Mustafa Kemâl’in hastalığı, ölümü, cenâzesi 147

“Bütün millet, Ata'sına îmânla bağlı ve (onun uğrunda) mevcûdiyetini fedâya hazır”

‘- Arkadaşlar, dedi, bu zamanı idrak ettiğinizden dolayı hakikaten bahtiyarsınız. Sizleri candan tebrik ederim. Ancak, yüksek müsaadeleriyle söyliyeyim ki Atatürk te bahtiyardır; çünkü o da tek bir emri, tek bir işareti üzerine nefsini, hayatını, çoluğunu çocuğunu, varını yoğunu, hulâsa bütün mevcudiyetini tereddüdsüz fedaya hazır bir milletin Şefi, Ulusu, Atası olduğunu ve milletinin kendisine böyle iman ve itaatle bağlı bulunduğunu biliyor.'

“Gürbüz ve kahraman bir belâgat çağlıyanı”

“Celâl Bayarın sözlerini gençler alkış ve itaat tufanı ile teyid ettiler. Atatürk çok müteheyyiç görünüyordu. Salonda bir dakika derin bir sükût hüküm sürdü.

“Sonra Atatürk, tekrar gençliğe hitab ederek, gürbüz ve kahraman bir belâgat çağlıyanı halinde şu sözleri söylediler:

“Hepinizden benim hedefime yürümenizi taleb etmek, benim meşru bir hakkımdır”

‘- Gencler, benim müstakbeldeki emellerimi tahakkuk ettirmeği taahhüd eden gencler… Hakikaten, Bayarın dediği gibi bir gün bu memleketi sizin gibi beni anlamış bir gencliğe tevdi edeceğimden dolayı çok memnun ve mes'udum. Buna cidden sevinmekteyim. Fakat beraber yaşadığımız müddetçe benim hedefime yürümenizi hepinizden taleb etmek meşru bir hakkım olarak tanınmalıdır.'

“Gençliğin güneşli bir gecesi”

“Türk gençliği, Ankara Halkevinde güneşli bir gece geçirmiştir.

“İsmail Müştak Mayakon.” (Cumhuriyet, 1 Nisan 1937, ss. 1 ve 4)

 
Teselyalı Siirt Meb'ûsu İsmail Müştak Mayakon'un, 27 Mart 1937'de, Ankara Halkevi'nde tertîb edilen Bursalı Gençler Gecesi hakkındaki haber makalesi… “Güneşli bir gece geçiren gençler, Mustafa Kemâl'in Tanrısal sözlerini bir ibâdet vecdi içinde dinlediler”… 
***  

 

 

 

Ölümünden sonra da devâm eden iptidâî zihniyet

Taabbüd tavrı, onun sağlığında, bizzât Zirveden ve resmî teşvîkle, alabildiğine yayıldı, bütün resmî hayâta hâkim oldu ve halk da bu tavra icbâr edildi…

Ölümüyle ve ölümünden sonra, tâ günümüze kadar, bilhassa halkın Avrupa'ya temessül etmiş kesiminde, aynı tavır devâm edegeldi…

Türkiye'de Kemalizm, Akāidiyle, muhtelif âyinleriyle, mukaddesâtıyle, ikonlarıyle artık dünyevî mâhiyette bir dîn, dahası resmî dîndir. Kemalist Rejimin murâkabesi altındaki Müslümanlık da, tahrîf edilerek, Kemalizmle mezcedilerek ona payanda yapılmıştır.

Günümüzden 10 Kasım manzaraları (1)…
*** 

 

 

Günümüzde hassaten birer laik âyin manzarası arzeden resmî merâsimler üzerinde ibretle teemmül eden herkes, perestiş vâkıasını kavramakta gecikmez. Bu resmî merâsimlerin kalbgâhı, en kudsî mekânı, her fırsatta tâzîmle tavâf edilen “Anıtkabir”, yâni Kemalist Panteon'dur. “Şâir” Edip Ayel'in tâbiriyle, Kemalistlerin “Kâbe'si”…

O Kemalistler ki 10 Kasım 1938 evvelinde olduğu gibi sonrasında da taabbüd hislerini birbirleriyle yarışırcasına ifâde ettiler ve Câhiliyet devri Mekkelilerinden hiç de geri kalmadılar… İşte yazdıklarından nümûneler:

“Çocuklar;

“Bu dünya dünya olalı Atatürk kadar büyük, Atatürk kadar yapıcı ve yaratıcı, Atatürk kadar kudretli insan dünyaya gelmemiştir. Onun az zamanda yaptığını düşünmek, onun nelere kadir olduğunu anlamak, hissetmek için kâfidir.

“Bugünkü hür Türkiyenin, hürriyetine sahib, tarihine, diline, medeniyetine sahib çocukları; size bütün bu nimetleri bahşeden odur.

“Atatürk, yabancı devletlerin Türkiyeyi paylaştıkları bir zamanda Anadolunun ortasında bir güneş gibi doğdu. Bütün ümidler mahvoldu sanılıyorken Onun kudretli sesi: ‘- Vatanı kurtaracağım!' diyordu.

“Onun imanına iman eden Türkler, istiklâl mücadelesinde Onun emrile yürüdük. Onun emrile dövüştük ve vatan kurtuldu.

“Fakat çocuklar, Atatürk, memleketi sadece yabancı istilâsından kurtarmakla kalmadı. Kurtarılan ülke, Padişahlık devrinin fenalığı yüzünden  bakımsız kalmış bir ülkeydi. Bu ülkede yaşayan biz, bugünkü bizden başka görülen insanlardık.

“Ne dışımız bugünkü dışımız, ne içimiz bugünkü içimizdi.

“Dilimizi bilmezdik, tarihimizi bilmezdik, özümüzü, Türk olduğumuzu bilmezdik. Yazımız okunmazdı. Daha ne diyeyim çocuklar, ogünkü biz, bugünkü biz değildik. Atatürk bütün kötü an'aneleri yıktı. Fenayı ortadan kaldırdı. Yerine iyiyi koydu. Ve biz bugünkü biz olabildik.