12 Ocak 2016

Kürt sorununda adım atma vakti

Çözüm masası çöktü. İki tarafın şahinlerine gün doğdu. Bir taraf bu son artık özgürlük getireceğiz derken, bir taraf köklerini kazıyacağız diyor. Lütfen durun diyenlerin ise seslerini duyan yok.

Çatışmalar son sürat devam ediyor. 13 ilçede süren çatışmalar 3 ilçede iç savaş modunda gidiyor. Özellikle Sur, Silopi ve Cizre'de her gün ölümler sayılıyor. İki taraftan tabutlar peş peşe geliyor. Ölüm bu toprakların kaderiymiş gibi. Devlet “sonuna kadar gideceğiz” repliklerinde, PKK ise “halk”, direniş”, “özgürlük”, “savaş”, “demokratik” sözcükleriyle süslenmiş savaş modunda.

Çözüm süreci “buzdolabında” makul ölümler sınırına ulaşılınca masa yeniden kurulacak. Bu arada ölenler ölecek, analar ve babalar ağlayacaklar. Eşler ve çocuklar boynu bükük kalacak. Geride kalanların evleri tamir edilecek, ölenlerin bir daha göremeyecekleri evleri… Annelere babalara sorsanız ev mi? Çocuklarınız mı? Ev diyecek kaç anne- baba olabilir ki…

“Halk PKK' ye sesini yükseltsin” replikleri arasında geçiyor günler. Bölgeye bir dakika gelmemiş, bölgeyi bilmeyenler sıcacık villalarında saleplerini yudumlarken… “Kardeşim seslerinin çıkarmıyorlarsa haklarıdır” diye diye sosyal medyada insanları ajite ediyorlar. Belki de en korkunç olanı Türklerden 100 yıl önce Müslüman olmuş, yüzyıllardır İslamın sancaktarlığını yapmış Kürt halkına “Ermeni” yaftası yapıştırarak tek bağı da koparma peşindeler.

Unutulmamalıdır ki, Kürtler ve Türkler omuz omuza çok işler yapmışlardır. Gelecekte de yapacaklardır. Zor zamanlar geçiyoruz, ama şunu herkesin açıkça bilmesi gerekiyor ki, biz yüzyıllardır el ele tüm sorunları çözdük. Bu gün de bu sorunları çözeceğiz. Geriye atıp tutanların kötü sözleri kalacak.

Belki örgüte söz söyleyecek cesaret olmaya bilir halkın, ama devlete beni şu çatışma zemininden çıkar demeye hakları var. Ben bu ülkede yaşarken her gün çatışma içinde kalmak istemiyorum deme hakları var. İşime dönmek istiyorum, evime kazandığım rızkımı götürmek istiyorum, senin vereceğin yardımı istemiyorum deme hakkına sahipler.  Bunu söylerken de hiçbiri “terör destekçisi” olmaz.

Keşke devlet ilk günden bizi dinleseydi, Kürtlere verdiği hakları PKK'ye endekslemeseydi. Devletin aklı evvel akıl vericileri süreci öyle bir hale getirdiler ki Kürtlere verilen her şey PKK isteğiyle verilemiş algısı oluşturuldu. Dün “bıçak kemiğe dayandı” hikâyesini organize edenler, çözüm için “Önce güvenliği sağlayalım, PKK'yi halledelim, sonra bakarız ” noktasındalar.

Devlet bizi dinlemeyecek ama yine de biz tekrar edelim, Devlet Kürtlere ne verecekse bir yol haritası çizmeli, hakları verirken de Kürtlere hakları olduğu için vermeli. Karşısında çatıştığı örgüt talep ettiği ve sıkıştığı için vermemeli. Masayı yeniden kurmak için vakit kaybetmeden çalışma yapılmalı. Belki de ilk adım olarak Kurşunlu Cami avlusunda bekleyen içlerinde Rozerin Çukur adlı 17 yaşındaki Kadın PKK'linin de bulunduğu cenazelerin alınmasına olanak sağlamalı. Çünkü İslam dini de Hukukta cenazelerin yerde kalmaması gerektiğini açıkça ifade etmektedirler. İHD, Mazlum-Der ve çeşitli STK'lardan oluşan bir heyetin bu cenazeleri almasına izin verilmelidir.

Devlet baği de olsa, vatandaşlarının huzur ve güvenini tesise memurdur. Bu görevi yerine getirirken kendisini uyaran herkese kulak vermek zorundadır. Yeni bir adım için görev sükûneti sağlamaktır. Adımlar bellidir. Şimdi çalışma zamanı…

Ya Allah, Bismillah deyin ve başlayın…