Ölüm kokusu
Eli kalem tutanlar iyi bilirler, bazen siz günlerce, aylarca hatta yıllarca bir yazının peşinden koşarsınız. Bazen de umulmadık bir zaman ve mekanda yazı her şeyiyle ayağınıza gelir. Okuyacağınız bu yazı da ikinci cümleden bir yazı. Kızgın güneşin kızıl alevlerini koyu gölgelere terketmeye azmettiği safalı bir ikindi vakti. Şehr-i İstanbul’u fetheden o büyük sultanın Fatihlik madalyasını asırlardır adıyla iftiharla başının üstünde bir taç gibi taşıyan şehirde davete adanmış usta bir yazarın muhabbetli mekanındayız.
Usta yazar ölüme dair bir kitap kaleme almaya azmü
cezmü kast eylemiş, aylarca gayret göstererek vücuda getirdiği kitabını
toparlamak için çalışma masasını iyice dağıtmış. Usta yazar bu gayeye matufen
ölüm hakikatini en iyi anlayan ve anlatan sağlık çalışanlarını etrafına
toplamış. Sağlıkçılar hayli kıdemli. Tavşan kanı çaylar demli. Konu ölüm olunca
gözler nemli mi nemli. İşte ölüm üzerine gerçekleşen bu ‘’sağlıklı’’ sohbetten
hissemize düşenler:
YAZSAM KİTAP OLUR
Usta yazar misafirlerine merakla soruyor: ’’Çalıştığınız
bölüm size insanların en son hallerini görme imkanını sunuyor. Şöyle bize
aktarabileceğiniz ibretamiz hatıralarınız var mı?’’
Merakla tevcih edilen sual bir hanımefendi tarafından heyecanla
cevaplanıyor:
‘’Hocam, insanların son hallerini ölüm karşısındaki
tutumlarına dair şahit olduğumuz öyle olaylar, hikayeler, hatıralar var ki
yazsak kitap olur’’
ÖLÜM KOKUSU
İnsan hayat okulunda ömür boyu bir öğrenci yaşadıkça
daha neler duyacak neler öğreneceğiz kim bilir?
Hani ölüm korkusunu bilir duyardık da ölüm kokusunu hiç duymamıştık. O da bugüne
nasipmiş.
Usta yazarın duayen sağlıkçılara insanların
öleceklerini anladığınız bir işaret var mı?’’ sualine cevap koro halinde geliyor:
‘’Evet, insanların öleceklerine dair bir işaret var: Ölüm
kokusu.
O kokuyu biz biliriz. O kokuyu aldığımız zaman
hastamızın dünyasını değiştirmekte olduğunu anlarız.’’
İMANIN GÜCÜ
Usta yazar tecrübeli misafirlerine ölüm hakkında
öncesi ve sonrası ile ilgili suallerine devam ediyor.
İman eden bir insan ile iman etmemiş bir insanın ölüm
karşısındaki durumları arasında gözlemlediğiniz farklar oldu mu?’’
‘’Olmaz mı hocam!’’diyerek sözlerine başlayan bir
beyefendi kurduğu şu cümle ile her şeyi anlatıyor:
‘’İnanan bir insanın ölüm karşısındaki durumu ile
inanmayan bir insanın durumu arasında dağlar kadar fark var. İnanan insanlar
Rabbine teslim olmuş bir vaziyette dua ve zikir ile meşgul iken, inanmayan
insanlar umumiyetle gergin, kızgın ve
hırçın ‘’
O (s.a.v) BENDEN ÇOK ÇEKMİŞ
Orada bulunan sağlıkçılardan bir hanımefendi az önceki
beyefendinin bıraktığı yerden devam ederek İslam insana nasıl bir huzur, moral
ve motivasyon kazandırır? sualine cevap verircesine şahit olduğu ibret dolu bir
hadiseyi şöyle hikaye ediyor:
‘’Hastanemizde İslam’a hayli mesafeli olduğu her
halinden belli, ölmekten çok korkan son derece hırçın ve öfkeli bir hastamız
vardı. Hastanemize gelen bir manevi danışman kendisine Hz. Peygamber’in
hayatını anlatan bir kitap hediye etti.
Kadın kitabı okuyunca yüzde yüz değişti.
Artık öfkenin yerini sükûnet, hırçınlığın yerini teslimiyet
almıştı. Kendisine kısa zamanda yaşadığı
bu büyük değişimin sebebini sorduğumuzda
bize şöyle dedi:
‘’Peygamber efendimizin hayatını okudum. Bu vakte
kadar nasip olmamıştı. Onun çektiği çileleri okuyunca dertlerimi unuttum, isyan
etmekten utandım. Çünkü o benden çok çok fazla çekmiş.’’
DAHA ÖLMEDİ Mİ?
Usta yazar sorularıyla muhabbeti epey koyulaştırmıştı.
Ölüm üzerine bu ibretli sohbet bizi daha
ölmeden bu alemden almış adeta öbür alemin ortasına bırakıvermişti. Usta
yazarın şu suali de hayli anlamlıydı:
‘’Yakınları yoğun bakımda olan insanların durumları
nasıldı?
Mesleğine yıllarını vermiş bir hanımefendinin bu
soruya verdiği cevap bizi hem sevindiriyor, hem de üzüyor
‘’Bizim insanımız son derece duyarlı, duygusal, yardımsever
ve vefalı. Hasta yakınlarının kahir ekseriyeti hastalarıyla azami derecede
ilgileniyor. Fakat özellikle son yıllarda modernleşme ve dünyevileşme etkisini
burada da gösteriyor. Mesela ben nadiren de olsa şu kan dondurucu soru ile
karşılaşıyorum:
‘’Annem daha ölmedi mi, babam daha ölmedi mi? ALLAH
düşman başına bile vermesin böyle asi ve cani evlatlarda var işte’’