01 Temmuz 2015

Mimarlar Odasının hesabındaki cahilliğini göremedik gitti...

Mimarlar Odası Ankara Şubesi Kent İzleme Merkezinin Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 29 din adamı için verdiği iftar sofrasının maliyetiyle ilgili haber, çok konuşulmasına ve tartışılmasına rağmen maalesef Salı günü Yeni söz'deki yazımda ele aldığım açıdan pek ele alınmadı.

Peki, bu türden basit bir maliyet hesabı sınavına oturan öğrenciye kafadan sıfır not aldıracak bir yanlışı bizimkiler neden göremedi? Bunun belli başlı birkaç nedeni olabilir. Ya bu spesifik iddianın hesaplarını ciddi bir şekilde incelemedik, ya yalanlar karşısında otomatik olarak savunmaya geçmekten meseleleri iyi analiz edemiyoruz ya da maliyet hesaplaması konusunda maalesef çoğumuz bîhaberiz.

Maliyet hesaplamasına soyunmuş memleket mimarlarının bu inanılmaz hesap cahilliği, maalesef gazetemiz Yeni Söz'de de yazının manşete çıkarılmasına rağmen, ilgisiz ve özensiz lafların içinde boğulup, deyim yerindeyse güme gitti. Üstüne yazarın isminin yanlış yazılması, yazı içinde geçen hesaplama tablolarının unutulması da haberi etkisizleştirecek nitelikte hatalardı.

Bu nedenlerle hem Mimarlar Odasının cahilliğini bir kez daha dikkatle sunmak hem de gazetenin eksik bıraktığı tabloları vermek için bu konuyu tekrar ele almak istedim.

Şimdi dönelim konumuza. Hatırlayacağınız gibi Mimarlar Odasının cevval uzmanları oturmuş, incelikli hesaplardan sonra iftar masasındaki her bir kişinin maliyetini 9.400 TL (Tablo 1), 30 kişilik iftar masasının toplam maliyetini ise 1.008.020 TL olarak (Tablo 2) hesaplamışlardı.

Peki, rakamların abartılı olmasından vazgeçtik bu hesaplama maliyet hesabındaki kriterlerin yerinde kullanımı açısından doğrumuydu? Kesinlikle hayır. Asıl önemli olması gerektiğini söylediğimiz nokta da zaten buydu. Fakat ilginç olan Mimarlar Odasının iddiasını eleştiren hemen hemen herkes maliyet hesabındaki metot yanlışlığından değil, rakamların uçukluğundan, Cumhurbaşkanını n verdiği bir iftar yemeğinin gündeme alınmasının yanlışlığından ve yemeğin bir algı operasyon aracı olarak kullanılmasından şikâyetçi oldu daha çok.

Edilen o sözler de elbet yanlış değildi ama eksikti. Çünkü ilgili tablolarda da görüldüğü gibi ortada dünyada hiçbir maliyet hesaplamasında olmayacak bir hata vardı. Maliyet hesabında birden fazla kullanılmaya müsait olan, yani bir amortisman hesabına tabi tutulması gereken, demirbaş niteliğindeki kalemlerin maliyeti bir kereye mahsus olarak hesaplanmıştı.

Çıkacak toz bulutu içinde gözden kaçıracaklarını düşünerek bile bile yapmadılarsa, bu hatanın anlamı şuydu. 'Kimse bize mesleğimizi öğretemez' diyecek kadar kendine güvenen uzmanlar, iftar sofrasındaki 240 bin lira değer biçilen masayı, yemekten sonra ya sofradaki 30 kişi tarafında bölüşüp evlerine götürülecek ya da Cumhurbaşkanlığınca kaldırıp çöpe atılacakmış gibi bir mantıkla toplam maliyete eklemişti.

Yine aynı şekilde Mimarların yaptığı hesaptan, 4000 TL değerindeki 3 çatal, 3 bıçağı, kaşığı ve tatlı kaşığı da yemekten sonra misafirlerce alınıp götürülecekmiş anlamı çıkıyordu. Ya da tanesi 300 ile 1200 arası değişen ekmek ve tabak altı suplalar, değeri 1000 TL olan altın varaklı kadehler, her birine 15 bin lira değer biçilen kolçaklı sandalyeler de yemek sonrası Cumhurbaşkanlığınca ya paket edilip, gecenin anısına misafirlerine verilecekti ya da bir spotçuya maliyetine satılacaktı.

İşte daha işin başında Mimarlar Odasına sorulacak ilk soru, önemli bir hesaplama kriterini neden yok saydıkları olmalıydı.

Öyle ya nasıl ve neye istinaden hesaba katılan masa, sandalye, tabaklar, çatallar, bıçaklar hatta masanın ortasındaki çiçek tabakları ve 4'lü vazolar 29 kişi için tek kullanımlık olarak hesaplanmıştı. Oysa masa, sandalye ve diğer yemek malzemeleri daha birçok yemekte yeniden kullanılacak malzemelerdi ve o yüzden de her kullanımla birlikte Saray'daki yemek maliyetleri de değişecekti.

Evet, Mimarlar Odasının iddiasında son derece bayağı ve çirkin bir art niyet vardı. Evet, amaç çamur atmak, ortalığı karıştırmak, Cumhurbaşkanına karşı bir başka algı operasyonunu başlatmaktı. Fakat Mimarlar Odası gibi çevresinde kendince itibarı olan bir kurum, ortaya attığı bir iddiayı son derece cahilce ve inanılmaz bir teorik hatayla yapmıştı ve onları köşeye sıkıştıracak asıl nokta o hataydı. O yanlışı ortaya çıkarmak hem 'Kimse bize mesleğimizi öğretemez' diyenlerin bilgi seviyesini göstermesi açısından hem de 'zafer için her şey mubah' çirkinliğini kullandıklarının çarpıcı bir örneğini göstermesi açısından da çok önemliydi aslında.

Maliyet hesaplama konusunda yapılan akıllara ziyan yanlışının görülüp, ortaya konulmaması doğal olarak Mimarlar Odasının, Cumhurbaşkanlığının iftar masasının hazırlanması ile ilgili görüntülerden sonra bile hem pişkince basın toplantısı düzenleyebilme hem de 'Sözümüzün arkasındayız' ukalalığını sürdürebilme cüretini göstermesine de imkân verdi.

Odanın bilinçli ya da bilinçsiz yaptığı cahilce hatanın gözden kaçması iyi olmadı. Çirkin iddiaların, algı yaratma amaçlı operasyonları bertaraf etmenin yolu olan derinlikli ve çok yönlü düşünme kuralı maalesef bu konuda işletilemedi.