05 Haziran 2017

Orucun hatırlattığı emanet: Yetimler

Dünyaya ilk adım atışımızdan büyüyüp kendi ayaklarımızın üzerinde duruşumuza kadar, hayatımızın her aşamasında bize destek olan, öğreten ve kollayan bir anne-babaya sahip olabilmek çok büyük bir nimettir. Bu nimetten yoksun milyonlarca çocuk, koca bir dünyanın zorluk ve kötülüğüne karşı, üstelik bilgisiz ve savunmasız bir halde, en zayıf çocukluk haliyle başa çıkmak zorundadır.

Bugün özellikle savaş bölgelerinde yoğunlaşmakla birlikte, dünya çapında 150 milyon yetim çocuğun olduğu biliniyor.   Sadece annesini kaybetmiş olanlar 34,5 milyon,  sadece babasını kaybetmiş olanlar 101 milyon,  iki ebeveynini de kaybetmiş olanlar ise 17,6 milyondur. (CAFO istatistikleri)

Özellikle batılı emperyalist güç odakları, savaşlarla talan ettikleri, doğal kaynaklarını sömürerek yokluk ve fakirliğe mahkûm ettikleri bölgelerde, milyonlarca çocuğu yetim ve sahipsiz bırakmaktadır. Sonrada, yoğun misyonerlik faaliyetleriyle bu yetimlere gözünü dikmektedir. Bugün 500 den fazla çocuk köyünde 1 milyondan fazla yetim çocuk misyonerlerce Hristiyanlaştırılmakta, zeki ve yetenekli olanlar ise küresel sömürü sistemi içinde önemli mevkilere getirilerek kullanılmaktadır.

Misyonerlerle birlikte organ mafyaları, fuhuş çeteleri, gayri resmi yollardan her türlü şeytani amaç için insan ticareti yapan çeteler ve savaşçı arayan terör örgütleri, yetimler için en büyük kâbus durumundadır. Globalleşme felsefesi içinde düşünürsek bütün bu şeytani mihrakların büyük bir şirket gibi karmaşık bir organizasyon içinde, işbirliği halinde çalışmadıklarını söyleyemeyiz.

Kötülük bu şekilde çalışırken, biz yetimleri ne kadar gündemimize taşıyoruz sormak gerekir?

Hâlbuki Kuran-ı Kerimde yetimlere sahip çıkmayı teşvik eden pek çok ayet mevcuttur.

“Onlar, seve seve yiyeceği yoksula, yetime ve esire yedirirler. (İnsan 8)

“Sana Allah yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki: ‘Hayır olarak ne harcarsanız o, ana-baba, akraba, yetimler, fakirler ve yolda kalmışlar içindir' …” (Bakara - 215) ayetleri bunlardandır.

Peygamber Efendimizde (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) yetimler konusunda, ümmeti özel olarak teşvik etmişlerdir.

"Kendi yetimini veya başkasına ait bir yetimi himaye eden kimseyle ben, Cennette şöyle yan yana bulunacağız." Hadisin ravisi Malik İbni Enes, -Peygamber Aleyhisselam'ın yaptığı gibi- işaret parmağıyla orta parmağını gösterdi. (Müslim, Zühd 42.)

Bu teşvik ve müjdelere rağmen hem bireysel hem de ümmet olarak hakkıyla çalışamadığımızı, “Hayır, hayır! Yetime ikram etmiyorsunuz.” (Fecr-17) ayetiyle Rabbimiz bizleri uyarırcasına hatırlatmaktadır.

Şükür ki son zamanlarda ülkemizde Kızılay ve birçok insani yardım kuruluşu, yetim projeleri başlatmış ve önemli adımlar atılmıştır. Bu konuda en kapsamlı çalışmayı yapan İHH ya özel teşekkür etmek gerekir. İHH bugün; 135 ülke ve bölgede 800.000'i aşkın yetime dönemsel destek, 56 ülke ve bölgede 85.000 yetime düzenli destek sağlamaktadır. Vakıf, 11 ülkede 31 yetimhanede 2.100'ün üzerinde yetime sahip çıkmaktadır. (www.ihh.org.tr)

Gelişen hizmetleriyle İsmailağa cemaati yurt dışı hizmet kolu olan İDDEF'i de, yoksul ve yetim ağırlıklı 10000'e takın medrese talebesine sahip çıktıkları ve diğer pek çok hizmetlerinden dolayı tebrik etmek gerekir. (www.iddef.org)

Ayrıca Beşir Derneği,  Hüdayi Vakfı ve benzeri dernek ve kuruluşlar artan hizmetleriyle başta yetimler ve ihtiyaç sahipleri için birer umut olmaktadırlar. Allah hepsinden razı olsun.

Yine de bütün bu çalışmalar, misyonerler ve diğer şerli odakların çalışmalarına göre hala yetersizdir ve her birimiz yetimler konusunda farkındalığımızı ve hissiyatımızı güçlendirmemiz gerekmektedir.

Merhamet ve cömertlik ayını yaşadığımız şu günlerde yetimleri gündemimize almak günahlarla kirlenmiş olan kalbimizin yumuşaması içinde büyük bir fırsat olacaktır.

Orucun bize hatırlattığı yoksul ve yetimlere, fitre, zekât ve sadaklarımızdan bir pay ayırmamız önemli bir kulluk vazifemizdir.

Yardımlarımız sadece Ramazan ayıyla da sınırlı kalmamalıdır. Bir yetimin aylık ihtiyacını düzenli olarak karşılamak, ahiret kardeşimiz olarak bir yetimi sahiplenmek, takip etmek daha isabetli bir amel olacaktır.

Ancak yapacağımız yardımları bilgisayar başında elektronik olarak gerçekleştirmek büyük bir imkân ve kolaylık olsa da, bir yetimin başını okşamak, gözlerini görüp mutluluğuna ortak olmak gibi hissederek yaşayacağımız güzelliklerden de bizleri alıkoymakta, bir şeyleri eksik bırakmaktadır.

Zira Peygamber Efendimiz (S.A.V.), huzuruna gelerek kalbinin katılığından şikâyet eden adama: “Kalbinin yumuşamasını istiyorsan, fakiri doyur, yetimin başını okşa!” (Müsned, 2:263) tavsiyesinde bulunmuştur.

Bu sebeple kendimizi ofislerimize hapsederek kalplerimizin mekanikleşmesine meydan vermemek için, önce kendi yaşadığımız yerdeki yetim ve yoksulları gözetmeyi ve maddi yardımla birlikte sevgimizi, vaktimize de paylaşabilmeyi niyetlerimize almalıyız. Yürütülen vakıf ve dernek çalışmalarına bizzat katılmak için irtibata geçmekte güzel bir seçenek olacaktır.

Allah hepimize rızasına uygun kalitede ameller nasip etsin. Âmin.