Mehmed Âkif, Kur'ân'a inanır; M. Kemâl, Medenî Bilgiler Kitabı'na…
Mehmed Âkif, devleti için Allah’a yalvarır, Kur’ân’ı Kerim’den şefaat ister: “İçinde kaynamasın çırpınıp duran İslâm! / Bu secdegâha kapanmış yanan yürekler için / Bütün solukları feryat olan şu mahşer için / Harîm-i Kâbe’n için: sermedî kitabın için / Avâlimindeki âyât-ı bî-hesabın için / Nasîb-i dâimi hüsran kesilmiş ümmet için…” (Safahat, s. 682)
M. Kemâl, Medenî Bilgiler
Kitabı’nda “Allah’ın doğuşunun sosyolojisi” başlıklı yazıda “Masum ve câhil
insanları, yüzlerce Allah’a taptırmak veya Allahları muayyen gruplarda toplamak
ve en nihayet bir Allah fikrini kabul ettirmek, siyasetin doğurduğu
neticelerdir. Allah’ı da sultanla birlikte tahtından indirdik” diyor.
ÂKİF DİNDAR, M. KEMÂL POZİTİVİSTTİR
Mehmed Âkif dindardır, Allah
ve Resûlünun ölçülerine inanır. M. Kemâl ise, “İslâm gelişmeye mânidir” beyanıyla
hem pozitivist (fizikî ve maddî dünyanın gerçeklerini tek gerçek kabul eden,
dinî kavramları reddeden) hem yaradancı (deist) zihniyete sahiptir. (Prof.
Mete Tunçay, Türkiye Cumhuriyeti’nde Tek-Parti Yönetiminin Kurulması/1923-1931)
Dönemi)
M. Kemâl, Millî Mücadele’de
ve Cumhuriyetin başlarında siyaset icabı İslâm’ı övücü sözler kullansa da,
sistem olarak kamu ve toplum düzeninde “yaptırım gücü” olmayan Protestan bir
İslâm taraftarıdır. 1930’larda yazdırdığı iki kitap (Liseler İçin Tarih Kitabı
ve Medenî Bilgiler Kitabı) onun dine inanmadığını gösteriyor. Adı geçen kitaptan yüzlerce sözlerinden
sadece biri bunun delilidir: “…Din dediği şey, bilinmeyen inanç dizgelerine ve
sırla karışık emellere körü körüne bağlılıktan başka bir şey değildir. (…) Bütün
dinler milletlerin cehaletlerinin yardımıyla utanmaksızın tanrı tarafından
gönderildiğini söyleyen adamlar tarafından tesis olunmuştur.” “Prof. Dr.
Afet İnan, Medeni Bilgiler ve M. Kemal Atatürk'ün El Yazıları, sadeleştirenler
Prof. Dr. Ali Sevim, Prof. Dr. Azmi Süslü, Doç. Dr. M. Akif Tural, s. 438,
Başbakanlık Atatürk Araştırma Merkezi)
ÂKİF, PEYGAMBERİMİZE SEVDALI; M. KEMÂL PEYGAMBERLİĞE
İNANMAZ
Mehmed Âkif, Peygamber
Efendimiz’e sevdalıdır ve her üç şiirinden birinde Peygamberimizden yardım
ister: “Pek Hazin Bir Mevlid Gecesi” şiirinde gözyaşlarını dökerek yalvarır:
“Yıllar geçiyor ki, yâ Muhammed / Aylar bize hep Muharrem oldu! / Akşam ne
güneşli bir geceydi... / Eyvah, o da leyl-i mâtem oldu! / Âlem bugün üç yüz
elli milyon / Mazlûma yaman bir âlem oldu: / Çiğnendi harîm-i pâki şer’in /
Nâmûsa yabancı mahrem oldu! / Beyninde öten çanın sesinden / Binlerce minâre
ebkem oldu /Allâh için, ey Nebiyy-i ma’sum / İslâm’ı bırakma böyle bîkes /
İslâm’ı bırakma böyle mazlum.”
M. Kemâl, “Medenî Bilgiler Kitabı”
nda kendi yazdığı “Hazret-i Muhammed ve İslâmiyet” başlıklı yazıda
“Peygamberliğin sosyolojik bir gelişme olduğunu, vahiy fikrine karşı çıktığını
ve Kur’ân sûreleri açık semada peyda olmuş bir şimşek gibi günün birinde
birdenbire inmiş değildi. Muhammedin söylediği sûreler uzun bir devirde dini
düşüncelerinin ürünü olmuştu. Muhammed bu sûrelere birçok çalıştıktan ve
incelemeler yaptıktan sonra edebî bir şekil vermişti...” diyerek, Peygamberlik
makamına ve vahye inanmadığını beyan ediyor.
1-(Prof. Dr. Afet İnan, Atatürk'ün El Yazmaları, 2000'e Doğru dergisi,
8. sayı, s. 15-16) / 2- (M. Ertuğrul
Düzdağ, Mehmed Akif Hakkında Araştırmalar, cilt:2, Marmara Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Vakfı Yayınları, İstanbul, s: 68-71)
ÂKİF’TE TÜRKLÜK İSLÂM’DA; M. KEMÂL’DE “ALP’İN
IRKINDADIR”
Mehmed Âkif’in târif ettiği
Türklük İslâmla aynileşmiştir. 1921’de yazdığı “Ordunun duası” şiiri
bestelenerek orduya gönderilir ve bu şiir Millî Mücadele’deki askerlere
olağanüstü bir mânevî güç verir: “Türk eriyiz, silsilemi kahraman, Müslüman’ız
/ Hakk’a tapan Müslüman…” Safahat’ın altıncı bölüm olan “Asım” şiirinde Türk kavramını vecd ile yüreği kanayarak
kullanır: “Yurdu baştanbaşa viraneye dönmüş Türk’ün / Nerde Ertuğrul’un
koynunda büyütmüş obalar / Hani Osman gibi, Orhan gibi babalar? / Sıtmadan
boynu bükülmüş de o dimdik Türk’ün / Düşünüp durmada öksüz gibi, küskün, küskün
/Hocamzadem, ne sülükmüş o meğer vay canına / Diş bilemiş senelerden beri
Türk’ün kanına / Neye Türk’ün canı yangın, neye millet geridir.”
ÂKİF’TE TÜRK MÜSLÜMANDIR, M. KEMÂL’DE “KİŞİ HANGİ
DİNDEN OLURSA OLSUN, TÜRK’TÜR”
Yukarıda da belirtiğimiz
üzere, Âkif’te Türk kayıtsız şartsız
Müslümandır. “Türk eriyiz, silsilemi kahraman, Müslüman’ız / Hakk’a tapan
Müslüman…” M. Kemâl’e göre, Türklüğün kaynakları ve ataları Etiler ve
Sümerlerdir. “Türkler brakisefal Alpin ırktır. Arapların dîni Türk milletinin
rabıtasını gevşetti. Türk milleti millî hissi, dinî hisle değil, fakat insanî
hisle yan yana düşünmekten zevk alır. Türk yalnız tabiatı takdis eder. Türkiye
Cumhuriyeti içerisinde Türkçe ile konuşan, Türk ülküsünü benimseyen her kişi,
hangi dinden olursa olsun, Türk’tür.” (Medenî Bilginer Kitabı, Prof. Prof.
Dr. Afet İnan,)
Hâl böyleyken, mekteplerde
Mehmed Âkif’le M. Kemâl’in portrelerinin bir arada olması tuhaf değil mi? (ilbeyali@hotmail.com)