Mustafa Kemâl’in hastalığı, ölümü, cenâzesi 93

“- Sen de Hükûmet Reîsi misin? Nedir bu hâl?”

 “[Mustafa Kemâl'in] son zamânlarda [1936'dan îtibâren] İsmet Paşa'yla araları açıldı. Siyâset adamlarımız buna ne türlü sebeb buluyorlar, bilmiyorum. Fakat ben bir psikolojik sahneye şâhid oldum:

“Florya'da oturuyorduk. Gece yarısı kız kardeşi Makbûle Hanım alı al, moru mor geldi. Gözleri yaşlı; her türlü mukaddimeyi bir tarafa bırakarak:

‘- Sen de Hükûmet Reîsi misin? Ben de senin kardeşin miyim? Nedir bu hâl? Bugün her şey İnönü'dür!'

diye söze başladı. İsmet Paşa'nın aleyhinde birçok atıp tuttu. Sebebi de ne imiş? O gece, Büyükdere'de bir suarede, Paşa, Makbûle Hanım'a lüzûmu kadar iltifât etmemiş!

“Atatürk'ün bitleri ve tahtakuruları”

“Derken sofradaki Selânik yârânı, fırsatı ganîmet bildiler. Çünki Mustafa Kemâl'in gece-gündüz hemdem olduğu dalkavukların bu kısmını İnönü sevmezdi. Tütüncü İsmâil Hakkı sarhoşunun, Hacı Mehmed [“Yörük / Kocacık” efsânesinin yalancı şâhidlerinden Hacı Mehmed Somer] gibi aptal, Sâlih Bozok gibi kaz kafalı, v.s. insanların nesini sevsin? Bunlar Atatürk'ün bitleri ve tahtakuruları olup her gece adamı soğuk müdâhaneleri ile birçok işlerde baştan çıkarırlardı.

“M. Kemâl'in vilâdî olan kıskançlığını ve megalomanisini” tahrîk ediyorlar

“Fırsatı ganîmet bilerek, İsmet Paşa'ya olan nefsâniyetlerini sayıp dökmeye başladılar.

“O Hacı Mehmed [Somer]: ‘- Nedir bu İnönü'nün saygısızlıkları? Birkaç vakitten beri Atatürk'ü hiçe saymaya başladı…' diyerek o türlü uzattı ki Mustafa Kemâl'in vilâdî olan kıskançlığı ve megalomanisi buna dayanamazdı…

“Râdife”nin “Büyük Şef”in önüne geçebileceği korkusu

“Her hâlde bunun evveliyâtı da vardı. Yâni acabâ İnönü popülarite kazanıp Atatürk'ün artık beyni sulanmış olduğunu, buna kanarak yerine oturmak mı isteyecek? [Bozuk cümle.] Kılıç Ali, Recep Zühdü [Soyak], Cevâd Abbâs [Gürer] ve bu Hacı Mehmed [Somer] gibi cühelâ, bu türlü düşünebilirler… Mustafa Kemâl giderse, bu parazitlerin hâli ne olur? Hiçbir şey olmaz ama, bayağı adamlara böyle bir korku gelir…

“Rûhî ve organik muvâzenesizliği”

“Hakîkaten de Mustafa Kemâl'in rûhî ve organik muvâzenesizliği göze batmaya çoktan başlamıştı. Refîk Saydam bana söylemişti. Bu doktor, İsmet İnönü'nün yârigârı olduğu mâlûmdur. Safvet Arıkan da, Atatürk'ün vefâtı günü, bana: ‘- Ne tâlihli adam imiş! Vaktinde ölmesini de bildi!' demişti.

“Tek Adam”, Niyon'da olduğu gibi, Montrö'de de Başvekîli devre dışı bırakıyordu

“Makbûle Hanım'ın ağladığı gece, Montreux'de Boğazlar konuşuluyordu. [Haziran – Temmuz 1936.]  Başvekîl ile konuşmadan, görüşmeden, Atatürk, Tevfîk Rüşdü'ye [Dr. Aras; “Selânik yârânı”nın bir başka unsuru] telefonla doğrudan doğruya direktif veriyordu.

“Tek Adam”ın “vâhimeleri”, “Râdife”nin “bıkkınlığı”, “Selânik Yârânı”nın entrikaları

“İki Paşamız arasında çatışmalar sâde bir türlü değildi. Atatürk'ün vâhimeleri, kıskançlığı, İnönü'nün bıkkınlığı, Selânik yârânının içerden çalışmaları patlak verdirdi.

“Makbûle Hanım sızlanıp dururken, Atatürk, o gece, bizim gibi yârân gayrisi olan birkaç Meb'ûs karşısında, kız kardeşine uymanın ‘empoli' [Frc. “impoli”, nezâket dışı, nezâketsizlik] olacağını düşünerek:

‘- Sen, ben kim oluyoruz? Herkes bu memlekette ne ise biz de oyuz! İsmet Paşa neden herkesten fazla sana iltifât edecekmiş?'

ve sâire gibi oldukça demokratik bir nutuk verdi.

“Demokrasi zuhûrâtı”

Fakat bu demokrasi zuhûrâtını biz yutmadık. Evzâ ve harekâtından, fenâ hâlde içerlediğini belli ediyordu…

“Tam alaturka!”

“İsmet Paşa menkûb oldu! Tam alaturka! Bir Osmanlı Vezîri gibi!

“Nekbetin başlıca faktörleri”

“Nekbetin en büyük faktörü; kıskançlık, alkol, Atatürk'ün yersiz olan ‘phobie'leridir.

“Fakat netîce, Celâl Bayar'ın şişirilmesi olmuştur ki o gün bu gündür ‘İnönü – Bayar' sidik yarışı başımıza çöktü… Bakalım, bu ikiliğin sonu ne olacak?” (Özalp 2016: 74-76)

 1_42

 (Akşam, 22 Eylûl 1937, s. 1)

19 Eylûl 1938 akşamı “Beyaz Tren”de cereyân eden sahnenin Prof. Dr. Saîm Ali Dilemre tarafından yorumu: “İsmet Paşa menkûb oldu! Tam alaturka! Bir Osmanlı Vezîri gibi!”

Azil fermânından iki gün sonra, 21 Eylûl 1938: II. Târih Kongresi'nde, “Büyük Şef”, menkûb Başvekîl ve yeni Başvekîl, Dolmabahçe Sarayı'nın Muâyede Salonu'ndaki Locadan Kongre'yi tâkîb ediyor ve perde arkasında olup bitenler hakkında efkârıumûmiyeye renk vermiyorlar…

Bilhassa totaliter rejimlerde sahnenin önü ile arkası çok farklı, hattâ birbirine zıddır…

***   

Bardağı taşıran son damla: Bira fabrikası mes'elesi

Montrö Muâhedesi, Hatay mes'elesi, çiftliklerin bağışı, içkili karârlar, Vekîllerin azarlanması, kısançlık, tekebbür, Makbûle Hanım'ın ve etrâfın tahrîkâtı ve nihâyet münâkaşa akşamının gündüzünde, 18 Eylûl 1937'de, TBMM'de, İnönü'nün siyâsetine muvâfık olarak tasdîk edilen Niyon Îtilâfının doğurduğu çatışma ve gerginlik hâli…

Seneler geçtikçe biriken, iz bırakan, ara bozucu bir yığın tatsız hâdise…

18 Eylûl 1937 akşamı bardağı taşıran son damla ise, Hasan Rıza Soyak'ın rivâyet ve îzâhatına nazaran, iki rakîb bira fabrikası etrâfındaki menfâat kavgası ve bu vesîleyle, İnönü'nün, âsâb bozukluğu ve gerginlik hâlinin têsîriyle ve herhalde biraz da onca senelik arkadaşlıklarından, 13 senelik Başvekîlliğinden ve CHP tabanındaki geniş destekten cesâret alarak, “Tek Adam”a karşı “haddi aşan” çıkışları olmuştur.

Şöyle ki:

Kemalizm, bütün Anadolu halkını biracı yapmak istiyor

O sıralar, M. Kemâl'in, kendi Orman Çiftliği'nde kurduğu Ankara Birası Fabrikası'nın bir tevsî mes'elesi vardır. Kemalist Rejim, Kur'ân-ı Hakîm'in Ahkâm Âyetlerini “mülga” îlân etmiş (Atay 1980: 393), birçok harâmla berâber içkiyi de helâl kılmıştır. “Bira ve şarabın sıhhî faydaları ve gıdâî değerlerine” dâir reklam afişleri basılmakta, Orman Çiftliği'nde –küçücük çocukların da ellerinde bira bardaklarıyle görüldüğü- Âile Bira Bahçesi faâliyet göstermekte, biteviye “Herkes Ankara Birası İçiyor!” reklam ve telkîniyle, ayrıca Devlet ricâlinin de bizzât nümûne-i imtisâl olmasıyle, bütün Millet içki içmeye, içkici olmaya teşvîk edilmektedir.

Şimdi hedef, Ankara Birası Fabrikasının kapasitesini arttırarak birayı Anadolu'nun en ücrâ köşelerine kadar yaymaktır. Kemalist Hükûmet, gûyâ “memlekette bol istihsal etmek ve ucuza satmak suretiyle birayı tamim ederek halkı ağır içkilerden –mümkün olduğu kadar- kurtarmayı gaye edinmiş” (Soyak 1973: II/702) imiş…

2_28

Mustafa Kemâl'in, sâhib olduğu muazzam Orman Çiftliği'nde bira istihsâl eden Fabrikası'nın 1930 senesine âid bir reklam afişi…

Kemalist Rejim, Kur'ân-ı Hakîm'in Ahkâm Âyetlerini ilga etmek ve bu meyânda, birçok harâmla berâber içkiyi de helâl kılmak, binâenaleyh Yüce Şârî'den üstün olmak iddiâsındadır…

Anadolu halkını içkici yapmak hedeflerinde dahi geniş mikyâsda muvaffak oldular. Öyle ki bugün pek çok büyük mağazanın reyonlarını dolduran çeşit çeşit içkiler peynir-ekmek gibi satılıyor, büyük şehirlerde içki masaları sokaklara taşıyor, Mîlâdî yıl başlarında, Frenkleşmiş milyonlar “kafayı çekerek” yeni seneyi tes'îd ediyor, Üniversite ve sosyete muhîtlerinde, içki içmemek bir İrticâ tezâhürü addediliyor…

***