25 Aralık 2015

Kürt Sorunu ve İslam(cılar)

Geçtiğimiz hafta sonu Mardin Artuklu Üniversitesi'nde çok önemli bir çalıştay yapıldı. “Kürt Sorunu ve İslam(cılar) çalıştayı” içinde bulunduğumuz çatışmalı süreçte dindar camianın meseleye bakışı açısından son derece önemliydi.

Bugünkü ulusal sınırların Müslümanların eseri olmadığını herkes biliyor. Özellikle sınırlar çizilirken uzun vadede yeni problemlere kapı aralayacak şekilde düzenlemeler yapıldığı biraz sosyoloji ve antropoloji görmüş herkesin evet diyeceği kadar ayan beyan. Türk, Kürt, Zaza, Laz, Çerkez, herkes iç içe… Ama unutulan esas İslam ve İslam'ın ebedi kardeşlik için Hz Peygamber aracılığıyla ortaya koyduğu emir ve yasaklar manzumesinin tümüydü.

Çalıştayda tüm konuşmacılar İslam'ın Kürt sorununa bakışına değindiler ki esas mesele İslam'ın değil, Müslümanların bakış açısıydı. Peki, Müslüman camia olaya nasıl bakıyordu?

İki konuşma bu konuda bize yol gösterici olacak sanırım. İlki Artuklu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Ağırakça'nın konuşmasıydı ki, ümmet anlayışı ile herkesi kucaklamanın çok kolay olduğunu söyleyen Ağırakça, ülkede geçmişte herkesin Türkçe konuşmak zorunda bırakılmasının çeşitli tartışmalara sebep olduğunu, bu tartışmaların bugüne de taşındığını ifade ederek, dil konusunda talep edilen hakların 10 yıllık süreçte adım adım verildiğini bizlere tekrardan hatırlattı.

Siyasal iktidarın bir tercih olarak merhamet yüzünü bu probleme çevirerek 3 yıl müddetle barış ortamını sağlamış olması çok muazzam bir fırsattı. 3 yıl bu fırsatla rahat ettik, ülke, bölge, Kürtler rahat etti. Türkiye rahatladı, herkes de rahatladı.

3 yıl müddetle gerçekten yürekleri serinleten bir barış ortamı yaşandı, fakat bu barış ortamını istemeyenler vardı ve ortamı bozmayı başardılar. Zulümlerin bitmesi, sıkıntıların sona ermesi, kardeşliğin hâkim olması, ırkçı, milliyetçi ve ulusçu anlayışların tümüyle bertaraf edilmesi, İslam'ın emrettiği Âyet ve Hadislerin çerçevesinde bu kardeşlik anlayışını ortaya koymamız halinde mümkün olur" diyerek İslam'ın kardeşlik perspektifi çerçevesinde bir yol haritası çizdi.

 

İkinci önemli konuşmayı yapan Ali Yalıçın'dı ki,  çalıştaya katılarak çözüm önerileri sunan Memur-Sen bu konuşmayla yine farkını ortaya koydu.

Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, ebedi kardeşlik için, Veda Hutbesi'nin bütününe hâkim olan hak temelli anlayış, adalet ve eşitlik çerçevesi üzerinden çözüm üretmenin mümkün olduğunu vurguladığı konuşmasında, toplantı komisyonuna, bölgemizde eğitim veren medreselerin yasal güvenceye sahip olması önerisi ise coğrafyamızda büyük ses getirdi. Aynı şekilde,  Türkiye'nin genelinde olduğu gibi İlahiyat Fakültelerinin ve İmam Hatip Okullarının sayısı ve niteliğinin bölgede güçlendirilmesine yönelik Memur-Sen tarafından dile getirilen önerilere de toplantı sonrası görüştüğümüz bölge âlimlerinden tam destek geldi.

"Eşit vatandaşlık temelli sivil, özgürlükçü, demokratik yeni bir anayasa yapılmalıdır" şeklinde raporda yerini alan madde ve "Irkçılık ve etnik ayrımcılığı çağrıştıran her türlü slogan ve sözler meydanlardan, yerleşim merkezlerinden ve diğer alan ve zeminlerden temizlenmelidir" talebi de büyük ilgi uyandırdı.

Genel Başkan Ali Yalçın'ın, " Irkçılık ve etnik ayrımcılığı çağrıştıran her türlü slogan ve sözler meydanlardan, yerleşim merkezlerinden ve diğer alan ve zeminlerden temizlenmelidir" şeklinde vicdanlara yaptığı çağrı ise bir virüs gibi yayılmakta olan ırkçılığa ve ırkçılığı yeryüzünde fitne gibi yaygınlaştırmaya çalışanlara tokat, soruna ise ilaç gibiydi.

İki gün süren toplantının önümüzdeki günlerde yeni çalışmalara kapı aralayacağı kesin, zira konu sıcak çatışma gündemine kurban gitmeyecek kadar ilgilendiriyor bizleri. Hepimiz İslam'ın reçetesine muhtacız. Yeni bir anayasa çerçevesinde İslam'ın şiarlarına uyumlu bir çözüm bizleri kardeşliğe, kardeşlikte sağlam birliğe ulaştıracaktır.

Selam ve muhabbetle…