19 Ekim 2015

Merkel’in bir çanta dolusu pişkinliği

Mülteci sorunu Türkiye için bir insanlık vazifesi, ensar olma görevi sayılır, Avrupa için sosyal kültürel ve ekonomik tehdit olarak algılanırken, bu yönde ortak bir mutabakatın çıkması zor.

Alman Başbakanı Angele Merkel, hiç yüzü kızarmadan, bütün pişkinliği ile Türkiye'de. Sözük ona, “teröre karşı yürütülen ortak mücadele” de Merkel'in Türkiye ziyaretinde masada olacak.

PKK'ya koruyucu ve kollayıcı olan bir zihniyet hangi ortak mücadele adabını ortaya koyacaksa artık.

Türkiye'deki tetikçi medyasıyla terör örgütünün kanlı eylemlerini ülkenin Cumhurbaşkanı'na ve siyasi iktidarına yönlendrip terörü meşrulaştırıran bir aklın ortak mücadele ahlakı mı olur!

Yüzsüzlük ve pişkinliğinde sınır yok madamın. AB'deki gücün kahir ekseriyeti elinde bulundurduğu halde, Türkiye'nin AB adayı ülkeler arasında “güvenli ülkeler” listesinde yer almayan tek ülke olmasına dair tek bir adım atmamış. Bu durumu dilinin ucuyla eleştirip, perde arkasından destek vermiş bir pişkinlikle Türkiye'de Merkel.

Güvenli kabul etmediği Türkiye'ye sadece bu yılın Ocak-Ağustos döneminde 53,5 milyan euro ihracat yapan AB için Türkiye en önemli ticaret ortağı sıralamasında beşinci sırada. Buna karşılık ithalat rakamı ise 40 milyar euro. Yani arada 13,5 mlyar eurolk bir kazancı söz konusu AB'nin.

Bunca realiteye rağmen en basidinden Türkiye'ye vize muafiyeti konusunda hiçbir somut adım yok. Geri kabul üzerinden dillendirilen kısmi muafiyetin gerekçesi ise mültecilerin geri döndürülmesini hedefliyor.

Yani neresinden bakarsanız bakın AB'nin Türkiye'ye yaklaşımı Merkel'in iki yüzlü ve pişkin yaklaşımından farklı değil.

Merkel ne istiyor?

Bakın Merkel bütün bu çelişkili ilişkiler yumağının içinde çantasında nelerle geldi Türkiye'ye:

- Mültecilerin yaşam koşullarını iyileştirecek.

- Mültecilerin iş pazarına girmeleri kolaylaştırılarak Avrupa'ya gidişin cazibesi ortadan kaldırılacak

- Türkiye sınırlarını AB'nin belirlediği esaslarla da etkin kontrol edecek.

- İltica talebi Avrupa tarafından reddedilen mültecileri Türkiye hızlı bir şekilde geri alıp, Avrupa'nın geri gönderme sürecine destek verecek.

- Mültecilerin kayıt altına alınıp, kontrollerini kolaylaştırmak için seyahat belgesi düzenleyecek.

- Türkiye kendi sınırları içerisinde en az 6 yeni mülteci kampı daha açacak

3 Milyar Euro aldatmacası

Bütün bu talepler karşısında AB'nin taahhüdü ise 3 melyar euro. İlginç olan AB'nin taahhüt ettiği bu 3 milyar euro, AB'ye uyum çerçevesinde Türkiye'ye yapılması gereken yardım fonlarındaki para. Yani yapısal değişiklik için atılması gereken adımları desteklemek için fonlarda Türkiye adına ayrılan yardım parası.

Şimdi bu paranın mültecilerin “yaşam koşullarının iyileştirilmesi” talebiyle taahhüt edilmesi ya Türkiye'nin AB'ye üyelik öncesi gerçekleştirmesi gereken yapısal değişiklikleri desteklemekten vazgeçmektir ya da mülteciler konusunda Türkiye'yi avutmaktır.

Suriye ve Irak'tan gelen mülteciler için şu ana kadar Avrupa ya da başka bir ülke desteği olmadan 7 milyar euro civarında bir harcama yapan Türkiye, AB'nin bu iki yüzlü ve tutarsız tutumu karşısında mutlaka esneme göstermeyecektir.

Mülteci sorunu Türkiye için bir insanlık vazifesi, ensar olma görevi sayılır, Avrupa için sosyal kültürel ve ekonomik tehdit olarak algılanırken, bu yönde ortak bir mutabakatın çıkması zor.

Türkiye mültecilerin yaşam koşullarını iyileştirme konusunda zaten hassas. Mültecilerin kayıt altına alınması noktasında gerekli hassasiyet zaten gösteriliyor. Yeni mülteci kampı konusunda da Türkiye'nin duruşu gayet açık: Türkiye sınırı dışında kurulacak bir güvenli bölgede insani yaşam koşullarını oluşturlabilir ve gerekirse buranın güvenliği noktasında Türkiye her türlü özveriyi gösterir.

Mültecilerin iş pazarına girişini kolaylaştırmadan AB'ye akışını önleme ve sınır güvenliğini güçlendirmeye kadar bir çok AB talebi ise IMF'nin bir dönem kredi musluklarını açmak için siyasi dizayn taleplerini hatırlattı.

Bütün bu veriler ışığında söylenebilecek tek şey kalıyor, Almanya Başbakanı Angele Merkel'in Türkiye ziyareti Cumhurbaşkanlığı Saray'ını gezme ve Türkiye'yi dizayn için kullandığ tetikçisi Doğan'la boğazda gizli bir yemekten öteye gitmez.