Mustafa Kemâl’in hastalığı, ölümü, cenâzesi 64

Cenâzesinde yarım asırlık arkadaşı İnönü de bulundu

1947'de, emekliliğinden bir sene evvel Orgeneral oldu. 12 Mayıs 1957'de öldü. (Wikiwand Ansiklopedisi'ndeki “30 Ağustos 1957” târihi yanlıştır.) 13 Mayıs 1957 târihli Cumhuriyet'te (s. 3) neşredilen vefât îlânından, yukarıdakilere ilâveten, Askerî Temyîz Reîsliği ve “Millî Savunma Yüksek Kurulu Genel Sekreterliği” gibi mevkıler de işgal ettiği anlaşılıyor:

“Mülga Harbiye Nezareti erkânından merhum İzzet Beyin mahdumu, Bayan Bedia Erdenin eşi ve Ayla Erdenin babası, İzmir Müstahkem Mevkii ve Harb Akademisi Kumandanlarından, Askerî Temyiz Reislerinden ve Millî Savunma Yüksek Kurulu Genel Sekreteri Emekli Orgeneral Ali Fuad Erden, pazar akşamı [12 Mayıs 1957] irtihal etmiştir. Cenazesi 14 mayıs [1957] salı günü saat 11.15 te [Beyoğlu] Firuzağada Kamacıusta sokağındaki Gökdeniz apartımanından alınarak namazı Beyazıd camiinde öğle namazını müteakıb kılınıp Merkezefendi kabristanında aile makberesinde hâk-i gufrana tevdi edilecektir. Mevlâ rahmet eyleye.”

Yine Cumhuriyet gazetesinin 14 Mayıs 1957 târihli nüshasının birinci sayfasında, kadîm arkadaşı İnönü'nün de Ankara'dan gelip cenâzesine iştirâk ettiğine dâir bir resimli haber bulunuyor:

“İnönü şehrimizde - C. H. P. Genel Başkanı Ismet lnönü. emekli Orgeneral Ali Fuad Erden ve eski Maliye Bakanlarından Fuad Ağralının cenaze törenlerlnde hazır bulunmak üzere dün uçakla Ankaradan gelmiştir. Buna dair haberlerimiz beşinci sahifededlr. Resimde İnönü, hava meydanında kendisini karşılıyan gelini ile görülmektedir.”

14 Mayıs 1957 târihli Akşam gazetesinin birinci sayfasındaki resimli habere göre de:

“C.H.P. Genel Başkanı İsmet İnönü evvelki gün vefat eden emekli Orgeneral Ali Fuat Erden'in bugünkü cenaze merasiminde bulunmak üzere şehrimize gelmiştir. İnönü, oğlunun arabasına binerek doğruca, merhum emekli Orgeneral'in Cihangir'deki evine giderek tâziyede bulunmuştur.”

Erden'in têlîfleri

Erden'in yukarıda gayet hacimli iki eserini zikretmiştik. O, bunlara, bilâhare aşağıdaki çalışmaları ilâve etmiştir:

- Pâris'ten Tih Sahrası'na, İstanbul: Akşam Matbaası, R. 1336 / M. 1920, 22 cm, 103 s. (2. Baskısı. Ankara: Ulus Basımevi, 1949, 20 cm, 183 s., resimli, haritalı);

- Süleyman Paşa Ordusunun Balkan'daki Harekâtı, İstanbul: Erkân-ı Harbiye-i Umûmiye Tâlim ve Terbiye Dâiresi, R. 1340 / M. 1924, 26 cm, 107 s.;

- Fransızca: La Question des Détroits: ses origines, son évolution, sa solution à la Conférence de Lausanne, Paris: Éditions et Publications, 1928, 24 cm, 191 p.;

- Atatürk, İstanbul: Burhanettin Erenler Matbaası, 1952, 20 cm, 140 s., resimli;

- İsmet İnönü, İstanbul: Burhanettin Erenler Matbaası, 1952, 20 cm, 246 s., resimli;

- Birinci Dünya Harbinde Suriye Hâtıraları, İstanbul: Halk Matbaası, 1954, 20 cm, 282 s., resimli, haritalı…

 

İttihâdcı ve Kemalist İhtilâllerinin sayılı fâillerinden Orgeneral Ali Fuad Erden'in, çok yakın dâvâ arkadaşı ve âile dostu İsmet İnönü hakkındaki imzâlı kitabı… (Moda Müzâyede'de satışa çıkmıştır. Kitabın Uydurmaca tercümesine, İnönü Vakfı'nın İnternet Sitesinden erişilebilmektedir.)
***  

 

 

 

 

 

Sabataî Cemâatinin bir güzîdesi

Ali Fuad Erden, çok geniş bir Sabataî akrabâ topluluğuna mensûbdu. Kendisinin vefât îlânına istinâden, babasının, “mülga Harbiye Nezareti erkânından İzzet Bey” olduğunu tesbît etmiştik. (Annesinin ismini bulamadık…) İzzet Bey'in bir kardeşi Nûreddîn Bey, dîğeri Müderriszâde Abdurrahman Âsım Bey'dir. İsmini tesbît edemediğimiz bir dördüncü kardeş daha vardır ki Dr. Vehbi Salâh Durusoy, onun oğludur. Emin Âli Durusoy'un vefât îlânına istinâden, baba dedeleri, “Belgrad Mutasarrıfı Nûreddîn-i Sipâhî”dir. Kezâ, “Cerrahpaşa Hastahânesi Baştabîbi Dr. Esad Durusoy” ile Emin Âli Durusoy'un annesi Hatice Hayriye Hanım'ın vefât îlânında da, zevci, “Sipâhîzâde Nûreddîn Bey” ismiyle zikredilmektedir. (Yeni Sabah, 9 Haziran 1948, s. 3)                                                                             

Bu dört kardeşin çocukları, mühim mevkıler elde etmiş, memleketin gidişâtında söz sâhibi olmuş altı amcazâdedir:

Orgeneral Ali Fuad Erden, İzzet Bey'in oğludur.

Sipâhîzâde Nûreddîn Bey – Hayriye Hanım çiftinin çocukları, Esad ve Emin Âli Durusoy'dur.

Nevzad ve Fahri Tandoğan kardeşler ise, Müderriszâde (?) Abdurrahmân Âsım Bey ile Sadberk Hanım'ın oğullarıdır. (Fahri Tandoğan'ın -16 Nisan 1965 târihli Milliyet gazetesinin 2. sayfasındaki- vefât îlânında geçen bu “Müdderriszâde” künyesi ile yukarıda zikrettiğimiz “Sipâhîzâde” künyeleri arasında bir tenâkuz mevcûddur…)      

Org. Ali Fuad Erden'in baba tarafından akrabâları

Erden'in baba tarafından akrabâlıklarında çok mühim bir unsur, Erden'in üç amcazâdesi dâhil, devrin pek nüfûzlu bâzı şahsıyetleriyle evlenmiş olan dört kız kardeştir:

- Zübeyde Râsime Hanım,

- Fehâmet Fahriye Hanım,

- Fatma Hayriye Hanım,

- Emîne Râika Hanım.

Bunlar, haklarındaki vefât îlânlarında, “Trablusgarb Vâlisi Ahmed Râsim Paşa'nın torunları; Hicâz, Yemen ve Şam Vâlisi Mehmed Kâmil Bey ile Basîre Hanım'ın kızları” olarak künyelenmektedir.

Bu hanımlar etrâfında örülen akrabâlık bağları, bize, Kemalist İhtilâli tahakkuk ettiren ve bu totaliter ideolojiyi günümüze kadar ayakta tutan, Türk Milletine dayatan, Anadolu halkını Avrupa'ya temessül ettirmek için onu bir vâsıta olarak kullanan mütehakkim zümre hakkında da bir fikir veriyor.

Bu zümrenin bel kemiği, birinci derecede (Sabetay Sevi yerine Mustafa Kemâl'e tapınışı benimsemiş, pek kuvvetli bir cemâat şuûruna sâhib, birbirlerine akrabâlık bağları ve an'anevî tesânüd hissiyle kenetlenmiş, Türk asıllı kimselerin sâdece Kemalist, Materyalist, Avrupacı olanlarıyle -cemâatin ırkî tereddîsini önliyecek, bununla berâber erimeye yol açmıyacak nisbette- karışmış, 19. asırdan beri -derin uykulardaki Müslümanlardan farklı olarak, Şemsî Efendi, Terakkî ve Fevziye Mektebleri gibi- kendi cemâat çocuklarına mahsûs her kademeden mektebler açıp hem bunlarda, hem Avrupa'da çok iyi tahsîl yaparak ve kendi mensûblarını kayırarak iktisâdî hayâtta, orduda, matbûâtta, üniversitede, fikir âleminde, siyâsette muhkem mevkıler elde etmiş, târihî olarak kısmen Aşkenaz, ama daha ziyâde Sefarad ve Marano menşêli, oldukça mütecânis kalbur üstü bir kitle teşkîl eden) Sabataîler (ki 1900 senesi civârında, bütün Balkanlar, Marmara ve Ege Bölgesi'ne yayılmış, 20 bini Selânik'de olmak üzere, –tahmînen- toplam 50 bin kişilik bir nüfûsa sâhib idiler; bugün de, Avrupa, Amerika ve İsrâil'e muhâceretlerden sonra, belki 100, belki 200 bin kişilik bir nüfûs teşkîl ediyor olsalar gerektir), ikinci derecede ise, yarı Sabataî hüviyetinde olan Masonlar (hâlen 20 bin civârında) ile Avrupalı hayât tarzını benimsiyerek Avrupa'ya temessül etmiş olan, Marksizmden Liberalizme kadar geniş bir yelpâzeye yayılan, hattâ akılla, iz'ânla alay edercesine Milliyetçilik iddiâ eden, çok kerre ilk iki zümreyle iç içe geçmiş bulunan katı Kemalistler, Kemâlperestlerdir.

Sabetay Sevi'nin 16 ve 17'nci Emirleri

Bu bahisle alâkalı tesbîtlerimiz, Sabetay Sevi'nin (1626-1676) “18 Emr”inden (“Encomiendanzas”) husûsen şu ikisi göz önünde bulundurularak değerlendirilmelidir:

“[18 Emrin] on altıncısı şudur ki Türklerin âdetlerine riâyete îtinâ edilsin; zîrâ bu sûretle onların gözleri kör edilecektir! Ve Ramazan orucunu tutmak için sıkıntıya girmesinler! Kezâ onların şeytan için kestikleri kurban hakkında da! Gözle görülen her şey îfâ edilsin!

“On yedincisi şudur ki onlarla [Türklerle ve daha umûmî olarak bütün Müslümanlarla] nikâh akdedilmemeli,  münâsebette bulunulmamalı, hayâtta veyâ memâtta kendileriyle hiçbir yakınlık kurulmamalıdır. Zîrâ onlar murdardır, kadınları sürüngendir ve Kitâb-ı Mukaddes'teki şu Âyet bu mevzû ile alâkalıdır: Bir dört ayaklı ile yatana lânet olsun!” (Prof. Avram Galanti ve Edirne Hahambaşısı Abraham Danon'a istinâden)