20 Eylül 2020

ORGANİZE AKLIN FAİLİ MEÇHUL (BELLİ) SUİKASTLERİ (1)

Organize akıl, 1800'lerden itibaren Dünyadaki tüm savaş, katliam, açlık, soykırım, hastalık v.s. sorumlusu olan karanlık beynin bir tarafı.

30 yılını Dünya Bankası ve Dünya Sağlık Örgütü'nde çalışarak geçiren ekonomist ve jeopolitik analist Peter Koenig, Kendisine sorulan bir soruyu cevaplarken, kelimeleri arasında, organize aklın gündeminin küresel nüfusun azaltılması olduğunu, bilerek veya bilmeyerek söylediğinde, dünya basını bunu pek işlememişti.

Hatta bu aklın, en önemli hedeflerinden birinin dünya nüfusunu seçkin ve seçilmişlerden oluşacak 500 milyona indirgemek olduğunu, bunu da Terör ve savaş yoluyla, ülkeleri birbirlerine kırdırarak, toplu soykırımlarla, suni yolla biyolojik salgın hastalıklar yayarak sonuca ulaşmak olduğunu söylüyor.

Düşüne biliyor musunuz, yedi milyarın üstünde olan bir dünya nüfusunu 500 milyona indirme projesi.

Bütün emperyal projelerin anası bir proje, merkez bir proje, aslında ABD ve İsrail Terörünü en iyi açıklayan bir proje.

Şu an Dünyayı kasıp kavuran olan Covid-19 salgınının hangi projenin test edilme aşaması olduğu, sanırım daha iyi anlaşılıyor.

Tabi ki, organize aklın ajandasında, küresel cinayetler üzerine kurulu projeler ile beraber, bireysel olarak kendilerine engel teşkil edecek, tarihe yön verebilecek potansiyele sahip politik şahsiyetlere yönelik cinayetlerde yok değil.

Kennedy cinayeti buna en iyi örnektir.

Kennedy, Amerikan tarihinin en genç başkanıdır ve aynı zamanda Amerikan başkanı olmuş ilk katolik kişiydi.

John F Kennedy'nin babası olan Joseph Kennedy de politikacı olup aynı zamanda İngiltere büyükelçiliği yapmış olan Katolik bir büyükelçiydi. Ne babası, ne de başkan Kennedy Yahudilerle iyi geçinemiyorlardı . Babası büyükelçilik yaptığı dönemde Londra'da Yahudilerin boy hedefi haline gelmiş ve çeşitli saldırılara maruz kalmıştı.

Kennedy, babası gibi İsrail lobisinin Amerikan devleti üzerindeki faaliyetlerinden anormal derecede rahatsız bir politikacıydı. Kennedy e göre lobilerin Amerika'daki faaliyetleri Amerikan bağımsızlığına vurulmuş bir darbeydi.

Zira; İsrail, kurulduğu günden beri, Orta doğuda hep bir süper güç olma hayali ile hareket etmiştir. İsrail'in Dimona çölünde kurduğu nükleer santralinde peynir-ekmek gibi atom bombası ve nükleer başlıklı füzeler üretmesi özellikle Kennedy'i anormal derecede rahatsız etmiştir.

Kennedy, Ben Gurıon'a yazdığı sert bir uyarı mektubunda, İsrail'in nükleer programını durdurmaması durumunda Amerikan yönetiminin yaptırım uygulamaktan kaçınmayacağını belirtmişti.

Ben Gurıon, cevap olarak gönderdiği mektupta Kennedy'e ”genç adam” diye hitap etmiş ve bazı ağır ithamlarda bulunmuştur.

Bu mektuplaşmalar iyice çığırından çıkmış artık neredeyse karşılıklı hakaretlere dönüşmüştür. Ünlü Yahudi politikacı Henry Kissenger ”İsrail'in nükleer programına son vermesi İsrail'e büyük zarar verir” diyerek Kennedy'i ikna etmeye çalışmış ancak başarılı olamamıştır.

Kennedy, bununla da yetinmemiş 4 Haziran 1963′te Amerikan temsilciler meclisine danışarak çıkarttığı bir kanunla Amerikan dolarını basma yetkisini, Rothschild ailesine ait olan Federal Reserve Bank'ın elinden alarak Amerikan Merkez Bankası'na veriyor.

Federal Reserve Bank ve dolar İsrail'in en büyük gelir kaynağıdır, tabiri caizse şah damarıdır. Kennedy, doları basma yetkisini Federal Reserve Bank'ın elinden alarak adeta İsrail'in şah damarını kesmiştir. Neticede, artık  İsrail için Kennedy'nin etkisiz hale getirilmesi farz olmuştur.

Kennedy'nin seçimleri kaybetmesini beklemek boş bir umuttu, çünkü Kennedy halktan büyük destek görüyordu.

Kennedy'e seçimler kaybettirilse bile sonradan kazanması yüksek ihtimaldi. Üstelik Kennedy'nin kardeşi de gelecek vaad eden bir politikacıydı. Dünyada hiçbir aile böylesine politik bir gücü elinde tutmayı başaramamıştı. Tek bir çare gözüküyordu. O da suikast.

Kennedy, bir şekilde öldürülürse Amerikan yasaları gereği yerine yardımcısı getirilecekti. Kennedy'nin yardımcısı Lyndon Johnson'dı. Johnson tam bir İsrail taraftarıydı.

Organize akıl ve İsrail, Kennedy yok etmek için suikast kararı alır ve kararı Amerikan derin devleti içindeki derin bağlantılarını kullanarak çok gizli bir biçimde uygulamaya koyar.

‎22 Kasım 1963 sabahı Dallas'a gelen başkan Kennedy ve eşi, sabah 9′da şehir merkezinde Dallas valisi Connaly ile birlikte kahvaltı ettikten sonra üstü açık bir limuzine binerek halkı selamlamaya başlamışlardır.

Tam 6 aracın olduğu kortejde en son arabada başkan Kennedy ve vali Connaly vardır. Önde motosikletli SS korumalar ve yanda CIA ajanlarının bulunduğu arabalarla Kennedy'nin arabası Kortejle birlikte Elm caddesinden Houston'a doğru beklenmedik bir dönüş yaparken silah sesleri yükselmeye başlar ve Kennedy vurulur.

Suikastten sonra yapılan araştırmalarda Kennedy'i sözde komünistlerden vatan haini Lee Harvey Oswald'ın vurduğu iddia edilir. Ortada altı mermi olmasına rağmen Oswald'ın tek katil olduğu görüşü kabul edilir.

Deliller, birden çok keskin nişancının olduğunu göstermesine rağmen Organize aklın ve  İsrail denetimindeki Amerikan derin devleti, suçu Oswald'ın üzerine atarak delilleri bir bir yok etmiştir. Suikasti gören 57 kişi ya bir kaza ile yada intihar ile ölü bulunmuştur.

Lee Hervey Oswald ise suikastten iki gün sonra mahkeme çıkışında yüzlerce FBI ajanı ve polisin arasında, Yahudi bir bar işletmecisi olan Jack Ruby tarafından öldürülmüştür.

Kennedy'nin suikast sonucu öldürülmesinden sonra başkan adayı olan kardeşi senatör Robert Kennedy de bir basın toplantısı sırasında İsrail işbirlikçisi Filistinli bir genç tarafından kurşunlanarak öldürülmüştü.

Evet.

Dünyayı dizayn etmede her türlü yolu kendilerine meşru gören ABD derin devleti ve İsrail'in faili meçhul (Belli) bir cinayeti daha tarihin tozlu sayfalarında yerini almış oldu.

Vesselam.