Ortadoğu, dış etkilere karşı bu kadar korunmasız olur muydu?

Peki Ortadoğu için tarihi fırsatlar olarak sayabileceğimiz bu olguları ters yüz eden gelişmelerde Türkiye'nin sorumluluğu var mı?

Hiçbir şekilde yok.

Üstelik Türkiye bu gelişmelerin sonuçlarının daha ağır olmaması için elinden gelenin fazlasını bile yaptı.

Türkiye, tüm bu aşamalarda tek bir şeyi amaçladı; Ortadoğu'daki kan ve gözyaşı, istikrarsızlık ve kontrollü çatışma sona ersin ve Ortadoğu'yu kendi dinamikleri dışındaki etkilere karşı savunacak refleks gelişsin…

Ne yazık ki; Türkiye'nin öncülüğünde doğacak bir bölgesel düzen olasılığı bile, birilerinin uykularını kaçırdı.

Bölgeyi diktatörler ve teröristlerin mücadele alanı olmaya mahkum edip, kolaylıkla yönetmek isteyen küresel akıl, Türkiye'nin tüm bu iyi niyetli çaba ve çalışmalarını sabote etti.

Üstelik başta Fetullahçı Terör Örgütü ve PKK olmak üzere tüm terör örgütleriyle siyasi muhalefeti birleştirdiği şer cephesini de bu çabaların önüne sürerek yaptı bunu.

zihnicakir@gmail.com

@zihnicakir