Kutadgu Bilig ve devletin devamında 'Liyakat'
1069 yılında Yusuf Has Hacip tarafından yazılan Kutadgu Bilig adlı eser Dönemin Devlet Başkanı Tabgaç Buğra Han’a sunuluyor, Buğra Han Kitabı inceledikten sonra özellikle kitapta liyakat konusunda yazılan tavsiyeleri dikkate almış ve devlet yönetiminde ciddi değişikliklere giderek başa getirdiği liyakatli yöneticilerle daha güçlü bir devlet yönetimi oluşturmuştur.
Son zamanlarda özellikle günümüz
siyasetinde sıklıkla kullanılan “liyakat” kavramı ne yazık ki, nerdeyse
Devletin Bekası ile özdeşleşecek kadar önemli bir kavram halini almıştır.
Binlerce yıldır Devlet ve Toplum
Yönetiminde önemli bir mihenk taşı olan Liyakat meselesi Devletin bekası için
neden bu kadar önemli?
Liyakat sorunu bizim için artık lokal
bir durum değil, Genel bir durum halini almıştır. Bu genel durum acil bir
müdahale gerektirecek kadardır.
Lokal haldeyken Basit bir müdahaleyle
iyileştirilebilen durumlar, genel bir hal aldığında ancak yoğun bakımda
müdahalesi mümkün olur.
Batı dillerinde ‘’Merit’’olarak
adlandırılan ve Latinceye ‘’Meritokrasi’’ olarak geçen Liyakat; kök olarak,
Arapça “lyk” kökünden gelmekte ve “layık olma” anlamını taşımaktadır. Mesleki
açıdan değerlendirdiğimizde, liyakat kavramı, somut verilere dayanan bir seçim
safhasının, adaylar arasında mesleğin gerekliliklerine uygunluk ölçüsüne
paralel olarak sonuçlandırılmasını ifade etmektedir.
Kişilerin ilgili işlere uygunluk –
yaraşır olma durumu, kifayet, yeterlilik olarak ifade edilmektedir. Yeterlilik
ölçüsü dikkate alınmaksızın yahut en azından esas teşkil etmeksizin meydana
gelen terfiler, liyakatsizliği doğurur. Şahısların söz konusu işlere uygun
olmaları, yeterli olmaları ifade edilmektedir. Liyakatsizlik durumu uzun vadede
Devlet yönetiminde ciddi sorunlara sebebiyet verecektir.
Liyakatli Yöneticiler Devlet
idaresinin başında yer alsa da, ilgili yetkinin devredildiği kimseler yetkiyi
kullanabilecek kifayete sahip değilse genel üzerinde zararlar meydana gelmesi
muhtemeldir.
Liyakat ölçeği dikkate alınmadan ya da
en azından esas olarak göz önünde bulundurulmadan gelen terfiler,
liyakatsizliğe sebep olabilmektedir. Aynı zamanda uzun vadede Devletin
Bürokrasi yönetiminde sorun yaşanmasına yol açacaktır. Yönetici kişiler
yönettikleri Kurumun başında bile bulunsalar söz konusu yetkinin devredildiği
kişiler yetkiyi kullanabilecek vasıflara sahip değillerse genellikle zarara ve
telafisi zor sonuçlara sebep olmaktadır.
Nitekim, Osmanlı devletinin yükseliş
döneminde Batılı gezgin ve elçilerin, kendi devletlerine sıklıkla önerdikleri
hususlardan birisi Osmanlının liyakat sistemi olmuştur.
Örnek olarak, Kanuni döneminde
İstanbul’da görev yapan Avusturyalı diplomat Busbeck (1522-1592) şöyle yazar:
Osmanlı vilayetlerinde şahsi meziyet ve kabiliyetten başka hiçbir şeye kıymet
verilmez, nesep ve irsiyet bir şey ifade etmez. Herkes, liyakat, bilgi, ahlak
ve seciyesine göre bir mevkie tayin edilir. Ahlaksız, bilgisiz ve tembeller
hiçbir zaman yüksek mevkilere çıkamazlar. Osmanlıların başarısının ve bütün
dünyaya hâkim olmalarının hikmeti budur. Osmanlının en büyük düşmanı
iltimastır.
Yine Busbeck, Amasya’da görüştüğü,
Kanuni’nin etrafında bulunan tüm devlet adamı, bürokrat ve komutanların
bulundukları mevkii, kişisel değer ve liyakatleri ile elde etiklerini özellikle
vurgulamaktadır: “Bu koca mecliste hiçbir adam yoktur ki, haiz olduğu mevkii ve
rütbeyi kendi şahsi liyakat ve cesaretine borçlu bulunmasın. Hiç kimse filanın
neslinden gelmiş olması dolayısıyla diğerlerinden mümtaz bir mevkie çıkamaz.”
Osmanlı’da Liyakat ilkesine riayet
edilen kuruluş ve yükseliş dönemlerinde, devlet mekanizması aksamadan, sistemli
ve sorunsuz yürümüştür.
Lliyakatsizliği betimleyen adam
kayırmacılığının, torpil ve nepotizmin olmadığı dönemler Osmanlı devleti için
bir yükselme çağı olarak ortaya çıkarken, tersi gerileme ve çöküş çağı olarak
tecelli etmiştir.
Mevlânâ, Mesnevide; devlet çarkının
uygun şekilde işlemesi, halkın beklentilerine cevap verebilmesi için kamu
görevlilerinin liyakatli, ehil ve erdemli kimseler olmaları gerektiğini
vurgular, kamu görevlerinde liyakatsiz kişilerin istihdam edilmesinin
tehlikesine dikkat çeker:
Liyakatsiz; Satrançta piyadeyi şahın
yerine kor. Doğru yoldan çıkmış birinin eline iktidar geçince, makam elde
ettiğini sanır, ama aslında kuyuya düşmüştür. Yol bilmez, ama rehber gibi
davranır. Onun çirkin kalbi, dünyayı ateşe verir (Mesnevi, IV/1431-1443, 2015:
1526;
Devlet idaresinin ve Bürokrasinin
yeteneksiz, çapsız ve erdem yoksunu yani liyakatsiz kişilerin eline geçmesi
halinde ortaya çıkacak olumsuzluklar ve felaketler tarihte yaşadığımız sayısız örneklerle
halen hafızalarımızdadır.
Liyakatsiz idareci ve yöneticilerle toplumda
oluşacak güvensizlik, memnuniyetsizlik ve şikayet duygusu, oluşacak Kaos ortamının
yol açacağı olumsuz durumlar kaçınılmazdır.
Vesselam.