Mustafa Kemâl’in hastalığı, ölümü, cenâzesi 144

“Atatürk Araştırma Merkezi Başkanı” Prof. Dr. Mehmet Ali Beyhan'ın  tahrîfâtı

İşte bu “Yüksek Kurum”a dâhil dört müesseseden biri olan “Atatürk Araştırma Merkezi Başkanlığı”, 17-19 Kasım 2014'te, “Elâzığ”da, “Elâzığ Vâliliğinin himâyesinde” ve “Fırat Üniversitesi Rektörlüğü, Dışişleri Bakanlığı Yurtdışı Tanıtım ve Kültürel İlişkiler Genel Müdürlüğü, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, Ankara Elâzığ Kültür Derneği, Elâzığ Kültür ve Tanıtma Vakfı ve Elâzığ Dernekler Federasyonu” ile iş birliği hâlinde, “Atatürk'ün Elazığ'a Gelişinin 77. Yıldönümü Anısına Tarihten Günümüze Elazığ konulu uluslararası bir kongre” tertîb etmişti. (Bu müessesenin “atam.gov.tr” isimli İnternet sitesinden.)

Kongrenin açış konuşmasını, “Atatürk Araştırma Merkezi Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ali Beyhan” yaptı. Gerisini, kendi resmî sitelerindeki haberden aynen nakledelim:

“Elazığ isminin kayıtlara geçmiş ilginç bir hikâyesi olduğunu anlatan Prof. Beyhan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

‘- 1937'de Mustafa Kemal Atatürk'ün Elazığ'ı ziyareti sırasında dönemin Elazığ Milletvekili Fazıl Ahmet Aykaç'tan bir konuşma talep edilir. Şair ve edip Aykaç, kürsüde ‘Elaziz' ismi üzerinde durur. Elaziz'in Elazık'tan bozulma olduğunu, ‘azık' kelimesinin Türkçe'de ‘verimli' anlamına geldiğini ifade eder.

‘Daha sonra, yine Milletvekili olan İsmail Müştak Mayakon söz alır. Konuşmasında; Osmanlı Edebiyatı'nda Arapça ve Farsça'ya olan aşırı özentiyi örneklerle anlatır. Bazı Türkçe kelimelerin bu özentiden dolayı Arapça'ya benzetildiğini, ‘Elazık' sözünün de Elaziz olduğunu söyler.

‘Elbette bu etimolojik tahlillerin iler-tutar bir tarafı, ilmi bir kıymeti yoktur. Ama tarihimiz, ne yazık ki, zaman ve zemine göre konuşan, yazan, renkten renge giren pek çok kişiye tanıklık eder.

‘Bunun farkında olan Atatürk, 10 Aralık 1937'de Ankara'ya döndükten sonra Bakanlar Kurulu Kararı ile ‘Elaziz' adını Elazığ olarak değiştirir.” (http://www.atam.gov.tr/etkinlikler/ataturk-arastirma-merkezi-baskanliginca-tarihten-gunumuze-elazig-kongresi-duzenlendi-17-19-kasim-2014-elazig; 8.1.2019)

“Atatürk Araştırma Merkezi Başkanı”nın bu îzâhatına nazaran:

1) “Tek Adam”ın “Elazığ”ı ziyâreti vesîlesiyle, kim oldukları mechûl, ama –belli ki- sözü geçen nüfûzlu birileri, “Elazığ Milletvekili” Fazıl Ahmet Aykaç'tan bir konuşma taleb etmiş, o da, konuşmasında, kendiliğinden “Elâziz”in “Elazık”tan bozma olduğunu iddiâ etmiştir;

2) Onu tâkîben, bu sefer, “Milletvekîli” İsmail Müştak Mayakon, söz alır ve Osmanlı Edebiyâtını da tenkîd ederek Aykaç'la aynı iddiâyı tekrâr eder;

3) Hâlbuki bu iddiâ, mesnedsizdir; bir yakıştırmadan ibârettir;

4) Bu yakıştırmayı ortaya atmalarının sebebi, “zamân ve zemîne göre konuşan, renkten renge giren kişiler” olmalarıdır;

5) “Tek Adam”, bu dördüncü maddedeki vâkıanın farkındaymış; bu yüzden, Ankara'ya dönünce, hemen Aykaç ve Mayakon'un iddiâlarına muvâfık olarak “Elâziz”in ismini değiştirip “Elazığ” yapmış…

 “Atatürk Araştırma Merkezi Başkanı”, 4. maddedeki sebebi muâllakta bırakıyor: Onları böyle bir iddiâ ortaya atmaya yönelten “zamân ve zemîn” ne imiş? Ne olmuş da durup dururken böyle aslı astarı olmıyan bir iddiâya kalkışmışlar?

  1. madde ise, tam bir mantık, bir muhâkeme sefâleti! “Tek Adam”, bu iddiânın saçma sapan olduğunu biliyormuş, ama yine de ona îtibâr etmiş… Herhâlde sırf Aykaç ve Mayakon'un gönlünü hoş etmek için Elâziz'in ismini değiştirmiş… Üstelik, onların “renkten renge giren” seciyesiz kimseler olduğunu bile bile… O bozuk şahsıyetli kimseler ki kendisinin en yakın muhîtine mensûbdurlar… Yâhud o da, (keyfiyeti îzâh edilmiyen) “zamân ve zemîn”e mi uymuş?

Aşağıdaki vesîkayı okuyunca, “Atatürk Araştırma Merkezi Başkanının”, sırf “Tabu”ya halel gelmesin diye, bile bile hakîkati nasıl tahrîf ettiğini esefle görecek ve başkaları hakkında “Tarihimiz, ne yazık ki, zaman ve zemine göre konuşan, yazan, renkten renge giren pek çok kişiye tanıklık eder.” şeklinde hüküm vermesine hayret edeceğiz…

“Elâziz”in “Elazık”tan bozma olduğunu iddiâ eden, “Büyük Üstâd” idi

Takdîm edeceğimiz vesîka, bu mevzû hakkında, Mustafa Kemâl'in matbûâttaki başlıca sözcülerinden ve Kemalist Rejimin Cem'iyet-i Akvâm nezdindeki Dâimî Murahhası Necmeddin (Sadık) Sadak'ın Akşam gazetesinde (18 Teşrînisânî 1937, s. 1) intişâr eden haberdir:

 

(Akşam, 18 Teşrînisânî 1937, s. 1) 
“Elâziz”in “Elazık”tan bozma olduğunu iddiâ eden, “Büyük Üstâd” idi. Buna dâir kat'î vesîka 18 Teşrînisânî 1937 târihli Akşam gazetesinin birinci sayfasının sol alt tarafında, iki sütûn üzerine basılan yukarıdaki haberdir. Zâten o günün en şedîd totaliter rejim şartlarında, “Tek Adam”dan başka kim “Elâziz”in aslında “Elazığ” olduğunu iddiâ edip şehrin bir asırlık güzelim ismini tebdîle kalkışabilirdi?
***  
 

 

“ ‘Elâziz' sözü ‘İl' ile ‘Azık'dan mürekkep

“B. Fazıl Ahmed Aykaç ile İsmail Müştak Mayakon Halkevinde iki konferans verdiler

“Ankara 18 (Telefonla) – Elâzizden bildirildiğine göre; Halkevinde Elâziz mebusu B. Fazıl Ahmed Aykaç, Atatürkten aldığı direktif ve emir üzerine bir musahabede bulunarak arapça sanılan Elâziz kelimesinin türkçe memleket mânasına gelen ‘il' ile gıda mânasına gelen ‘azık' dan terekküb ettiğini, bu itibarla kelimenin mümbit, mahsuldar, feyizli, bereketli mânasına geldiğini ispat etmiştir.

“Hatib, Atatürkün dikte ettirdiği notları okudu, dakikalarca alkışlandı.

“Bundan sonra, Atatürk, B. İsmail Müştak Mayakonu çağırarak Osmanlı edebiyatı hakkında, verdikleri direktif dahilinde bir hitabe söylemelerini emrettiler. B. İsmail Müştak Mayakon şunları söyledi:

‘- Osmanlı edebiyatında muayyen bir devirden sonra türkçe kelimeleri medrese diline çevirmek edebî bir sanat hükmünde idi. Elâziz kelimesi bunun bir örneğidir. Cumhuriyet edipleri, şairleri bu noktaya çok dikkat etmek ödevindedirler. Türk malını millî vesikalarla ortaya koymak, Türkün büyük cevherini, orijinal kültür vasfını gösterecektir.”