Orada bir çocuk ölür burada insanlığımız
“Geldik, çağı gördük ve ürperdik!” Ne kadar güzel ifade etmiş merhum Sezai Karakoç üstadımız. Her gün biraz daha artan bir hayret ve ürpertiyle bakakaldığımız; modern çağı. Belki de en büyük sorunumuz bakakalmak, bunun ötesine geçmemek, söz ile de olsa insanın insana olan zulmüne bir tepki göstermemek. Bize dokunmayan yılan bin yaşasın sözünü bu kadar içselleştirmiş olmamız belki de daha tehlikeli başka bir yanılgı.
Babası tarafından öldürülen çocuk!
Annesi ve sevgilisi tarafından darp edilerek öldürülen çocuk!
Sokak köpeklerinin öldürdüğü çocuk!
Bu hafta içerisinde gazete manşetlerinde yer alan olaylara ait haber
başlıklarından bazıları. Olaylar, mekanlar ve hikayeler değişse de mağdurlar
aynı. Tüm hikayelerde en çok onlar; çocuklar mağdur oluyor. Çünkü çocukların
merhamet dolu yürekleri ve küçük bedenleri insanın zulmüne karşı koyacak
savunma mekanizmalarına henüz sahip değildir. Henüz biz yetişkinler kadar
acımasız olmadıkları için kırılan, parçalanan, savrulan hep çocuklar oluyor.
“Birdenbire uyanır bir ana uykusundan,
Sapsarı bir korkuyla bakakalır nefessiz.
Orda, sabaha karşı bir çocuk ölür sessiz,
Burda ben...”
Yavuz Bülent Bakiler’in yukarıdaki dizelerinde ifade ettiği gibi,
orada bir çocuk ölür burada bizim insanlığımız, umudumuz, geleceğimiz…Dünyanın neresine bakarsanız bakın, orada
çocukların şiddete uğradığını, istismar edildiğini ve katledildiğini
görebilirsiniz. Halbuki çocuklar bir milletin, bir toplumun ve dahi tüm
insanlık aleminin umudu, geleceği, istikbalidir.
Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisinin verilerine göre; 2008-2017
arasındaki on yıllık dönemde dünya genelinde 0 ila 14 yaş arası yaklaşık
205.153 çocuk cinayet sonucu hayatını kaybetmiştir. 2017 yılında küresel ölçekte
2-17 yaş arası yaklaşık 1 milyar çocuğun fiziksel, cinsel veya duygusal şiddet
veya ihmale maruz kaldığı tahmin edilmektedir. Aynı araştırmaya göre beş yaşın
altındaki yaklaşık 300 milyon çocuğun toplumsal şiddete maruz kaldığı
düşünülmektedir (UNODC, 2019). Ülkemizdeki duruma bakacak olursak; güvenlik
birimlerine gelen veya getirilen çocukların karıştığı olay sayısı 2021 yılında,
2020 yılına göre %10,8 oranında artarak 499 bin 319 oldu. Bu olaylar nedeniyle
208 bin çocuk mağdur oldu (TÜİK, 2021).
Türkiye’nin de taraf olduğu; “Çocuk Haklarına Dair Sözleşme”,
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 20 Kasım 1989 tarih ve 44/25 sayılı
kararıyla kabul edilmiştir. Türkiye, sözleşme metnini 14 Eylül 1990 tarihinde
imzalamış ve sözleşme ülkemizde 4 Mayıs 1995 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Çocuk Hakları Sözleşmesine göre tüm
çocukların; “yaşama, gelişme, korunma ve katılma” hakları bulunmaktadır.
Sözleşmeyi kabul eden devletler bu hakları korumak ve geliştirmekle yükümlüdür.
Devletimiz, çocuklarımızı korumak için
elbette önemli gayretler ve çabalar ortaya koymaktadır. Bununla birlikte,
çocuklara yönelik suçların ve çocuk cinayetlerinin önlenmesi sadece devlet
eliyle yürütülecek bir mücadele değildir. Evvela çocukların en yakınında olan
anne babalar, aile bireyleri, akrabalar ve tüm insanlar çocukları korumak için
ortak bir anlayış içinde olmalı ve birlikte mücadele etmelidir.
Çocuklar, henüz kendilerini koruyabilecek olgunluğa sahip değiller ve
savunmasızlar. Daha önce yazmış olduğum bir makalemde ifade ettiğim üzere; “Bir çocuğun sığınabileceği en güvenli yer
insanın merhamet dolu yüreğidir”. Sözlerimi “Yüreğimin Sızısı Çocuklar” isimli şiirimden dizelerle tamamlarken,
çocukların insana verilmiş en kıymetli emanetlerden biri olduğunu ve çocukları
koruma görevinin hepimizin ortak sorumluluğu olduğu hakikatini bir kez daha
dikkatlerinize sunuyorum…
Ne minik ellerinden tutabildim,
Ne de gözyaşlarını silebildim,
Acına dair cümleler biriktirdim,
Sonra kifayetsiz cümlelerimi de sildim.
Vesselam…