Mustafa Kemâl’in hastalığı, ölümü, cenâzesi 82

Kemalist Rejim, kendi resmî teblîğini tekzîb etti

Hâlbuki, yukarıda aynen iktibâs ettiğimiz 20 Eylûl 1937 târihli resmî teblîğin üzerinden henüz bir hafta geçmişken, Kemalist Rejim, kendi kendini tekzîb edecek ve sıhhî sebeble verilmiş bir mêzûniyetin değil, Başvekâlet tebeddülünün bahis mevzûu olduğunu bizzât îtirâf edecektir. Bu îtirâf, Sertel'lerin Tan gazetesinin neşriyâtı üzerine yapılacaktır.

Mezkûr gazetenin 27 Eylûl 1937 târihli nüshasındaki bu mes'eleyle alâkalı haber, hakîkate muvâfıktı:

“Başvekâlette kat'î bir değişiklik olduğu artık tahakkuk etmiştir. Bugün fiilen Başvekâlete Celâl Bayar geçmiş bulunuyor. Fakat yeni bir vekiller heyetinin kurulması için meclisin toplanması lâzımdır. Kamutay, Nyon anlaşması münasebetile fevkalâde bir toplantı yapmıştı. Arkasından bir daha fevkalâde toplantı fazla geleceği için ikinci teşrin başında meclis mutad toplantısına başlayıncaya kadar Başvekil İsmet İnönünün mezun bulunması tarzında bir şekil muhafaza edilecek ve Celâl Bayar yeni vazifesini vekil adı altında yapacaktır.” (Akşam, 27 Eylûl 1937, s. 1'den naklen)

Bir gün sonra neşredilen “Riyaseticumhur Genel Sekreterliğinin resmî tebliği”nden anladığımıza nazaran, Tan gazetesi, 28 Eylûl  1937 târihli nüshasında, ayrıca, “Şâyialar” başlığı altında, “Teşkîlât-ı Esâsiye Kanûnunun tebdîl edilebileceğinden” ve “intihâbâtın yenilenebileceğinden” bahsetmiştir. Bu kadarı, mezkûr gazetenin “10 gün müddetle kapatılması” için kâfî gelmiştir! (Akşam, 29 Eylûl 1937, s. 2) Sebeb mi? “Memleketimizin esaslı işlerile alâkadar rivayetlerin, hiç bir kontrola tâbi tutulmaksızın ve mesul ve salâhiyetli mercilerden tahkik edilmeden, herhangi uzak ve yabancı bir  memlekette geçiyormuş gibi ve lâubali bir tarzda neşredilmesi, milletimizin yüksek menfaatlerile hiçbir vakit kabili telif değil” imiş! (Akşam, 29 Eylûl 1937, s. 1)

Bu meyânda, mezkûr resmî teblîğde, Kemalist Rejim, kendi kendini tekzîbden hâlî kalmıyordu:

“Başvekil İsmet İnönü mezuniyet almıştır. Ve Meclis toplandığı vakit Celâl Bayar'ın Başvekâlet makamına getirilmesi tekarrür etmiştir.”

Binâenaleyh bahis mevzûu olan, İnönü'nün sıhhî sebeblerle ve bir buçuk ay müddetle izne ayrılması değil, düpedüz menkûb olması ve yerine Bayar'ın tâyîn edilmesi idi!

Nitekim, bu resmî teblîğ üzerine, Kemalist Rejimin matbûâttaki başlıca sözcüsü sayılan Falih Rıfkı Atay, sâhibi olarak göründüğü ve Cumhuriyet Halk Fırkası'nın nâşir-i efkârı olan Ulus gazetesinin 29 Eylûl 1937 târihli nüshasındaki başmakalesinde, Bayar'ı Başvekîl sıfatıyle tebrîk ediyor ve makalesini, “Atatürkü seven herkes Celâl Bayarın yardımcısıdır” hükmüyle nihâyetlendiriyordu.

Kemalist Rejimde “en büyük şeref”, “Büyük Şef”e “hizmet etmek” imiş

Atay, başmakalesinde, bilvesîle, devrin “Tek Adam”da temerküz eden totaliter iktidâr yapısını dile getiriyor:

“Bugünkü nüshamızda neşrettiğimiz resmî tebliğ, dinlenmek ihtiyacını hissederek Atatürk'ten izin istiyen İsmet İnönünün yerine, Kamutay açıldığı vakit, Celâl Bayarın Başvekillik makamına getirilmesi tekarrür ettiğini bildirmektedir. […]

“Şahsiyetlerden bahsetmeğe ihtiyaç var mı? Kurtuluş harbinde cephe kumandanı İsmet, Lozan konferansında yeni Türk devleti murahhas heyetinin reisi İsmet, ilk Cumhuriyet Başvekili ve on iki yıldanberi hükûmet reisliğinde bulunan İsmet, bir kelime ile, harpte ve sulhte, Atatürkün emrinde ve Atatürkün evlâd, arkadaş ve yoldaşı İsmet! O, pek az faniye nasip olan şanlı hayatının en büyük şerefini, Atatürke hizmet etmiş olmakta bulmuştur.

“Atatürk adı, millî kurtuluşu ve onun bütün neticelerini izah eder. Ve bir Türk inkılâpçısının en iyi vasfı da Atatürke hizmet kelimelerile hulâsa olunabilir. Bu memlekette hakikî iktidar mevkii Atatürkün kalbidir. İsmet, o kalbde yer bulanların ve bu sevgiden daha mukaddes mükâfat olmadığını bize öğretenlerin başında gelir.

“Yeni Başvekil Celâl Bayar, Anadolu ihtilâlinin ilk günlerinde Atatürk davasının ön safına katıldı ve bir an fasıla vermeksizin, hayatını onun idealine vakfetti. Atatürk kendisine daha Kuvayi Milliyenin pek nâzik ve buhranlı anlarında yüksek vazife ve mesuliyetler vermiştir. Zaferden sonra yeni devlet mekanizması kurulmağa başladığı vakit memlekette malî ve iktisadî âlem yabancıların elinde idi. Milleti maliyece ve iktisadca kurtarmak, yeni rejimin ağır vazifelerinin başında geliyordu. İnkılâp türklerinin bu işte muvaffak olacağına hiç kimsenin inandığı ve bizi ümitlendirdiği yoktu. Atatürk bu sırada ilk millî bankayı tesis etmek mesuliyetini Celâl Bayara verdi. Eseri ve eserleri meydandadır. Yeni Türkiyenin maliye ve iktisad inkişafının tarihini yazacak olanlar, Celâl Bayar ismini hürmetle anmağı unutmıyacaklardır. O yalnız İş bankasını değil, Türkiyede modern millî bankacılık hayatını kurmuş ve maliye ve iktisad âleminin Türk unsuru ile kadrolanmasını temin etmiştir. […]

“Yeni vazifesini dahi şerefle başaracağından şüphe edilir mi? İsmet İnönü gibi, onu da, hizmetinde yetiştiren ve devlet adamı vasıflarını keşfeden Atatürktür. O da, şimdiye kadar olduğu gibi muvaffak olmakta ve inkılâp Türkiyesinin nesiller yıpratacak olan muazzam inşa eserini tamamlamakta devam edecektir.” (Akşam, 29 Eylûl 1937, s. 1'den naklen)

 

Türkiye'de Cumhûriyet rejimini kurduklarını iddiâ eden hokkabazların gözde temsîlcilerinden (Aydın Locası Müntesibi) Fâlih Rıfkı'ya nazaran, “en büyük şeref”, “Büyük Şef”e hizmet etmekmiş... Bir de: “Bu memelekette hakîkî iktidâr mevkıi, onun kalbi” imiş…
***  
 

 

 

Kemalist Hükûmet Programlarının değişmez 1. Maddesi: Anadolu Milletine Kemalist hayât tarzını benimsetmek

Celâl Bayar, 20 Eylûl 1937'de, gûyâ vekâleten Kemalist Hükûmetin başına geçince, tez vakitte (27 Eylûl 1937), bir Hükûmet Programı neşretmişti. Üç maddeden ibâret bu programın baş mes'elesi, Anadolu Milletine Kemalist hayât tarzını benimsetmek, cem'iyeti Kemalist İdeolojiye göre şekillendirmekti:

“Başvekillikte vukubulan değişiklik memleketin ana siyasetinde hiç bir değişikliği mucib olmıyacaktır. Zira bu siyaset Atatürkün siyasetidir. Önümüzde açılan yeni devrede hükûmetin takib edeceği programın ana vasıfları şunlar olacaktır:

“1- İnkılâbın icablarını umumî hayata geniş bir ölçüde yaymak, geçmiş günlerden kalan, kuvvet ve zaman israflarına sebep olan kırtâsî [“bureacratique”] ruhu tasfiyeye uğratmak,

“2- İrticaa, yıkıcı ve menfi âmillere söz hakkı vermemek şartile inkılâb çerçevesi içinde müsbet bir münakaşa ruhu yaratmak ve milletin siyasî olgunlaşmasına ve umumî işlere canlı bir alâka ve emniyet bağlamasına imkân hazırlamak,

“3- Bir taraftan inkılâbın esas ve icablarını yaratırken bir taraftan da umumî hayatı programlaştırmak.” (Akşam, 28 Eylûl 1937, s. 1)

 

20-25 Eylûl 1937 târihlerinde Dolmabahçe Sarayı'nda tertîb edilen II. Târih Kongresi'nde, “Tek Adam”, fiilen Başvekâlete getirdiği Celâl Bayar ve Millî Müdâfaa Vekîli General Kâzım Özalp ile sohbet ederken…
Bütün Kemalist Hükûmet Programlarının sarîh veyâ zımnî birinci maddesi, Anadolu Milletine, Kemalist, yâni alafranga hayât tarzını benimsetmektir…
***