23 Şubat 2016

Osmanlı'yı hatırlarken

TRT'de yayınlanan bir dizi vesilesiyle Osmanlının son dönemlerindeki entrikaların günümüzle ne kadar benzer olduğunu gördük. Sultan Abdülaziz'in Hal edildikten sonra yerine deli bir şahıs olan 5. Murad'ın Padişah olarak tahta çıkarılmasından sonra saltanatının meşrutiyetinin tasdiki anlamına gelen kılıç alayı ise yapılamamıştır. Kılıç alayının yapılamaması üzerine 93 gün sonra onunda indirilip yerine 2. Abdülhamid'in tahta geçirilmesiyle beraber bir devir açılmadan kapanmıştır.

5. Murad'ın tahta geçirilmesi sürecini hep 28 Şubat'a benzetmişimdir. Büyük bir darbe, iktidardan uzaklaştırılan bir padişah, geleceğine ket vurulan bir devlet… Ne kadar tanıdık geliyor değil mi? Şimdi oradaki isimlerin yerine 28 Şubat sürecindeki isimleri koyalım tek tek ve birazda tarihi uzatalım… Ne kadar da uyumlu bir sahne değil mi? Tıpkı Avrupa dizilerinin Türkiye versiyonu gibi… Kes, kopyala, yapıştır.

Sultan 2. Abdulhamid tahta geçerken önce darbecilerle anlaşmak zorunda olduğunu bildiği için gayet sakin bir şekilde darbenin banisi Mithat Paşayı Sadrazam yapmış Meşrutiyetin ilanından sonra Kanuni Esasinin kendisine verdiği “idari sürgün yetkisiyle” Onu sürgüne yollayarak bu yolu temizlemiştir. Abdülhamid Han birilerine göre “Kızıl Sultan” olarak anılsa da Osmanlının yıkılış döneminde bir bahar gülü olarak ortadadır. Abdülhamid Han'ın devletin yıkılışını geciktirmesi Osmanlı üzerinde planlar yapan bazı ülkelerin düşüncelerini kursaklarında bırakmıştır. Ama en önemli sorun kendi dönemindeki ittihad ve terakkidir.

 İttihat ve terakki Padişahı kontrol altında tutarken ülkeyi yönetme erkinden söz sahibi olmak için ciddi ölçüde çabalamıştır. Padişahın kurduğu istihbarat teşkilatı bile İttihat ve terakkiyi alt edememiştir.1889 de kurulan İttihat ve terakki 1908 de ayaklanarak önce padişahı 2. Meşrutiyete zorladılar. 31 Mart ayaklanmasıyla da 2. Abdulhamid dönemi kapanmıştır, yıl 1909 dur.

İttihat ve terakki 2. Abdulhamid'i devirerek 5. Mehmed'i tahta çıkarmış, aslında padişah şeklen tahtta dururken ülkeyi 5. Murat dönemindeki gibi darbeciler yönetmekteydiler. Ülke hızlı bir yıkıma doğru savrulmaktadır. Kaybedilen toprakların hesabı bile artık yapılamamaktadır. Amma ittihat ve terakki iktidardadır. “Devleti Ali Osman” padişahın tüm çabalarına rağmen o meş'um sona doğru gitmektedir. 

İttihat ve terakki herkesi kategorize etmekte, kendisini eleştiren herkese bir kulp bulmakta, insanları ya zindanlarda çürütmekte ya da uzak diyarlara sürgüne göndererek vatan hasretinden öldürmektedir. Devletse hak getire…

Osmanlıyı tarihe gömdüler, Osmanlıyı sevenleri tarihe gömüdüler. Vatan millet sevdasıyla tutuşan bir kısım yürekleri de gömdüler… Bir gün herkes uyandığında artık Osmanlı yoktu. Ama Osmanlıyı uçuruma sürükleyenlerde yok olmuşlardı.

Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Başbakanımızın Paralele rağmen, iç ve dış mihrakların onlarca badiresine rağmen tüm iyi niyetleri ve çabalarıyla ayakla tuttukları ülkeyi, alttan alta dün İttihatçılar yönetiyordu, bu günün jöleliler yönetiyor. Onlara uymayan herkes kötü, herkes öteki… Elleri ve dilleri bu iktidarın başarısı için daima duada olanlar, ev ev sandık sandık çalışanlar hiçbir menfaat beklemeyenler ise kötü hep kötü…

Bu yazıyı neden mi yazdım? İktidar elitine yaklaşmış, hatta onun çevresini kuşatmış birilerinin bu ülkenin doğrularını haykıran üç beş yürekliyi de sindirmesi hiçte uygun İnsani, İslami ve değerli değil.

Hadi hiç kimseyi demiyorum, sadece Yusuf Kaplan'a bile yapılanlar bile dokunuyor. Bu yanlıştan bir an önce dönülmeli. Bu ülkenin “por jöleliden zîde ru sıpi'ye” (jöleli saçlıdan çok beyaz yüzlüye) ihtiyacı var. Yoksa sonumuz Devleti Ali Osmani olur, Allah muhafaza…