Mustafa Kemâl’in hastalığı, ölümü, cenâzesi 52

Serbest Fırka'nın “iyi niyetli” bir teşebbüs olduğuna inanılabilir mi?

Yukarıda, İnönü'nün, SCF teşebbüsünün menşêinde, “siyâsî nüfûz sûistîmâline mânî olunması” ve bunun için de muhâlif bir grubun bu gibi mes'eleleri Meclis'de yüksek sesle tenkîd gördük. Lâkin akl-ı selîmle düşünüldüğünde, bu teşebbüsün hüsn-i niyete dayandığına inanılabilir mi? Çünki meydanda, samîmî, yâni iktidârdan müstakil bir muhâlefet hareketi değil, muvâzaalı, yâni yine iktidârın murâkabesinde bir muhâlefet vardır. Üstelik de, bu sahte muhâlefet fırkası, o zamân tam bir Totaliter Şef statüsünü hâiz olan, yâni bütün iktidârı elinde tutan, binâenaleyh tenkîd oklarının asıl hedefi olması iktizâ eden mercî mesâbesindeki “Tek Adam” tarafından têsîs ettirilmekte, Fırka da, peşînen ve alenen bu mercîe aslâ cephe almıyacağını, onu her çeşit tenkîdden masûn tutacağını taahhüd etmektedir…

Yine İnönü'ne nazaran, (mahdûd tenkîdlerle iktifâ ve Totaliter Rejimin esâslarını tenkîdden ictinâb etmesi beklenen) “muhâlif” Fırka têsîs edildikten sonra iş çığrından çıkmış ve o, İnkılâp aleyhdârlarının, Anti-Kemalistlerin Rejime muhâlefetlerini ifâde vâsıtası hâline gelmiştir… Hâlbuki (ve hakîkaten):

“…Fethi Bey, bu inkılâpların taraftarı, ileri fikirli, irtica teşebbüslerine hiçbir suretle istidadı yok ve geçici menfaatler için vasıta olarak kullanılmaya da istidadı yok…” (1998: I/117)

Zâten gûyâ “muhâlif” Fırka'yı têsîs ve idâre eden dîğer zevâtın da Ali Fethi'den bir farkları yoktu…

etmesi lâzım geldiği fikrinin bulunduğuna, dîğer tâbirle iyi niyetli bir teşebbüs olduğuna ve kendisinin de SCF'nin têsîsini bunun için desteklediğine dâir îzâhatını

1_29

(Akşam, 12 Eylûl 1930, s. 1)

Halk, Totaliter Rejimin Serbest Fırka muvâzaasına kanarak bir ânda ona ümîd bağladı ve Fırkanın Liderine gittiği her yerde büyük tezâhürât yaptı… Makyavelist siyâsetin entrikalarından bîhaber olan halk, kolayca kandırılmıştı…

***   

SCF müessislerinden Dr. Reşit Galip

Gûyâ Türkiye'de “Halk Hâkimiyetini” pekiştirmek, İnsan Haklarını (ki onların en esâsî olanı Vicdân Hürriyetidir) cârî kılmak ve siyâsî hürriyetlere muvâzî olarak iktisâdî hürriyetleri de genişletmek için kurulan SCF'nin ne kadar samîmiyetsiz bir teşebbüs olduğu, müessislerinin arasında, Dr. Reşit Galip gibi hâzâ totaliter zihniyetli birisinin bulunmasından da bellidir.

Rodoslu olan, orta tahsîlinin bir kısmını Rodos Alliance Israélite Unverselle  (Cihânşümûl Yahûdi İttifâkı) Mektebi'nde, lise tahsîlini İzmir'de yapan, sonra tekrâr Rodos'ta Râhiblerin (“Frères”) Saint-Jean-Baptiste Koleji'ne iki sene devâm eden Dr. Reşit Galip (1893-1934), 1917'de Askerî Tıbbiye'den mêzûn olmuştu. (Saadet Tekin, “Dr. Reşit Galip ve Üniversite Reformu”, Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları, İzmir, c. 1, sy. 2, 1992, s. 179; A. Şevket Elman, Dr. Reşit Galip, Ankara, 1953, s. 2-3'ten naklen)

Kemalist Rejim devrinde Aydın Meb'ûsu tâyîn edilmiş ve üç devre (II: 1923-1927, III: 1927-1931; IV: 1931-1935) bu koltuğu işgal etmiştir. 1925-1927 senelerinde (hakîkatte, Zirvenin tâlîmatı istikametinde, bir Engizisyon Mahkemesi gibi faâliyet gösteren) Ankara İstiklâl Mahkemesi Âzâsı olarak, dîğer bütün Engizisyoncular gibi, nice mâsûmun bedduâsını almıştır.

2_19

Devrin Kemalist öncü kadrosunun birçoğu gibi o da Beynelmilel Mason Mâbedi'ne d lmuş, Murat Locası'nda tekrîs edilmişti. Bu sûretle, (Mehmet Emin Yurdakul ve benzerlerini âhil o örnek alarak) sahte Türkçülüğünün de bir îcâbını yerine getirmiş oluyordu…

SCF'nin müessisleri arasında yer aldıktan sonra, Efendi'sinin sinsi stratejisini kavramış olmalı ki, daha bir ay dolmadan, “yeni fırkanın takip ettiği siyasetin kanaatine muvafık olmamasını” sebeb göstererek SCF'den istîfâ etti. (Akşam, 9 Eylûl 1930, s. 1) İki gün sonra da: “Halk Fırkası ile Serbest Fırka'nın siyasî prensipleri arasında hiçbir fark yoktur.”  şeklinde beyânât verdi. (Akşam, 14 eylûl 1930, s. 2)

SCF'nin feshedilmesinden sonra, tabandaki pek çok SCF mensûbu gibi gadre uğramadı. Bilakis, “Tek Adam”ın büyük iltifâtına mazhar olarak, 19 Eylûl 1932'de Maârif Vekîli tâyîn edildi ve bu mevkii işgal ediyor iken öldü (13 Ağustos 1933).

 “Tek Adam”ın tâlimâtıyle Dârülfünûn'un lağvedilip muhâcir Yahûdi akademisyenlere Kemalist İdeolojiye hizmet edecek şekilde “Üniversite” kurdurulması onun Maârif Vekîlliği zamânında oldu. 1 Ağustos 1933 târihli gazetelerde intişâr eden beyânatıyle, o güne kadar Kemalist İhtilâle karşı mesâfeli durmuş Üniversite'nin, bundan böyle evvel emirde Kemalizmin bir ideolojik silâhı olacağını îlân etmekten çekinmemişti; bu sömürge beyinli totaliter kafanın “müsbet ilim anlayışı” böyleydi… (Onun bu beyânâtını, Yeni Söz'ün 20 Aralık 2017 ilâ 9 Ocak 2018 târihli nüshalarında neşredilen “Kemalizm İsrâil'in Kuruluşuna Nasıl Yardım Etti?” başlıklı makalemizin 3 ve 4 Ocak 2018 târihli tefrikalarında nakletmiştik.) Türkiye'de Üniversite, maâlesef, o günden bugüne, Totaliter Zihniyet mahsûlü bu têsîs gayesinden uzaklaşarak hakîkî bir ilim müessesesi hâline gelememiştir!

Mustafa Kemâl, onu, ayrıca, 1932'de “Dîn İnkılâbı” projesinin başına geçirmişti. “Ebedî Şef”in en büyük hayâllerinden biri olan “Öztürkçe İbâdet” vâsıtasıyle Dînde Reform (aslında İnkılâb) yapılması çalışmalarının bir parçası olarak Sahîh Muhammedî Ezân yerine Kemalist “Öztürkçe Ezân”ın ikame edilmesi, câmilerde Kitâbullâh'ın aslı yerine uyduruk “Öztürkçe Kur'ân” tilâvet edilmesi gibi faâliyetlere o nezâret etti.

 3_8

“Andımız”la gûyâ Türklüğünü haykıran, hakîkatte Türklüğe ve Türk Kültürüne can düşmanı olan irfânsız Maârif Vekîli Dr. Reşit Galip; Alliance İsraélite ve benzeri Mekteblerde yetişmiş ve Beynelmilel Masonluğun hizmetine girmiş bir sahte Milliyetçiydi… O devrin hâkim kadroları gibi… Bu vâkıa da, “Andımız”ın ne derece kof  ve mürâî bir metin olduğuna bir başka delîldir.

***