18 Ağustos 2023

Ölüm kokusu

Eli kalem tutanlar iyi bilirler, bazen siz günlerce, aylarca hatta yıllarca bir yazının peşinden koşarsınız. Bazen de umulmadık bir zaman ve mekanda yazı her şeyiyle ayağınıza gelir. Okuyacağınız bu yazı da  ikinci cümleden bir yazı. Kızgın güneşin kızıl alevlerini koyu gölgelere terketmeye azmettiği safalı bir ikindi vakti. Şehr-i İstanbul’u fetheden o büyük sultanın Fatihlik madalyasını asırlardır adıyla iftiharla başının üstünde bir taç gibi taşıyan şehirde davete adanmış usta bir yazarın muhabbetli mekanındayız.

 

Usta yazar ölüme dair bir kitap kaleme almaya azmü cezmü kast eylemiş, aylarca gayret göstererek vücuda getirdiği kitabını toparlamak için çalışma masasını iyice dağıtmış. Usta yazar bu gayeye matufen ölüm hakikatini en iyi anlayan ve anlatan sağlık çalışanlarını etrafına toplamış. Sağlıkçılar hayli kıdemli. Tavşan kanı çaylar demli. Konu ölüm olunca gözler nemli mi nemli. İşte ölüm üzerine gerçekleşen bu ‘’sağlıklı’’ sohbetten hissemize düşenler:

YAZSAM KİTAP OLUR

Usta yazar misafirlerine merakla soruyor: ’’Çalıştığınız bölüm size insanların en son hallerini görme imkanını sunuyor. Şöyle bize aktarabileceğiniz ibretamiz hatıralarınız var mı?’’

Merakla tevcih edilen sual bir hanımefendi tarafından heyecanla cevaplanıyor:

‘’Hocam, insanların son hallerini ölüm karşısındaki tutumlarına dair şahit olduğumuz öyle olaylar, hikayeler, hatıralar var ki yazsak kitap olur’’

ÖLÜM KOKUSU

İnsan hayat okulunda ömür boyu bir öğrenci yaşadıkça daha neler duyacak neler öğreneceğiz kim bilir?

Hani ölüm korkusunu bilir duyardık da  ölüm kokusunu hiç duymamıştık. O da bugüne nasipmiş.

Usta yazarın duayen sağlıkçılara insanların öleceklerini anladığınız bir işaret var mı?’’ sualine cevap koro halinde geliyor:

‘’Evet, insanların öleceklerine dair bir işaret var: Ölüm kokusu.

O kokuyu biz biliriz. O kokuyu aldığımız zaman hastamızın dünyasını değiştirmekte olduğunu anlarız.’’

İMANIN GÜCÜ

Usta yazar tecrübeli misafirlerine ölüm hakkında öncesi ve sonrası ile ilgili suallerine devam ediyor.

İman eden bir insan ile iman etmemiş bir insanın ölüm karşısındaki durumları arasında gözlemlediğiniz farklar oldu mu?’’

‘’Olmaz mı hocam!’’diyerek sözlerine başlayan bir beyefendi kurduğu şu cümle ile her şeyi anlatıyor:

‘’İnanan bir insanın ölüm karşısındaki durumu ile inanmayan bir insanın durumu arasında dağlar kadar fark var. İnanan insanlar Rabbine teslim olmuş bir vaziyette dua ve zikir ile meşgul iken, inanmayan insanlar  umumiyetle gergin, kızgın ve hırçın ‘’

O (s.a.v) BENDEN ÇOK ÇEKMİŞ

Orada bulunan sağlıkçılardan bir hanımefendi az önceki beyefendinin bıraktığı yerden devam ederek İslam insana nasıl bir huzur, moral ve motivasyon kazandırır? sualine cevap verircesine şahit olduğu ibret dolu bir hadiseyi şöyle hikaye ediyor:

‘’Hastanemizde İslam’a hayli mesafeli olduğu her halinden belli, ölmekten çok korkan son derece hırçın ve öfkeli bir hastamız vardı. Hastanemize gelen bir manevi danışman kendisine Hz. Peygamber’in hayatını anlatan bir kitap hediye etti.

Kadın kitabı okuyunca yüzde yüz değişti.

Artık öfkenin yerini sükûnet, hırçınlığın yerini teslimiyet almıştı. Kendisine kısa zamanda  yaşadığı bu büyük değişimin  sebebini sorduğumuzda bize şöyle dedi:

‘’Peygamber efendimizin hayatını okudum. Bu vakte kadar nasip olmamıştı. Onun çektiği çileleri okuyunca dertlerimi unuttum, isyan etmekten utandım. Çünkü o benden çok çok fazla çekmiş.’’

DAHA ÖLMEDİ Mİ?

Usta yazar sorularıyla muhabbeti epey koyulaştırmıştı. Ölüm üzerine bu ibretli sohbet  bizi daha ölmeden bu alemden almış adeta öbür alemin ortasına bırakıvermişti. Usta yazarın şu suali de hayli anlamlıydı:

‘’Yakınları yoğun bakımda olan insanların durumları nasıldı?

Mesleğine yıllarını vermiş bir hanımefendinin bu soruya verdiği cevap bizi hem sevindiriyor, hem de üzüyor

‘’Bizim insanımız son derece duyarlı, duygusal, yardımsever ve vefalı. Hasta yakınlarının kahir ekseriyeti hastalarıyla azami derecede ilgileniyor. Fakat özellikle son yıllarda modernleşme ve dünyevileşme etkisini burada da gösteriyor. Mesela ben nadiren de olsa şu kan dondurucu soru ile karşılaşıyorum:

‘’Annem daha ölmedi mi, babam daha ölmedi mi? ALLAH düşman başına bile vermesin böyle asi ve cani evlatlarda var işte’’