17 Temmuz 2018

Ötüken’den 15 Temmuz’a Emperyalizm

Nurettin Topçu, "Devlet, muayyen top­raklar üzerinde hâkimiyetle yaşayan insanların meydana getirdiği mane­vi birliktir. Millet varlığının ruhu demektir. Millet iradesinin gözüktüğü yerdir. Kendi başına yalnız vatan bir ceset, cansız bir vücut sayılırsa mil­let onun hayatı, devlet ise ruhu sayılmalıdır. Devlet milletin şuurudur." Vatan, devlet ve milletin manasını birleşen bir terkipte anlatır. Türkler tarihleri boyunca bekaları ile devletleri arasındaki dengede yaşadılar. Bu süreçte bilgi, birlik ve bağımsızlık bu dengenin önemli kavramları oldu. Nizam ise bu kavramların bütünüyle çevreleyen bir manzumenin esasıdır. İstiklal ve istikbal noktasında istilacılar ve sömürgeci emperyalistlere karşı dâhili ve harici düşmanlar karşısında devlet ve millet bir mücadele sergilemiştir. Bu manadaki tecrübe ise Orhun Abidelerinden başlayarak değişik vesileler ve kaynaklar üzerinden bize ulaştı.

İşte bu dengenin bozulmasına vatanda milletin hayatına ve devletin ruhuna tecavüzlere ilk sömürgeci örnek olarak Çin verilir. Orhun abidelerimizdeki eleştiri öncelikle içeriye dönük başlar. Yöneticilerin bilgisizliği ve milletin ahenksizliği, tanzim ve tertip yani nizam halinin bozulması, iç çekişmelerin yaşanması ve dış etkiyle birbirlerine düşmeleri nedeniye milletin birliğini kaybetmesinin bilgisiz yöneticilerin elinde nasıl bağımsızlığa mal olduğu enfes bir tarzda anlatılır. Türk beyleri Türk adını bıraktı denilirken ise medeniyet ve uygarlık konusunda yaşanan kriz, illi milletin ilini kaybetmesi arasındaki alaka ile kız ve oğlanların esir olmasına vurgu yapılır. Buradaki esareti bir metafora dönüştürürsek maddi ve manevi alanda kendi aklı ile düşünmeyip kendi ayakları üzerinde duramamayı da mevzu bahis edebiliriz. “Bilgisiz kağan oturmuştur, kötü kağan oturmuştur. Buyruku da bilgisizmiş tabiî, kötü imiş tabiî. Beyleri, milleti ahenksiz olduğu için, aldatıcı olduğu için, Çin milleti hilekâr ve sahtekâr olduğu için, küçük kardeş ve büyük kardeşi birbirine düşürdüğü için, bey ve milleti  karşılıklı çekiştirttiği için, Türk milleti il yaptığı ilini elden çıkarmış, kağan yaptığı kağanını kaybedi vermiş. Çin milletine beylik erkek evlâdını kul kıldı, hanımlık kız evlâdını cariye kıldı. Türk Beyler Türk adını bıraktı. Çinli Beyler Çin adını tutarak, Çin kağanına itaat etmiş. Elli yıl işi gücü vermiş. Doğuda gün doğusunda Bökli kağana kadar ordu sevk edi vermiş. Batıda Demir Kapıya ordu sevk edi vermiş. Çin kağanına ilini, töresini alı vermiş. Türk halk kitlesi şöyle demiş: İlli millet idim, ilim şimdi hani, kime ili kazanıyorum der imiş. Kağanlı millet idim, kağanım hani, ne kağana işi, gücü veriyorum der imiş. Öyle diyip Çin kağanına düşman olmuş. Düşman olup, kendisini tanzim ve tertip edemediğinden, yine tâbi olmuş. Bunca işi, gücü vermediğini düşünmeden, Türk milletini öldüreyim, kökünü kurutayım der imiş. Yok olmaya gidiyormuş. (Bilge Kağan Yazıtları Doğu Yüzü)” Orhun'dan bize seslenen bu geçmiş hatırlanarak, bir şuur halinde pratik hayatımıza getirilerek kurtarılmalıdır.

Orhun'da bize ulaşan bengi taşlardaki ikazlarda emperyalist'in işini nasıl hallettiği de anlatılır. Sözü tatlı, ipeği yumuşak yani fikir sistemi ve ekonomik taaruzuyla yuklarıda bahseden iç zaafların da etkisiyle amacına ulaşan sömürgecinin halinde bahsedilir. Buradaki en büyük vurgu emperyalistin iyi biligi ve cesur insanı yürütmez olduğu yani bir milletin en büyük değeri olan insan kaynağını yok ettiği anlatılır. “İl tutacak yer Ötüken ormanı imiş. Bu yerde oturup Çin milleti ile anlaştım. Altını, gümüşü, ipeği [3] , ipekliyi sıkıntısız öylece veriyor. Çin milletinin sözü tatlı, ipek kumaşı yumuşak imiş. Tatlı sözle, yumuşak ipek kumaşla aldatıp uzak milleti öylece yaklaştırırmış. Yaklaştırıp, konduktan sonra, kötü şeyleri o zaman düşünürmüş. İyi bilgili insanı, iyi cesur insanı yürütmezmiş. Bir insan yanılsa kabilesine, milletine, akrabasına kadar barındırmaz  imiş. Tatlı sözüne, yumuşak ipek kumaşına aldanıp çok çok, Türk milleti, öldün; Türk milleti, öleceksin! Güneyde Çogay ormanına, Tögültün ovasına konayım dersen, Türk milleti, öleceksin! Orda kötü kişi şöyle öğretiyormuş: Uzak ise kötü mal verir, yakın ise iyi mal verir diyip öyle öğretiyormuş. Bilgi  bilmez kişi o sözü alıp, yakına varıp, çok insan öldün! O yere doğru gidersen Türk milleti, öleceksin! (Bilge kağan Yazıtları Kuzey Yüzü) Ötüken'den ayrılıp Çogay ve Tögültün olarak verilen orman ve ovalara göçmek metaforik anlamda kendi medeniyet zemininden uzaklaşmayı anlatır gibidir. Türk milleti öleceksin sözlerinden de fiziksel ölüm kadar manevi ve kültürel yok oluşu da anlayabiliriz.

Nurettin Topçu'nun Devletin hâkimiyeti onun mesuliyeti demektir. İdare edilen zümreye verilen söz demektir" tespitlerini “Bilge Tonyukuk ben kendim Çin ilinde kılındım. Türk milleti Çine tâbi idi Türk milleti hanını bulmayıp Çinden ayrıldı, hanlandı. Hanını bırakıp Çine tekrar teslim oldu. Tanrı şöyle demiştir: Han verdim , hanını bırakıp teslim oldun. Teslim olduğun için Tanrı öldürmüştür. Türk milleti öldü, mahvoldu, yok oldu. Türk Sir milletinin yerinde  boy kalmadı.(Tonyukuk Batı Yüzü)” şeklindeki Orhun Abidelerindeki malumatla okuduğumuzda mesuliyetin kaybolup sözün unutulması durumunda mukadder sonun ne olduğu ortaya konulur. Peki Ali devletimiz bu durumda ne yapmış Abidelerden dinleyelim: “Türk tanrısı üzerinde kağan oturdum. Oturduğumda ölecek gibi düşünen Türk beyleri, milleti memnun olup sevinip, yere dikilmiş gözü yukarı baktı. Bu zamanda kendim oturup bunca ağır töreyi dört taraftaki… dim. Üstte mavi gök, altta yağız yer kılındıkta, ikisi arasında insan oğlu kılınmış. İnsan oğlunun üzerine ecdadım Bumın Kağan, İstemi Kağan oturmuş. Oturarak Türk milletinin ilini, töresini tutu vermiş, düzene soku vermiş. Dört taraf hep düşman imiş. Ordu sevk ederek dört taraftaki milleti hep almış, hep tâbi kılmış. Başlıya baş eğdirmiş, dizliye dik çöktürmüş. (Bilge Kağan Yazıtı Doğu Yüzü) Devletimiz, yere dikilmiş umutsuz gözleri yukarı baktırıp, ilini töresini tutup düzene sokuvermiş. Türk Devleti mesuliyetini yeniden üstlenerek verdiği sözü yerine getirmiş.

Milletimizin tarihindeki pek çok muhataralı olaylardan biri olan 15 Temmuz'un seneyi devriyesinde şehitlerimizi rahmetle, gazileri minnetle anarken hain FETÖcülerin alet olduğu emperyalist oyunu, bu ihaneti asırlar öncesinden Ötüken'den gelen ikazın eşliğinde düşündüğümüzde geçmiş bizi daha aydın ve emin bir geleceğe doğru götürecektir. Tevhid zaviyesinden yoksun bir tahakküm ve iktidar saplantısının ihanetle birleşmesinin, iç çekişmelerin harici güçler tarafından suiistimalinin neticeleri Orhun'dan bugün Türkiye'yi anlamak isteyenlere anlatılıyor. Bilginin, birliği ve bağımsızlığın ehemmiyetini hatırladığımız bu günlerde üzerimizde oynana oyunun ilk defa olmadığını değişik zaman ve mekânlarda farklı veçheleriyle başımıza geldiğini hatırlamak, bu yolla geçmişi kurtarıp bilincimizi uyandırmak istiklal ve istikbal adına faydalı olacaktır.