Mustafa Kemâl’in hastalığı, ölümü, cenâzesi 173

Millî Kültürümüzün can düşmanı Fahrettin Altay'ın târihî eser kıyımı

Hiç şüphesiz, Orgeneral Altay'ın Konya'daki âbidelerle alâkalı en denî icrââtı, Alâeddîn Türbesi'ndeki Sultan naaşlarına revâ gördüğü zulümdür. Bu zulmü hâric, dîğer cürümlerinden birçoğuna Konyalı bizzât şâhid olmuş ve Sebil mecmûasının (13 Ağustos ilâ 17 Eylûl 1976 târihli) altı sayısında (33 ilâ 38. sayılar) tefrika edilen makalesinde bunları tafsîl etmiştir. Oradan iktibâs ediyoruz:

““Fahrettin Altay'ın yıktırdığı Bizans yâdigârı mâbed, bize kadar sağlam olarak ve aslî hüviyetinden hiçbir şey kaybetmiyerek gelebilen eşsiz bir târîh şâheseriydi, mîmârî ve târihî kıymeti çok yüksekti. Bu küçük kilise, Konya'yı Türkleştiren, Müslüman yapan Sel­çuklu Türklerinin ilk namazlarını kıldıkları yerdi. Bu binâ, Konya'nın ilk Müslüman mâbedlerinden olma bahtiyârlığına erişmişti. […]

“Selçukluların Konya'da ilk namaz kıldıkları Mâbedi insafsızca yıktırdı”

“İşte Konya'nın bu eşsiz eseri, Fahrettin Altay tarafından insafsızca yıktırılmıştır. Ben bu târihî yâdigârın dinamitle yıkıl­dığını gözlerimle gördüm. Paşa'dan, ısrârla, bundan vazgeçilmesini istedim, fakat dinletemedim. Kimsenin de tüyü kıpırdamadı. Bir Sil­leli usta yıkım işini idâre ediyordu. Bu arada, yine burada bulunan ve Sultan Birinci Alâeddîn tarafından Ermenistan'dan alınan, onun Hıristi­yan Oğuz Türkleri için yaptırdığı kilise de yıktırılmıştır. Bu yıkma esnâsında, Silleli usta da enkaz altında kalarak can vermiştir. […]

“Selçuklu türbeleri helâ olarak kullanılıyordu”

“Anadolu'yu Müslüman yapan Selçukluların bütün türbeleri de abdesthâne haline getirilmişti. Ahır yapılan Seyfeddîn Karasungur'un türbesini, ahırken gördüm. Birisi, elinde kürekle, hayvanların pisli­ğini cenâzelik deliğinden cenâzelerin üstüne atıyordu. Hayvanların sidikleri de buraya akıyordu. Kendileri de, patlayası, çatlayası iç­lerini buraya boşaltıyorlardı. Burası, hayvanlarla bu saptırılan ki­şilerin helâsı hâlinde idi.

“Mevlânâ'nın babası, âlimlerin sultânı Bahâeddîn Muhammed Veled'in oğullarına medrese yaptırtan büyük Selçuk Vezîri Gühertaş'ın Karaarslan tarafındaki türbesinin üst kısmı tamâmen yıkılmış, abdest­hâne hâline gelmişdi.

 

 

Fahrettin Altay, Mustafa Kemâl'in dâimâ en has adamlarından biri olmuştur…Kendisine “Altay” soy adını veren de, “Ebedî Şef”idir… (Altay 1970: 477)

***  
 

 

 

“Org. Altay'ın Hükümdâr naaşlarına zulmünü birçok yaşlı Konyalıdan da dinledim”

“İşte bu şehâmetli devirde, Sultân İkinci Kılıç Arslan'ın –içinde altı Hükümdârın ve birçok prens ve prensesin sandukaları bulunan- Türbesine de kara kilit asılmıştı. Türbe; kedi, köpek, yarasa yuvası hâline gelmişti. Müzeler ve Kütübhâneler Umûm Müdürü [Müfettişi] rahmetli hocam Ahmed Tevhid Beyefendiden dinlediğim tüyler ürperten, yürekler parçalıyan bir davranışı buraya aynen nakledeceğim; bunu, yaşlı birçok Konyalılar da biliyorlar, onlardan da din­ledim.   

‘- O vakit Konya'da bulunan Fahrettin Paşa'da bir antika iştihâsı uyanmış. Ona demişler ki: ‘- Selçuk Hükümdârlarının parmakla­rında yazılı hâtem (yüksük) bulunurmuş; bunlar, değerlendirilemiyecek kadar kıymetli olurmuş!' Paşa, emrindekileri Türbeye göndermiş; on­lar cenâzeleri çuvallara koyarak sırtlamışlar ve çıkarmışlar. Hâtem var mıydı, yok muydu bilmiyoruz amma, Paşa, bu fiil-i mekrûhu işledikden sonra cenâzeleri yerlerine götürüp koydurmamış, Dedebahçesi'nin arkasındaki Tâc-i Vezîrî Türbesi içine attırıvermiş! Üstâdım, bana bunu şöylece anlatmaya devâm etti:

Kemalist Vâli İzzet Bey de suç ortağı

‘- Paşa, bunları çıkartmış, hâtem aratmış, sonra bunları buraya attırmıştır. Naaşlar, diri denecek kadar tâze idi. Etrâfında köpekler toplanmıştı. Birisinin böğründeki süngü yarası bile belli idi. Kafası da teninden kopmamıştı. Bu, 607 H. (1211 M.) yılında Alaşehir önünde Bizanslılarla savaşırken süngü ile şehîd edilen altıncı Selçuklu Hü­kümdârı Birinci Keyhüsrev'in cesedi idi. Bâzı târihçiler, onun başının gövdesinden koparıldığını yazarlar. Naaşı, bu haberi yalanlıyordu. Ben bu tüyler ürperten manzarayı görünce, Konya Vâlisi İzzet Beye koştum, durumu anlattım. ‘- Peki kaldırtalım!' dedi. İkinci gün Türbeye yine gittim, cenâzeler köpeklerin önünde idi. Vâliye üçüncü def'a gittiğimde: ‘-Kaldırttık, Beyefendi' dedi. Sordum: ‘-Nereye kaldı­rıldı?' ‘-İstasyon Caddesindeki Feridiye Karakol Komiseri kaldırtmıştır!' dedi.

Ecdâdımızın naaşlarını çöp arabasıyle attılar

“Karakola gittim, Komiseri buldum ve şu cevâbı aldım:

‘- Çöpçüler arabaya doldurmuşlar, bir yere götürüp gömmüşler!' Cenâzelerin gömüldüğü yer bile bilinmiyordu. Altı Hükümdârın naaşları böylece yok olup gitmişti!...'

 

Konya'da, hâmîsinden aldığı cesâretle, vicdânsızca birçok târihî Türk âbidesini yok eden ve ecdâdımızın mezârlarına ve naaşlarına dahi tecâvüz etmek derecesinde denî fiiller irtikâb eden Orgeneral Fahrettin Altay (ortada), Sabiha Gökçen ve birkaç zâbitle bir arada… Mezâliminin görgü şâhidi İbrahim Hakkı Konyalı, ondan bahisle: “Konya'da, yıkma ve yok etme cellâdı pervâsızca kol geziyordu.” diyor…
***  

 

 

Kıyım listesi

“Anadolu Selçuklularının pâyitahtı Konya'nın eşsiz târih yâdigârlarının pek çoğu, korkunç tahrîblere uğramıştır. Bunlar, Fahrettin Paşa'nın Alâeddîn Tepesinden verdiği asâ işaretiyle olmuştur.

“Alâeddîn Tepesi ile Hükûmet Konağı arasında birçok medrese, türbe, imârethâne vardı. Son yarım asır içinde bunların hepsi yok ol­muş ve hiçbirisi bize kadar gelmemiştir. Burada yok edilenlerden bâ­zıları şunlardır:

“Şerefeddîn Câmii, Nâlinci Baba Türbeleri ve Karamanoğlu İbrâhim Bey İmârethânesi (Kazancı Hoca Medresesi), İplikçi-Altunbağ, Pamukçular-Penbe Firuşan, Çumralı Hoca, Karahöyüklü, Kafalı, Takvâ Hoca, Kara Hâfız, Şerefeddîn ve Bekir Sâmî Paşa Medreseleri, Ulvî Sul­tân Mescidi ve Türbesi ki bu mescid, eski kaynaklarda Seyyid Yûsuf Hüseyin Ulvî şeklinde geçer…