01 Mart 2018

Oyunlar sanal zararları gerçek

Çocuk için olmazsa olmazların başında gelir oyun. Oyun, çocuğun yaşamı öğrenme ve mutlu olma yoludur. Oyun aynı zamanda çocuğun en ciddi ve önemli uğraşıdır. Eflatun'un dediği gibi “çocuk oyunla büyümelidir”.

Geleneksel ve eski olan her şeyi bir silindir gibi ezip geçen modernleşmeden, çocukların oyun alışkanlıkları da nasibini aldı. Bugün ki çocukların oyun dağarcığında tablet, bilgisayar ve akıllı telefonlarla ve oyun konsollarıyla oynanan oyunlar var artık.

Öldürülen her insanın bir puan değerinin olduğu sanal oyun aleminde, insan ötesi güçlere sahip kahramanlar, cinsel içerikli sahneler, yaratıklar, küfür, şiddet ve savaş temaları bolca zerk ediliyor küçük zihinlere. Yok etmenin, acımasızlığın erdem ve kazanma yolu olduğu bir dünya.

Şiddetin ve ölümün hâkim olduğu bu sanal dünyanın sokaklarında gezen küçük ve masum çocuklar, bu bataklığın çamurlarına saplanıp kalıyor ne yazık ki. Bugün 2-3 yaşlarındaki çocuklar dahi sanal oyunları biliyor ve oynuyorlar.

Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) tarafından 2017 yılında yapılmış olan “Hane Halkı Bilişim Teknolojileri Kullanım Araştırması” sonuçlarına göre, ülkemizde bilgisayar kullanım oranı 2017 yılında %56,6, internet kullanım oranı ise %66,8. Aynı oranlar 2008 yılında yaklaşık %40 civarındaydı.

Bu oranlara bakarak ülkemiz nüfusunun çok büyük bir kesiminin bilgisayar ve internete erişiminin olduğunu söyleyebiliriz. Bilgisayar ve internetin kötü olduğunu veya zararlı olduğunu söylemek değil maksadım. Bilgisayar ve internetin kötüleşmesine yol açan şey kullanım amacımız.  

Sanal oyunların çocuklar üzerinde çok sayıda olumsuz etkileri mevcut. Sanal bir dünya ve sanal kahramanlar üzerine kurulu olan bu oyunlarla uzun süre oynayan çocuklar gerçek yaşamla ilişkisini kaybedebiliyor. Aslında bu sadece çocukların değil yetişkinlerinde problemi. Oyunlar yüzünden evlilik yaşamı, iş yaşamı ve sosyal ilişkileri bozulan çok sayıda insan var ne yazık ki.

Çocuklar zamanla oynadıkları oyunlardaki karakterle aralarında duygusal bir bağ kurabilirler. Çocuk tıpkı oyundaki kahraman gibi düşünmeye, konuşmaya ve hareket etmeye başlıyor. Benzer bir durum çizgi filmlerdeki kahramanlar içinde geçerli. Bu durum çocukların konuşma tarzında, kıyafet seçiminde hatta insanlarla ilişkilerinde dahi etkili oluyor.

Oyunlarda sürekli şiddet uygulayan, insan öldüren, diğer canlıları acımasızca yok eden çocuk, belli bir noktadan sonra şiddeti içselleştirebilir ve kendi yaşamına aktarabilir. Yani sorunlarını çözmek için şiddete başvurabilir. Bunun en somut örneği Amerika'da gerçekleşen silahlı okul baskınları. Bu baskınları gerçekleştirenlerin tamamına yakını çocuk ve tüm saldırılarda önüne çıkan herkesi vurma ve yok etme amacı var tıpkı sanal oyunlardaki gibi.

Müziğin, görselliğin, hız ve ışıkların egemen olduğu sanal oyun dünyasına giren bir çocuk için, kitaplar tüm cazibelerini kaybediyor ne yazık ki. Sanal oyun alışkanlığı olan çocukların akademik başarı düzeylerinin düştüğüne, beyin gelişiminin, omurga yapısının, psikolojisinin ve duygusal gelişiminin olumsuz etkilendiğine dair çok sayıda araştırma var. Calgary Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırmanın sonuçları da bu yönde.

Çocuğun öğrenmesi ve gelişimi için, hareket etmesi, koşması, düşünmesi, tartışması, keşfetmesi, deneyim kazanması gerekir. Sanal oyunlar çocuğun tüm bu yaşamsal becerilerini adeta yok etmekte.

Anne babalar olarak yapılabilecek en doğru şey mümkün olduğunca çocuğun sanal oyunlarla tanışmasını geciktirmek ve oyunları çocuğun hayatına sokmamak. Oyun alışkanlığı olan çocuklar içinse alternatif ve faydalı alışkanlıklar, spor aktiviteleri, sanat etkinlikleri, kitap okuma etkinlikleri yapılabilir. Bunların yanında çocuklarımızı anlamaya çalışmamız, onlara değer verdiğimizi göstermemiz ve birlikte vakit geçirmemiz lazım.

Vesselam…