25 Aralık 2017

Müslümanca bir karakterin olmazsa olmazı: Sabretmek

“…Birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka (ziyanda değillerdir.)” (Asr 3) ayetinde Rabbimiz, sabrı tavsiye etmeyi hakkı tavsiye etmekle birlikte anarak, sabır sahibi olmanın büyük önemini anlamamızı istemiştir.

Bazen sabırla ilgili hatalı düşünebiliyoruz. Nasrettin Hoca'nın misal verdiği gibi: “Kedi ciğeri kapıp kaçar. Hoca Efendi peşinde koşar, kovalar. Ama bir yerde soluk soluğa kalıp yetişemeyeceğini anlayınca:  ‘Bari….ölmüşlerimin ruhuna sadakam olsun' der.”

İsyan ve olanca şikâyetimizden sonra “Bu da Allah'tan, başım üstüne” demek sabretmek değildir. “Makbul sabır, musibetle karşılaştığın ilk andakidir” (Hadis-i Şerif, Buhari)

Bu şekilde sabredebilen kişinin mükâfatı ise büyüktür. Mesela hastanın sabretmesiyle ilgili  (Eğer sabrederse) hastanın günahları,  ağacın yapraklarının döküldüğü gibi dökülür.” (Hadis-i şerif, Buhari, Müslim) müjdesi vardır.

Sabır aslında üç çeşittir. 1- Dertlere ve sıkıntılara karşı 2- İslamiyet'i öğrenip yaşarken, ibadet ederken gerekli sabır. 3- Modern zaman taarruzlarına ve günahların nefsi cazibesine karşı sabır.

İnsan olarak büyük çoğunluğumuz, hayatımızda travma denebilecek ciddi olaylar yaşarız. Bir yakınımızın ölmesi, savaşlar, göçler,  işten çıkarılma, boşanma, iflas,  zor bir hastalık gibi… Bu travmatik olaylar karşısında insanın yıkılmadan ayakta kalabilmesi için kilit bir özelliktir sabırlı olmak.

Ayrıca hayatta koyduğumuz hedeflerimize ulaşabilmek için, önümüzdeki keyif ve hazlarımızdan vazgeçerek ve küçük acılar çekmeyi kabullenerek, çok çalışmamız ve disiplinli olmamız içinde sabırlı olmaya ihtiyacımız vardır. Daha az uyumamız, erken kalkmamız, dizi ile filim ile vakit öldürmememiz, vakit namazlarında camiye gitmek, düzenli spor yapmak ve kitap okumak gerekliliği gibi.

Sabırlı insan kurban olmayı kabul etmez ve şikâyet edip durmanın bir şeyleri değiştirmeyeceğini bilir. Panik yapmak yerine yaşadığı olayı anlamaya ve ne yapması gerektiğine odaklanır.

Her şeyin Allah'tan geldiğini ve imtihanda olduğunu bilmek, insanın kırılganlığını azaltarak direncini artırır. İnsan olmanın ayrıcalığının, kendisine verilen güç ve kabiliyetlerinde farkındadır ve birçok şeyle mücadele ederek değiştirebileceğini bilir.

Sabrın başı cefa olsa da sonu sefadır. İnsanın gelişim yolunu açarak onun içindeki cevherlerin ortaya çıkmasını sağlar.

Hz. Mevlana,  “Ayın geceye sabretmesi onu aydınlatır; gülün dikene sabretmesi onu güzel kokulu yapar. Bütün Peygamberlerin inkârcılara sabretmeleri onları Hakk'ın özel kulu ve talihli yaptı.” sözleriyle sabrın ortaya çıkardığı güzellikleri nede hoş anlatmıştır.

Gerçekten her devirde olduğu gibi günümüzde de hem İslamiyet'i yaşamak hem de anlatabilmek özel bir karakter sahibi olmayı gerektirmektedir. Bu karakterin anahtar özelliği ise sabır sahibi olabilmektir. Hz. Lokman'da oğluna nasihat ederken “Yavrum namazı dosdoğru kıl, iyiliği emret kötülükten men et. Başına gelen musibetlere karşı sabırlı ol…” (Lokman 17)  buyurmuşlardır.

Kötülüklerin çoğaldığı ve teşvik edildiği, sabretmenin değil isyan etmenin, affetmenin değil hesap sormanın yüceltildiği yaşadığımız modern zamanlarda, Müslümanca bir karakteri koruyabilmek, Allah'ın razı olduğu şekilde yaşamak ve ibadetleri sürdürebilmek kolay değildir.

Ancak büyük bir nimettir. Hele hele İslami bir hizmetin az çok bir yerlerinde olmak, vaktimizden, emeğimizden, kazancımızdan Allah yolunda sarf edebilmek, Müslümanlara destek olabilmek nimet üstüne nimettir.

Tabii ki çok sıkıldığımız, bunaldığımız zamanlar olabilir. O zamanlarda da insanlara şikayetlenmek yerine Hz. Yakup gibi “..Ben hüznümü, kederimi ancak Allah'a şikayet ederim…” (Yusuf 86) diyebilmek gereklidir.

Bazen toplum baskısı ile birlikte nefiste fırsatı değerlendirip bizi aldatmak ister. “Bırak artık!” der. “Benden bu kadar!” der. “Birazda gençler uğraşsın…” der.

Namaza başlayıp bırakanlar, tesettüre girip tekrar açılanlar, içki-oyun masası arkadaşlıklarına dönenler

Cami, vakıf, dernek yönetiminde olup “ben bıraktım” diyenler.

Siz bırakmadınız! Kendiniz terk ettiğinizi sanıyor olabilirsiniz. Nefsiniz şimdilik “oh be kurtuldum, ne kadarda rahatım” diyor olabilir. Ama sabredemediğiniz ve şükredemediğiniz için, Allah aldı elinizden! Haberiniz olsun.

“O sabredenleri müjdele! Onlar ki, başlarına bir musibet geldiği zaman: ‘Biz Allah'a aitiz ve sonunda O'na döneceğiz.' derler.” (Bakara 155-156)