13 Mart 2019

Nevbahar’ın Söyledikleri

Betonla kaplı uygarlığımızda pek fark edilmemiş olsa da mevsim şimdilerde, Nevbahar. Çiçeğiyle, böceğiyle, türlü türlü hediyesiyle çaldı kapımızı yeniden. Hal diliyle insana bir şeyler anlatma derdinde sanki.  Sahi, farkında mıyız, Nevbahar'ın söylediklerinin.

 

Dinle bak, Nevbahar ne söylüyor,

Bir kardelen usulca boy veriyor,

Dağlardan süzülerek yeşil düzlüklere,

Baharın berrak coşkusu geliyor…

 

Toprak, insan için yaşamın başladığı ve nihayete ereceği yer. Bu yüzden toprağa ne kadar yakınsa o kadar mutludur belki de insan. Modern insanın mutsuzluğunun bir nedeni de gök kafesli evlerde yaşamak değil mi? Toprakla, doğayla arasına mesafe koyduğu zamandan beri mutsuz insan.!

 

Şu sıralar mecmualarda sıkça yazdığına göre insanlar giderek mutsuzlaşıyormuş. Bunca ihtişama, lükse ve konfora rağmen neden mutsuz insan! Oysa, kerpiç kokulu damların, utangaç pencerelerinden sokağa taşardı kahkahalarımız. Bazen dost meclislerinde, bazen başı dumanlı bir sobanın etrafında bölünür giderdi tasalarımız.

 

Henüz beton çağı başlamamıştı ve kimse bahara, çiçeğe, ağaca şiir yazmıyordu. Çelik kafesli gökdelenlere merak salmaya başlayınca, ağaç plastikten, çiçek seradan, yıldızlar metalden olunca, şairler şiir yazmaya başladılar toprağa, ağaca, çiçeğe ve bahara.  Bende şiirler yazıyorum şimdilerde, Nevbahar'a.  

 

Teneffüs zili çalınca bahçeye koşan çocuklar gibi heyecanla koştuğumu bilirim otobüs peronlarına. Duman altı yolculuklarım, küçük bir köy kahvesinin önünde son bulurdu.  Herkes anam, babam, bacım, gardaşım. Kimin elini tutsam dert ortağım, sırdaşım, arkadaşım. Şimdilerde çiğdem zamanı köyümün dağlarında. Sarı çiğdem, beyaz çiğdem, gelincik çiğdem. Renk renk süslemiş kara toprağı İlahi bir el tüm cömertliğiyle yine.

 

Nevbahar, kışın ardındaki bereket, soğuk gecenin sabahındaki güneş. İnsan için yenilenmek, pes etmemek, vazgeçmemek gerektiğini söylüyor. Rengarenk gelinliğiyle bir kardelen toprağı deliyor. Kuşlar yuva kurma, fidanlar boy verme arzusunda. Çocuk misali sabırsız fidanlar büyümek için, kimine gölge, kimine meyve vermek için.

 

Nevbahar, kutlu bir dirilişin başlangıcı. Toprak dirilir, karınca uyanır, arılar açar kanatlarını yeniden, nazlı sümbüllerin, utangaç gelinciklerin, gururlu papatyaların ardına düşmek için. Hayat bulur yeniden öldü denen her ne varsa, kâinat sanki beklenen büyük buluşmanın provasında.

 

Sabrın sonunda selamet, zorluğun ardında rahmet olduğunun kanıtı, Nevbahar. Kara kışın, sert ayazların ardındaki rahmetin sebebidir. Değişimin ve dinamizmin en somut halidir, Nevbahar. Modern yaşamın monotonluğuna ve tekdüzeliğine karşın, hareketi, değişimi, yeniliği ve gelişimi içinde barındırır. Yenilenmenin, değişimin, gelişimin güzelliğini gösterir. Sahi, modern insanın mutsuzluğunun bir nedeni de tek düze ve monoton şehir yaşamı değil miydi?

 

İnsana umudunu kaybetmemesini söyler, Nevbahar. Ruhunu modern çağın karanlığına teslim etmemesini öğütler. Toprağın da okyanusun da gökyüzünün de bir sahibi, kainattaki kusursuz nizamın bir ustası olduğunu hatırlatır. Okyanusun derinliklerindeki kum kurdunun da toprağın altındaki solucanın da gökyüzünün maviliklerindeki şah kartalın da rızkını veren bir Rahmet sahibinin olduğunu hatırlatır. Zira, kalplerin içinde saklı olanı, en sessiz duaları işiten Bir'ini hatırlatır.

 

İsterseniz, gözümüzü ve gönlümüzü hep birlikte Nevbahar'a çevirelim. Söylediklerine kulak verelim. Modern telaşları, dünyevi hırslarımızı bir kenara bırakıp, gözümüzün önünde akıp giden zamanı ve değişen mevsimleri temaşa edelim. Yağmurun sesini dinlemek, toprağın yumuşacık yüzüne dokunmak, ciğerlerimizde bir çiçeğin kokusuna yer açmak hepimize iyi gelecek…

 

Vesselam…