02 Aralık 2015

Merhaba

Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamdolsun ki Yeni Söz gibi ayrıcalığı olan bir gazetenin yazı kadrosuna ben fakirde katıldı. Bu denli zengin ve entelektüel seviyesi yüksek bir kadronun içerisinde yer bulabilmenin büyük bir kıvanç kaynağı olduğu kadar aynı zamanda büyük sorumluluk taşıdığının da idraki içerisindeyim. Umarım ki bana güvenenlerin yüzlerini kara çıkarmaz ve köşemde yararlı işlere imza atarım…  Nasipse haftada iki gün Salı ve Perşembe günleri siz okuyucularla birlikte olacağım.

Ne yalan söyleyeyim teklif benden geldi. Gazetenin yazar kadrosuna katılmayı ben talep ettim. Konuyu evvela, kendisini kitapları ve gazetelerdeki makalelerinden tanıdığınız kadim dostum Sayın Mustafa Tekin kardeşime açtım. Eksik olmasın o da her zamanki içten samimiyeti ile karşılayıp isteğimi genel yayın yönetmeni Kemal Özer' beye iletebileceğini söyledi ve hemen de yaptı. Kemal beyde büyük bir alicenaplık göstererek bana gazetede bir sütun açtı. Hepsinden Allah razı olsun.

Neden Yeni Söz'de bir başka gazete değil? Gazeteyi elbette ki bilinçli olarak seçtim. Bu konuyu görüşmemde Mustafa Bey ile oldukça mütalaa etmiştik. Bir nebzede olsa sizlere aktarayım. Ben, Yeni Söz gazetesinde bir farklılık seziyorum. Gazete belki geniş kitlelere değil, fakat dünya ile ilgili soruları ve itirazları olan kesimleri hedefliyor. Vakit geçirmek için okuyanların değil, okumak için vakit ayıranların gazetesi. Genç ve samimi bir okuyucu kitlesi var; okumaya meraklı bilgiye değer veren bir topluluk.

Diğer bir ifade ile Yeni Söz muhafazakâr ticarethanelerin kasa civarında yahut masa üzerinde görülür bir yerde unutulup hiç buruşmadan duracak bir gazete değil; öğrenci yurtlarında, üniversite kantinlerinde yahut arkadaş topluluklarında okunmaktan buruş buruş olacak bir gazete.

Kısacası aksesuar olması değil okunması didik didik edilmesi elzem olan bir gazete.

Yukarıda belirttiğim gibi bu gazetede yazmanın bu nedenle bir ayrıcalığı var: Okunmak. Fakat bir o kadar da riski var: Okuyucu tarafından murakabe edilmek.

Bu nedenle zaten mesuliyetli olan yazma eylemi, söz konusu Yeni Söz gibi bir yayın organları olunca çok daha mesuliyetli ve dikkat gerektirir bir hal alıyor.

Ben, yazmak fiilinin dört kategoride ele alınabileceği kanaatindeyim:

Akademik yazılar: Lisanı ağdalı olan bu yazılar bir konuyu işlerler. Daha ziyade yazıyı göstermek için kaleme alınmışlardır.

Lisanı ağdalı lakin hiçbir şey söylemeyen yazılar: Yazarını göstermesi için kaleme alınırlar.

Lisanı sade dolayısıyla anlaşılır olmakla birlikte bir konuyu da içeren yazılar: Bu tür yazılar okuyucu için kaleme alınırlar. Gaye okuyucu ile birlikte “bilgi” düzeyinde bir iletişim kurmaktır.

Lisanı sade lakin hiçbir bilgi içermeyen yazılar: Bu yazılar kitleler için yazılırlar. Kaleme alınmakta ki amaç taraftar toplamak yahut nefret tohumları ekmek içindir. Bu tür ideolojik yazılara en çok kitle gazetelerinin köşe yazılarında rastlanır.

Bu fakir yazdığı müddetçe üçüncü şıkkın dışına çıkmamayı kendisine şiar edinecek, inşallah. Tek amacım okuyucular ile bilgi düzeyinde bir iletişime girebilmek. Bu da dilerim ki tek taraflı olmaz ve diyalog şeklinde olur.

Çünkü şunun idraki içerisindeyim ki yazmanın mesuliyeti ve ehemmiyeti tek taraflı monoloğun üzerinde, her iki tarafa da sorumluluk yükleyen bir mahiyettedir. Yazan, yazmak için değil, faydalı olmak için yazacak; okuyanda yazarın ne demek istediğini anlamaya gayret sarf edecek ve onu uyaracak. Uyaracak ki karşılıklı etkileşim neticesinde taraflar hakikati arama yolculuğunda birlikte olabilsinler.

Herkesin hayat yokuşunu tek başına çıkıyor olması hakikatin birlikte aranmasına mani değildir, sanırım.

 abbaspirimoglu@yenisoz.com.tr