Mehmed Âkif ile M. Kemâl'in anlaşmazlığı
Mehmed Âkif’in Kuvay-ı Millîye’nin irşad heyetine dâhil olduğu, halkın Millî Mücadele’ye katılması için vaazlar verdiği ve 1920 Birinci Meclis’te milletvekili olduğu ilk zamanlarda M. Kemâl’le Millî Mücadele’nin siyasî üslûbu yönünden bir uyumsuzluğu yoktu. Çünkü bu vazifeleri M. Kemâl’in isteğiyle yapmıştır.
M. KEMÂL’İN DE ÂKİF’E MUHABBETİ YOKTU
M. Kemâl’e muhabbet duymamasına rağmen vatanın istiklâli ve selâmeti için onun
reis olduğu Millî Mücadeleyi destekler. M. Kemâl’in 1923 ortasında ikinci
seçimde, Lozan öncesi Batı’nın da baskısıyla laikçi ve seküler cumhuriyet
rejimine geçilmesine engel teşkil etmeyecek bir Meclis hesabı yaptığı ve
inkılâpların ayak seslerinin işaretlerini verdiği gün Âkif’le M. Kemâl arasında
fikrî ayrılık başlamıştır. M. Kemâl’in hesabi dostluğu ortaya çıkmış ve fikren
muhabbet duymadığı başta Âkif olmak üzere İkinci Grup’taki milletvekillerini
listeye dâhil etmemiştir.
ÂKİF MERTTİ, M. KEMÂL HESABİYDİ
Son tüten Türk yurdunun
istiklâli için Millî Mücadele’ye katılan Âkif mertti. Onu bizzat dâvet eden M.
Kemâl içten pazarlıklıydı. Âkif’in millet nezdindeki sevilen dindar
kişiliğinden istifade etmek istiyordu. İlk Meclis’te İslâmî değerler adına
konuşup yazanlara hapis ve sürgün cezası verilmesi Âkif’in M. Kemâl’e karşı
inancını azaltmıştı. Âkif1922 yılı sonrasına doğru ilk Meclis’teki İslâmî
anlayışın yerini Batılı bir rejimin alacağını hissediyordu. Bunun için münakaşa
ediliyor, Avrupa devletlerinden telkinler yapılıyordu. Kendisinin de bulunduğu
İkinci Grubun temsilcilerinden Ali Şükrü Bey Topal Osman tarafından öldürülünce
Batılı tarzda inkılâpçı bir Cumhuriyet sisteminin kurulacağını anlamış ve aynı
fikirleri sahip yakın arkadaşı Eşref Edip’in de idamla yargılandığı bir vasatta
Mısır’a gitmekle isabetli bir karar vermişti.
Dünyabizim sitesinde (9 Şubat 2013) Aydın Başar’ın, Mehmed Âkif mütehassısı Ertuğrul Düzdağ’dan bilgiler
aktardığı “Mehmed Âkif ile M. Kemâl arasındaki bilinmeyenler” adlı yazısı Âkif’in M. Kemâl’le arasının olmadığını
öğreniyoruz. Adı geçen yazıdan anladığımızın hülâsası şudur:
Ertuğrul Düzdağ’a göre, Millî
Mücadeleyi destekleyen Mehmed Âkif’in Mustafa Kemâl’in isteği ile milletvekili
seçilmesinden ve Âkif’in dindar kimliği ile isyankârları yatıştırmasından
dolayı başlangıçta aralarının uyumlu olduğu anlaşılıyor. Fakat mesele böyle
değil. Millî Mücadele sırasında isyan çıkabilecek yerlerde Mehmed Âkif vaaz
vererek ve isyancılarla konuşarak tesirli olmuştur. Konya’da iki kere isyan
çıkar. İkinci isyan sırasında Âkif Bey oraya da gidiyor. Meclis-i Mebusan’da Konya milletvekili olan
Şeyh Zeynel Abidin Efendi isyanların tahrikçisidir. Şahsî olarak kabiliyetli,
faziletli insandır ama siyasî olarak hâtâ etmiştir. Ankara’daki hükümetin
birkaç sene sonra İslâm karşıtı devrimler yapacağını ileriye doğru düşünmek ve
bu isyanı tasvip etmek yanlıştı. Çünkü bu isyanların altından İngiliz altınları
çıkıyordu. Millî Mücadele’de birlik olmak zorundaydık. M. Kemâl’e muhalif olan
son Osmanlı Şeyhülislâmı Mustafa Sabri Efendi, Mehmed Âkif Kahire’ye gelince,
“Âkif Bey, bizi çok yalnız bıraktınız. Gidip Ankara’ya katıldınız” diyor. Âkif,
“Papulas’a tercih ettik.’ Papulas, Yunan Başkomutanı, ya Yunan gelecek ya M.
Kemâl’le birlikte kurtuluşa çalışacaksınız. Öbürünü tercih etmek mümkün mü? O
kadar” diye cevap veriyor. Millî Mücadele sırasında M. Kemâl’in sekreterliğini
yapan Yusuf Hikmet Bayur Afganistan’a elçi olarak gönderildiğinde Kahire’den
geçer. Bayur, Millî Mücadele esnasında Tacettin Dergâhı’na gelip Âkif’le sohbet
etmiş birisi… Âkif Bey’in Mustafa Kemâl’e karşı sempatisi olmadığını ve “Enver
Paşa ile M. Kemâl’i nasıl bilirsiniz” diye sorduğunda “Enver’in ahlâkı, M.
Kemâl’in askerliği” dediğini anlatır.
M. KEMÂL’İN DİNSİZ TEVFİK
FİKRET’E MUHABBETİ VARDI
Fikirlerinden
tesir aldığını söylediği “milletim nev-i beşerdir vatanım ruy-i zemin” diyen
ateist ve pozitivist Tevfik Fikret’i “en büyük Cumhuriyet şairi” olarak ilân
eden ve İstiklâl Savaşı sırasında Avrupa şehirlerinde bohem hayatı yaşayan
agnostik (vahye ve dinin kurallarına inanmayan) Abdülhak Hamid’i milletvekili
yapan M. Kemâl, Âkif’i İslâmcı fikirlerinden dolayı “irticacı” sayarak vefatına
kadar istihbaratın “takibatı” altında bulundurmuş. Bununla kalmayarak, “din-i
İslâm üzere” yapılan Millî Mücadele şartlarında kabul edilen İstiklâl Marşı’nın
fikirlerine tarih ve edebiyat kitaplarında yer verdirtmedi.
ÂKİF’İ
SEVMEYEN M. KEMÂL POZİTİVİST ABDULLAH CEVDET’İ SEVERDİ Âkif’i
sevmeyen M. Kemâl, domuzsever ve pozitivist Abdullah Cevdet’i severdi. Mütercim
ve sosyalist yazar Sadık Usta, Odatv. Com’da yazdığı “Dr. Abdullah
Cevdet’in Sıra Dışı Hayatı” adlı yazısında (16 Haziran 2016) Abdullah Cevdet’in 1925 yılında M. Kemâl tarafından
köşke dâvet edildiğini anlatır. Dört saat yakın görüşmüştür. Abdullah Cevdet
“Bugünün peygamberi M. Kemâl’dir. Bu medenî ve asrî peygamber bir nübüvvet-i
akliyye ile (pozitivizmin risaletiyle) geliyor” diyecek
kadar M. Kemâl hayranıdır. Bunu bilen M. Kemâl “Sohbeti istediğiniz kadar
uzatabilirsiniz. Hep yazdıklarınızı ve söylediklerinizi yaptım” diyerek onu
taltif eder. M. KEMÂL’İN EMİR KULU
OLMADI ÂKİF
M. Kemâl yanlısı ediplere 1923’ten itibaren emekli maaşı bağlandığı
halde, Kemâlist Cumhuriyet’i tasdik etmediği için 16 yıl emekli maaşı
bağlanmadı. Fevzi Çakmak ve bâzı paşaların tavassutuyla vefatından 6 ay 26 gün
önce Haziran 1936 tarihinde bağlandı maaşı. İstiklâl Marşı’nın fikirlerine
sonuna kadar bağlı kaldı ve pozitivist “Devrimci Cumhuriyetin önderi” M.
Kemâl’in emir kulu olmadı. Eyvallah etmedi zorba Cumhuriyetin şeflerine. “Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp
sövemem / Hak namına haksızlığa ölsem tapamam” diyerek “gönüllü sürgün” olarak
gitti gurbete. Kanaatle geçirdi zaruret içindeki yıllarını.(ilbeyali@hotmail.com)