Mustafa Kemâl’in hastalığı, ölümü, cenâzesi 142

Röportaj, baştan sona Eski (yâni Müslüman) Türkiye'yi alabildiğine tenkîd ediyor, Avrupa'ya temessül eden ve artık Avrupalı veyâ Garplı olmakla övünen “Kemalist Türkiye”nin ve “Büyük Şef”inin ise harâretle medh-ü-senâsını yapıyordu. Bu arada, şu tesbîtte bulunuyordu:

“O, Çankaya'nın tepesindeki Penbe Evinden, kendisini, geçmişte olduğu gibi günümüzde de körü körüne, dîndârâne bir itâatle, başka mesnede ihtiyâc duymıyan bir îmânla tâkîb eden bir milleti idâre etmektedir. Öyle ki Atatürk, artık bir yarı İlâhdır, Türklerin babasıdır.” (Gazetenin ikinci sayfasından kendi tercümemiz)

Bu tesbîtine kısmen mesned olan dîğer bir tesbîti ise şöyleydi:

“Hiçbir Devlet reîsi için, daha yaşarken, bu kadar çok heykel dikilmemiştir. Memleket ve nüfûs büyüklüğünü dikkate almak şartıyle, ne Musolini, ne Hitler, ne de Lenin için yapılan tasvîrler toplamı, onunkiyle boy ölçüşebilir.” (“Tasvîrler toplamı”: “iconographie”.)

Bu pasajda bilhassa câlib-i dikkat olan, Mustafa Kemâl'in, üç Totaliter Şefle mukayese edilmesidir. Bu mukayeseden çıkan netîceye nazaran, dünyânın en totaliter şefi, Mustafa Kemâl'dir. Bittabi Sauvage, bunu bir nakîse olarak kaydetmiyor. Daha doğrusu, Türkiye bahis mevzûu olunca bu bir nakîse değildir; lâkin Fransa bahis mevzûu olsaydı, hükmü çok farklı olurdu…

Sauvage'ın tesbîtlerinden daha da câlib-i dikkat olan, Kemalist Rejimin, bunlardan rahatsız olmak şöyle dursun, bunlarla iftihâr etmesi, bunları kendisi için birer propaganda unsuru olarak kullanmasıdır…

Bilvesîle, yukarıda vesîkasıyle berâber naklettiğimiz gibi, Ata'sı vefât ettiği zamân en çok feryâd-ü-fîgān edenlerden Hasan Âli Yücel'in (“Ebedî Şef” devrinin CHP İdâre Hey'eti Âzâsı, “Millî Şef” devrinin İrfânsız Maârif Vekîli Yücel'in), Sauvage'ın tesbîtini iftihârla tekrâr ettiğini hatırlıyalım:

“O, bizim için bir yarı İlâhdır!”

Marcel Sauvage'ın L'Intransigeant gazetesinde 23 gün neşredilen büyük röportajının dördüncü tefrikası: “Penbe Evin adamı: Atatürk, yarı İlâh”… Ve tefrikanın kısmen tercüme ettiğimiz pasajı…
*** 
 

 

 

 

 

Mayakon

Gazeteci, mütercim ve V. Devre (1 Mart 1935 – 3 Nisan 1939) Siirt Meb'ûsu İsmail Müştak Mayakon (1882 - Pâris, 9.10.1938), Selânik'in cenûbunda, Teselya mıntıkasının merkezi olan Yenişehir (şimdiki Larissa)'da doğmuştu. Nüfûslarını o devir için 50 bin olarak tahmîn ettiğimiz ve muhtelif Balkan, Marmara ve Ege şehirlerinde yaşıyan Sabataîlerin meskûn bulunduğu şehirlerden biri de, Yenişehir idi. Onu da, herhâlde Mustafa Kemâl'in etrâfındaki (Prof. Dr. Saîm Ali Dilemre'nin tâbiriyle) “Selânik Yârânı”na dâhil etmek lâzım gelir. Mehmet Soydan'ın Nöbet Defterleri'ni tedkîk ederek çıkardığı “Atatürk'ün Sofrasına Çağrılı Olanlar – Gazeteci Milletvekilleri, Gazeteciler, Yazarlar, Şairler” başlıklı cetvelde, hiçbir muharrir, onun rekoruna yaklaşamıyor bile… Meselâ Kemalizmin matbûâttaki başlıca sözcüsü olan Falih Rıfkı, 1932 ilâ 1938 senelerinde (yâni yedi sene zarfında) cem'an 356 def'a “Büyük Şef”in işret sofralarının dâvetlisi olmakla şereflendiği hâlde, bu yüksek sayıya rağmen, Mayakon'un rekorunun çok altında kalıyor… Zîrâ Mayakon, 1934 ilâ 1938 senelerinde (yâni beş sene zarfında), tam 510 def'a Mustafa Kemâl'in işret sofralarıyle şereflenmiştir…  Bütün dâvetliler arasında, aynı sayı, “Mûtâd Zevât”tan Kılıç Ali için 601, Nuri Conker için 587, Salih Bozok için 544, Müfit Özdeş için 517, Cevat Abbas Gürer için 367 olduğuna göre (Milliyet, 13.11.1981, s. 7; Soydan'ın bu cetvelini de yukarıda iktibâs etmiştik), onu da “Mûtâd Zevât”tan saymak, isâbetli olur…

 

Mehmet Soydan'ın Nöbet Defterleri üzerindeki araştırmasına nazaran, Mayakon, beş senede 510 def'a Mustafa Kemâl'in işret sofralarıyle şereflenerek bütün muharrirler arasında tam bir rekor kırmıştır…
*** 

 

 

 

Yukarıdaki resim, Mustafa Kemâl'in Trabzon seyâhati esnâsında, 11 Haziran 1937'de çekilmiştir. “Ebedî Şef”lerinin arkasında, zâbitin sağındaki (ceketi beyaz işâretli) şahıs Mayakon, solundaki ise Sâlih Bozok'tur…
***

 

 

Bu bilgiler çerçevesinde, “Büyük Şef”in ölçüsüz meddâhlığını yapanlardan birinin de İsmail Müştak Mayakon olmasına şaşmamak lâzım. Onun bu mâhiyetteki bir makalesinı biraz aşağıda bahis mevzûu edeceğiz. Bu, onun, 27 Mart 1937'de Ankara Halkevi'nde Büyük Şef”in de iştirâkiyle tertîb edilen bir toplantıyı tasvîridir. O bahse geçmeden, Kemalist İdeolojinin müsbet ilim zihniyetine taban tabana zıdd bir telâkkînin mahsûlü olduğunu ve Kemalist Rejimin çarklarının nasıl döndüğünü gözler önüne seren fevkalâde ibretâmîz bir hâdiseden bahsedeceğiz. Bu hâdisede, Mayakon, âlet vazîfesi görmüştür.