Kutsal çocuk sendromu
Allah, insanı varlıkların pek çoğundan daha üstün ve yetenekli olarak yaratmıştır.
Kâinatın özü insan, insanın özü ise çocuktur. Merhum Sezai Karakoç: “Bir
insanı al onu çöz çöz çocuk olsun” der. Bu kadim söz çocukluğun insan
yaşamındaki izini ve etkisini ne de güzel anlatır.
Çocuklar, çocuklarımız; bakmaya
doyamadığımız inci, mercanlarımız. Bin bir emekle, fedakarlıkla ve
vazgeçişlerle hayata hazırladıklarımız…Kendimizden hep bir adım önde tuttuğumuz, kendimizden hep daha fazla
düşündüğümüz çocuklarımız. Ve dünyanın en değerli varlığını hayata hazırlayan
fedakâr, emektar ve cömert anne babalar…
Değişen, dönüşen ve giderek tuhaflaşan bir dünyada ebeveynliğin de
değişmiş olması gayet normal. Bugün anne
babaların ebeveynliğin daha çok araçsal kısmıyla ilgili olması bu değişimin
göstergelerinden yalnızca biri. Günümüz
ebeveynliğinde giderek belirginleşen bir başka durum ise bazı anne babaların
kendi çocukları için diğer insanlardan, öğretmenlerden hatta diğer çocuklardan
özel bir imtiyaz ve ayrıcalık talep etmesi. Bu durumu “Kutsal Çocuk Sendromu”
olarak kavramsallaştırıyorum.
Yaklaşık 20 yıldır okullarla, öğretmenlerle, velilerle ve çocuklarla
iç içe olan bir eğitimci olarak bu konuda o kadar çok deneyim, gözlem ve
tanıklığa sahibim ki. Bazen bu kadar da olmaz diyorsunuz. Çocuklar elbette çok değerli ve onları korumak sadece anne babaların
değil, tüm insanların ortak sorumluluğu.
Fakat kendi çocuğumuzu korumak ve ona
birtakım kolaylıklar sağlamak isterken bunu diğer çocukların mağduriyetine yol açarak
veya diğer çocukların temel haklarını ihlal ederek yapmamalıyız. Bazı anne babalar çocuklarının mutlu
olmak için her şeyi yapma hakkı olduğuna inanıyor. Sınırsız, kuralsız ve normsuz bir aile ortamında yetişen çocuklar ne
yazık ki diğer çocukların haklarını gasp ediyor ve kendileri de hayata uyum
sağlayamıyor. Çünkü sınırlar ve kurallar hayatın her alanında var.
Bazen 30 bazen 40 kişilik bir sınıfta öğretmenden kendi çocuğuyla bire
bir ilgilenmesini istemek, çocuğunun suratı asık diye bir sınıf fotoğrafını öğretmenden
ertesi gün yeniden çekmesini istemek, hep kendi çocuğunun sınıf başkanı
olmasını veya en ön sırada oturmasını beklemek, çocuğun hatalı davranışları
karşısında öğretmeni ve diğer tüm çocukları suçlamak, çocuğunun ödev veya not
kaygısıyla söylediği bir yalan üzerinden okulu basmak, çocukların
arkadaşlarıyla olan çocukça meselelerini büyüterek veli kavgalarına
dönüştürmek….Bu listeye onlarca madde eklenebilir. Haber siteleri bu tür
içeriklerle hayli dolu. Özellikle alanda çalışan öğretmenler bilhassa orta ve
üst sosyo-ekonomik çevrelerde çalışan öğretmenler bu yanlış tavırlardan hayli
mağdurlar.
Tabi ki her çocuk eşsiz, kıymetli ve özeldir. Ama sadece sizin
çocuğunuzun değil tüm çocukların yaşama, gelişme, korunma ve katılma gibi temel
çocuk hakları vardır. Sadece kendi
çocuğunun istek ve arzularını merkeze alarak bir sınıfı, bir grubu, bir toplumu
veya ortak bir yaşam alanını dizayn etmeye kimsenin hakkı yok. Üstelik bu
tür tavırların kendi çocuğunuz başta olmak üzere hiçbir çocuğa faydası da
yok.
Çocuklarımızı sadece kendi istek ve
hazları için yaşayan, doyumsuz ve memnuniyetsiz bireylere dönüştürmek yerine;
onları diğer çocukların ve diğer canlıların haklarına saygı duyan, dürtü, istek
ve arzularını kontrol edebilen, kurallara saygılı davranan ve sadece kendisinin
değil diğer insanların da mutluluğunu önemseyen bireyler olarak yetiştirmek
için gayret edelim.
Vesselam…