Mustafa Kemâl’in hastalığı, ölümü, cenâzesi 177

 

Kemalist Propagandanın belli başlı İnternet sitelerinden birinde, Konya'da “târihî Türk eserlerinin cellâdı”, Türk büyüklerinin naaşlarını köpeklere attıracak, çöp arabalarıyle taşıtacak ve netîcede yok edecek kadar Müslümanlıktan ve insanlıktan bînasîb Orgeneral Fahrettin Altay'ın (resmin en solunda, Tevfik Rüştü Aras'ın sağında) “bozacının şâhidi şıracı” kabîlinden ipe sapa gelmez iddiâları “delîl” olarak kullanılıyor… Bu çeşid “yârân”ın iddiâları, lehde mi, yoksa aleyhde mi delîl olurlar?
***

 

Bu mes'elede daha da şaşırtıcı olan husûs, işbu 10. Faslın başında naklettiğimiz vechiyle, “Benim Atam, Îmân ve insanlık âbidesiydi.” diyen Muhâfız Alay Kumandanı Tümgeneral İsmail Hakkı Tekçe ile ağız birliği ederek “Ebedî Şef”inin “Dîndâr bir âilenin Dîndâr bir çocuğu”, “hepimizden çok Allahına, Peygamberine inanmış bir insan”,  “her mânâsıyle Dîndâr bir Müslüman”, “mükemmel bir insan” olduğuna şahâdet eden, bununla berâber, onun “Öztürkçe İbâdet Vâsıtasıyle Dîn İnkılâbı” projesini harâretle müdâfaa ederek câmileri havralara benzetmek üzere (akılsızca) planlar çizen, Konya'daki meş'ûm icrââtıyle Müslümanlıktan da, insanlıktan da nasîblenmediğini isbât eden Orgeneral Fahrettin Altay'ın, hiç çekinmeden ve bu sûretle iddiâlarını bizzât tekzîb ettiğinin belki de farkında olmadan o “Dîndâr Müslüman, mükemmel insan”ın “eğlence” hayâtını ballandıra ballandıra anlatmasıdır… Öyle anlaşılıyor ki Fahrettin Altay, Sabataîlere pek yakışan büyük bir ikiyüzlülükle “Müslümanlık” derken, Kur'ân-ı Kerîm'le bize bilâtahrîf intikal etmiş olan Müslümanlığa taban tabana zıd bir başka “dîn”i kasdetmektedir…

“Dîndâr Şef”in Org. Altay tarafından On Yıl Savaş ve Sonrası isimli Hâtırât'ında keyifle hikâye edilen “eğlence” sahneleri, bir sonraki 11. Fasl'ın mevzûudur…

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

1.K. / 11. Fasıl

MUSTAFA KEMÂL'İN “EĞLENCE” HAYÂTI

Hatırlanacağı vechiyle, araştırmamızın başlarında, “Mûtâd Zevât”tan Kılıç Ali'nin, Efendi'sine dâir hâtıraları hakkında şöyle bir değerlendirmesini nakletmiştik:

“…Eğlence ve içkiyi, bunların hepsini, çok sevdiği milletinin huzurunda ve onların arasında sadece bir vatandaş gibi açık olarak yapardı… Ben hâtıralarımda sırası geldikçe Atatürk'ün içkisinden ve eğlencelerden bahsediyorum… Niçin yazmıyayım? ‘Atatürk Cuma namazından çıkmış gelirken…' veyahut da ‘Namaza gidiyorduk, o sıralarda…' ilh…. diye riyakârane yazmış olsam buna sen inanır ve yazdıklarımın samimiyetine kani olur musun?” (Kılıç Ali, Atatürk'ün Hususiyetleri, İstanbul: Sel Yl., 1955, ss. 78-79)

Kılıç Ali'ye nazaran, İslâmın harâm kıldığı içkiyi helâl kılarak Millet huzûrunda iftihârla içki içmek, çocuklara kadar herkesi içki içmeye teşvîk etmek, içki fabrikaları kurarak bütün Anadolu halkını içkici yapmaya çalışmak, fazîlettir… Hasan Rıza Soyak'ın, Falih Rıfkı Atay'ın ve zâten bilcümle Kemalistlerin de bu kafada olduğunu evvelki Fasıllarda görmüştük.

Kılıç Ali'ye nazaran, Efendi'si, içki kadar “eğlence”ye de düşkündü ve bu da onun bir başka “fazîlet”idir… Şu var ki Kılıç Ali, Hâtırât'ında, bu “eğlenceler”den bahsetmiyor…

Mustafa Kemâl'in “eğlenceler”inin ne menem şeyler olduğunu anlamak için, hâmîsinin “mükemmel bir Müslüman, mükemmel bir insan” olduğunu iddiâ eden Orgeneral Fahrettin Altay'ın Hâtırât'ına mürâcaât etmek lâzım geliyor… 

Org. Altay'ın Hâtırât'ına mürâcaât etmeden evvel, “Mustafa Kemâl'in Âilesi Dîndâr mıydı?” başlıklı makalemizde bahis mevzûu ettiğimiz bir sahneyi hatırlatalım:

Nisan 1906'da Sûriye'de Vatan ve Hürriyet Komitası'nı kuran Mustafa Kemâl, bu ihtilâlci faâliyetlerini Selânik'e sirâyet ettirmek niyetiyle, gizlice Yafa'dan oraya intikal edince, annesi bu buluşmaya çok seviniyor ve oğlunun şerefine, evinde dansöz oynatıyor… Hâdiseyi nakleden, Makbûle Hanım'dır:

“Annem o geldi diye sevinçten çengi oynatmak istedi. [Ağabeyim,] sırf annemin hatırı için bunu kabul etti. Çengi geldiği zaman, o, pencereleri kapattırdı.” (Makbûle Hanım'ın -1 Nisan 1955'de- Dr. Rıdvan Ege'yle sohbetinden; Derya Genç Acar'dan naklen, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Kasım 2005, XXI/63: 1091-1114)

Öyle anlaşılıyor ki Mustafa Kemâl, içki düşkünlüğünü babasından, çıplak kadın oynatma merâkını ise annesinden tevârüs etmiştir…

 

Hayâtı boyunca “Ebedî Şef”inin büyük iltifâtına ve dâimî himâyesine mazhar olan ve kendisi de ona sadâkatte kusûr etmiyen Orgeneral Fahrettin Altay, On Yıl Savaş ve Sonrası ismini verdiği Hâtırât'ında, “Kemalist Müslümanlık” anlayışına pek muvâfık olarak, hâmîsinin “eğlence” hayâtından bizzât şâhid olduğu birkaç sahneyi keyifle tasvîr ediyor… Böylece Kılıç Ali'nin hakkında tafsîlâta girişmediği bu “eğlence” hakkında biz de mâlûmât sâhibi olabiliyoruz…
*** 
 

 

 

 

Haziran 1934'te Îrân Şâhı Rızâ Pehlevî Türkiye'ye resmî bir ziyârette bulunmuş, “Tek Adam”a yakınlığı sebebiyle, Orgeneral Fahrettin Altay, Şâh'a Mihmandâr tâyîn edilmişti. Şâh ve “Tek Adam”, her iki tarafın resmî ricâliyle berâber Ankara, Çanakkale, Balıkesir gibi şehirleri ziyâret ettikten sonra İstanbul'a vâsıl olmuşlardı. Buradaki ziyâretleri esnâsında, bir gece, “Tek Adam”, Şâh için bir “eğlence” tertîb ediyor. Altay'ın hasretle andığı o gece, (yine Altay'ın tâbiriyle) “Binbir Gece Masalları'ndan bir sahne” gibidir:

 

Orgeneral Fahrettin Altay (resimde, ikinci sırada, solda, Şâh'ın hemen arkasında), “Tek Adam”a yakınlığı sebebiyle, Îrân Şâhı'na, Haziran 1934'te Türkiye'yi ziyâreti esnâsında, Mihmandâr tâyîn edilmişti… Beylerbeyi Sarayı'nda yaşadıkları “Binbir Gece Masalları”na lâyık “eğlence”ye bu sıfatla iştirâk etmiş…
***