Mustafa Kemâl’in hastalığı, ölümü, cenâzesi 140

“Her köşeyi aydınlatan Şef'e bin şükrân!”

“Millî Şef”in, makalesinde kaydettiğine nazaran, “Ebedî Şef”, bütün Devlet ricâli için dâimî bir ilhâm ve tükenmez bir enerji kaynağı imiş:

“Atatürk, gerek Büyük Millet Meclisi, gerekse Vekiller için derin bir ilham kaynağıdır. Dikenli meselelerin münakaşasında Atatürkün mevcudiyeti büyük bir saadettir. O, hiç bir vakit nevmid olmaz ve her zaman için taze enerji yaratır.

“İnsanın, entelektüel ve manevî bünyesi üzerinde tahribkâr tesirler ika eden kuvvetler karşısında, her köşeyi aydınlatan bir Şefe nail olması, bir hayatiyet deposuna malik olmak demektir. Mevcudiyet mücadelesinde insana en lâzım şey, sabır ve metanet, ümid ve işin mizahî tarafını görüştür. Atatürke bin şükran ki bunlar, bize rehberlik eden prensipler haline gelmiştir.” (Cumhuriyet, 5 Şubat 1937, ss. 1 ve 7)

 

(Cumhuriyet, 5 Şubat 1937, s. 1)

Yunus Nadi'nin gazetesinde, “Büyük Şef”in “Râdife”sinin İngiliz The Financial Times gazetesinde neşredilen makalesinin Türkçesi… (Başlık, “Türk Cumhuriyetini yaratan Kemal Atatürk” şeklinde olmalıydı.) “Râdife”, o gün, 150 Meb'ûsla berâber, Kemalizmin “Altı Umde”sinin (Laiklik, İnkılâbcılık, Devletçilik, v.s.) Esâs Kanûn'a dâhil edilmesi için bir takrîr vermişti. Gazetenin sağ tarafta alttaki haberi bununla alâkalıdır. Bu tâdilât teklîfinin sözcüsü, Dâhiliye Vekîli Şükrü Kaya idi ve teklîfi takdîm ve müdâfaa ederken, Kemalizmin, Materyalist Felsefeye istinâd ettiğine dâir îzâhat da vermişdi… (Bu mevzûdan yukarıda bahsetmiştik…) Türkiye'de Siyâsî Rejim, hâlen de Kemalizm üzerine müesses olduğu için, bütün zâhirî ve kısmî tebeddüllere rağmen, Cumhûrî Nizâma geçilememiştir…
*** 
 
 

 

 

 

 

“Büyük Şef”, “Demokrat Lider”!

“Millî Şef”, Avrupa efkârıumûmiyesine hitâb ettiği için, “Türk Cumhuriyetini Yaratan” başlıklı aynı makalesinde, “Ebedî Şef”ini bir Demokrat Lider gibi tanıtmaya husûsî bir îtinâ göstermiş… Şu var ki hakîkatin tam zıddı olan bu tasvîrinin üzerinden henüz sekiz ay geçmeden  bizzât nefsinde pek acı, pek ağır bir şekilde yaşadığı azil vak'asıyle, “Büyük Şef”i hakkındaki tasvîrini, kendi lisân-ı hâliyle tekzîb edecek, el yazması Hâtırât'ında, bu vak'ayı hiç de Demokrat bir liderin tavrı gibi yorumlamıyacaktır. Çünki artık Totaliter Şef idâresinden canı yanan, başkası değil, kendisidir ve üstelik, Adlî Tıb Prof. Dr. Saîm Ali Dilemre'nin de kendi el yazması Hâtırât'ına kaydettiği gibi, hakîkat, örtbas edilemiyecek veyâ têvîle sapılamıyacak kadar âşikârdır:

“İsmet Paşa menkûb oldu! Tam alaturka! Bir Osmanlı Vezîri gibi!” (Dilemre'nin Hâtırât'ının bu kısmının tamâmını, yukarıda kaynağıyle berâber nakletmiştik.)

Kezâ, “Râdife”sine nazaran, “halk arasında yaşamayı seven bu Devlet Reîsi” (aynı makaleden), İnkılâblarını “serbest münâkaşayla halkı iknâ ederek” ve “halkla berâber” yapmıştır:

“Gerek eski, gerekse modern zamanlarda, yeni bir devir açanlar yahud yeni bir rejim kuranlar arasında, başardığı işleri halka bu kadar yakın, adeta halk arasında olarak başarmış bir devlet adamı bulmak zordur. […]

“Herhangi bir mevzuun münakaşası için toplanan bir konferansta Onun ikna kudretine nazarı dikkati celbederim. Atatürkün halkla teması ve halkla birlikte hareket zevki, memleketi için, her türlü tahminin fevkinde faydalı olmuştur. 1919 yılında inkılâbı kurmak üzere iken fikirlerini kongrelere, heyetlere ve hatta şahıslara bildirmek için her türlü zahmetlere katlanmıştır.”

TBMM: “Bizim hayvanat bahçesi”

Bu tasvîrin ne kadar muhayyel olduğu husûsunda, fazla lâfa hâcet yoktur. Sâdece “serbest münâkaşa” ve “muhâtabın fikirlerine hürmet” bâbında, işbu çalışmamızda daha evvel naklettiğimiz birkaç vak'ayı hatırlatalım: Prof. Dilemre'nin diller hakkındaki ilmî musâhabesinin arkasından tekdîr edilip Üniversiteden kovuluşu, bir Târih Profesörüne “Sen eşeğin birisin” diye hakāret edişi, bir hezeyândan başka bir şey olmıyan Kemalist Târih ve Dil Tezlerini hiç kimsenin tenkîde cür'et edemeyişi, eden bir-iki kişinin de (Yunanca Prof. Fâzıl Nazmî Bey, Prof. Dr. Sadri Maksudî Arsal gibi) têdîbe uğrayışı, Üniversitenin resmen Kemalist İdeolojiyi aşılama merkezi îlân edilişi, bâzı İcrâ Vekîllerini azarlıyarak istîfâya zorlayışı, v.s., v.s… Dahası, Kemalist Propagandanın en gözde kitaplarından birinde nakledilen şu sözü:

“Ankara'yı gezmeye gelen bir Amerikalı Senatör, (TBM) Meclis'i(ni) çalışır halde göremediği için üzüntüsünü bildirince, Mustafa Kemal, yanındaki rehbere döndü ve:

‘- Bizim hayvanat bahçesini niye göstermediniz?'

dedi.” (Lord Kinross, Atatürk; Bir Milletin Yeniden Doğuşu, Müt.: Necdet Sander, İstanbul: Sander Yl., 1981, 8. tab'ı, s. 361)

 

 

Kemalist Rejimin (Parti Meclisi gibi çalışan) “Büyük Millet Meclisi” nasıl teşkîl olunuyordu?
Komitacı, 29 Aralık 1909'da tekrîs edildiği Selânik Macedonia Risorta Locası günlerinden beri -aynı Locada, 27 Eylûl 1907'de tekrîs edilen- Mustafa Kemâl'in arkadaşı, 1931'de kendisine 33. Derece tevcîh edilecek kadar Beynelmilel Mason Mâbedi'nin güzîdesi, TBMM Reîsi Orgeneral Kâzım Özalp cevâb veriyor:
“- Fırkanın saylav namzetlerinin tesbit ve tayini, fırka umumî reisine aittir. Bu itibarla Atatürk bu işle meşgul bulunmaktadır. Namzetler bir haftaya kadar ilân edilecektir.” (Zaman, 1 Şubat 1935, s. 1)
Mâlûm, sonrasında da, o namzedleri, Fırka'nın müntehib-i sânîleri “Meb'ûs” “seçmektedir”… Mümkün mü ki “Büyük Şef'in tâyîn ettiği bir namzed” “intihâb” edilmesin?

 

 

 

Kan ile yapılan inkılâplar daha muhkem olur!”

Ayrıca, “Balkanlar'ın Kudüs'ü”nün kültürüyle yoğrulmuş ve bu kültüre muvâfık olarak hayâtı Komitacılıkla geçmiş “Tek Adam”ın:

 “Kan ile yapılan inkılâblar daha muhkem olur; kansız inkılâb ebedîleştirilemez; fakat biz bu inkılâba vâsıl olmak için lüzûmu kadar kan döktük…”

sözleri meşhûrdur. (22 Ocak 1923'te, Bursa'da Şark Sineması'nda, etrâfına toplanan kalabalıkla sohbetinden, Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, mezkûr eser, II/70, 72-73)

Korgeneral Vandemir'in naklettiği mahrem beyânâtı

Bu meşhûr sözlerine mukābil, “Büyük Üstâd”ın, Kemalist Propaganda tarafından umûmiyetle görmezlikten gelinen veyâ insanların aklıyle alay edercesine têvîl edilerek takdîm olunan bir başka beyânâtı mevcûddur. Bu vesîleyle onu da zikretmek yerinde olacaktır.

7-15 Nisan 1934 Ege Askerî Tatbîkātı esnâsında etrâfındaki kumandanlara hitâben sarfettiği bu mahrem sözler, bilâhare 1.9.1945-19.7.1947 târihlerinde Harb Akademileri Kumandanlığını deruhde eden, ayrıca Biz Ne İdik? Ne Olduk? Ne Olacağız isimli bir kitabın (1962) müellifi bulunan Korgeneral Baki Vandemir (İstanbul, 24.3.1890 – a.y., 23.1.1963) tarafından zaptedilmiş ve yine kendisi tarafından, 31 Temmuz 1952 târihli Cumhuriyet gazetesinde (ss. 1, 5) “Atatürk'e Ait Yeni Bir Hatıra” başlığıyle neşredilmiştir.