29 Aralık 2015

Özerklik, özyönetim, eyalet

Son yılların Kürt davasının sahibi olduğu iddiasındaki PKK'nin çokça kavramla kafa karıştırma süreci devam ediyor. O kadar çok isimle, o kadar çok örgütlenmesi var ki PKK'nin neredeyse doğan güneşin altında kullanılan tüm harflerin kombinasyonlarından oluşturulmuş örgütlenmeleri var. Harfoloji uzmanları acilen konuyla ilgilenmeli, tabi böyle bir kurum varsa…

Geçtiğimiz hafta sonu Diyarbekir'de Demokratik Toplum Kongresi (DTK) toplandı. İki gün süren görüşmelerden sonra malumun ilanı yaptılar. ‘Demokrasi ve özgürlük talepleri özünde siyasi statü talepleridir', diyerek siyasi olarak statü talep ettiklerini açıkça ifade ettiler. DTK, HDP, DBP, PKK ve bilumum yapılanmalar ilk defa ve açıkça bunu dile getirdiler. Yine' Çözüm siyasi müzakere zemininde olmalıdır. Bu nedenle, yaşadığımız bütün sorunların aşılabilmesi için diyalog ve müzakere kanallarının yeniden devreye girmesi önemlidir. Bunun için de, Kürt Halk önderi Sayın Öcalan'ın özgürlüğünün sağlanmasını, sürecin sağlıklı ve istikrarlı yönetilebilmesi için zorunlu görmekteyiz' diyerek aslında şartlarını ortaya koymuş oldular.

Demokrasiyi de ‘özerklik' şartına bağladılar. Hatta bir adım daha ileri giderek ‘DTK olarak halk meclislerinin ilan ettiği özyönetim ilanlarını ve halkımızın her alanda yürüttüğü bu haklı ve meşru direnişi sahipleniyor. Kürt halkının ve tüm Türkiye halklarının bu direnişlere katılmasını ve destek vermesini demokrasi ve özgürlük mücadelesi gereği olarak görüyoruz'diyerek önce Hendekleri sahipleniyor, Kürtleri ve tüm Türkiye halklarını yeni hendek kazmalara davet ediyordu bildirge…

Özyönetimin içeriğinin doldurularak sahiplenilmesini' ifadesi aslında açık bir şekilde henüz bu yapılanmanın da Özyönetim nedir? Sorusuna cevap veremediğin göstermektedir. Kendilerine anlatamadıklarını halka anlatmada sorun yaşanması gayet tabiiydi.

PKK aslında özerklik istiyor, adına özyönetim deyip, isteğinin adını perdelemeyi tercih ediyor. Üniter devlet yapısından federal devlet yapısına geçilmesini talep ediyor. Ülkenin bölgelere ayrılmasını talep ederek yeni bir yapı öneriyor.

Şahsi kanaatime göre öneri olarak bunların hepsi tartışılabilmeli, hatta bunu tartışma yeri Meclis olmalı. Hatta insanlar Komünizmi dahi tartışabilmeli veya Şeriat'ı… Ama bunu tartıştırmanın yolu hendek değil, olmamalı…

Eline silah alıp, ben ilan ettim sen uyacaksın olmamalı… Zaten mesele silaha ve güce dönünce eli güçlü olanın sözü geçiyor. Yıkılan zavallı Kürd'ün evi, barkı ve tarihi oluyor. Beyaz Kürtler evlerinden twitler atarken, faceden paylaşımlar yaparken zavallı Kürt gençleri hendeklerde ölmeye devam ediyor…

Sırrı İstanbul'un bilmem neresinde dansözleri seyredip kadeh tokuştururken, tank atışları altındaki Kürt babalar ‘bugün nasıl geçecek' diye dualar ediyorlar. Evlerine bir lokma ekmek kalmamış anne devlete de PKK'ye de etmedik beddua bırakmıyor.

Özerklik, özyönetim,  eyalet nedir, bilmeyenler hadi bunları tartışalım diyor. Anlaşırsak olur, anlaşmazsak 300-500 kişi daha öldürür, yeniden masaya döneriz diyorlar. Üstü kanla sulanmış masalarda bir Ümmet'in geleceğini tartışıyorlar. Kürde rağmen, Türk'e rağmen Kürde de Türk'e de istikamet çiziyorlar. Ölen gariban oluyor, sefayı süren ağa…

Masaya oturacaklar belki bugün belki yarın… Açık ve net diyorum kardeşim, ne üniter devlet, ne federal devlet, bende İlahi nizam istiyorum. Hadi bunu da tartışın… Tartışın ki gerçekten halkçı olduğunuzu göreyim size inanayım.

‘Bu deklarasyon dinamik bir tartışma ve uzlaşma arayışıdır. Öneri ve eleştirilere açıktır' demiş arkadaşlar, eyvallah diyorum. Demokrasinin gereğine gelmek önemli, lakin önce silah gösterip, sonra da hadi masaya gelin demenin Demokratik karşılığı nedir diye merak etmeden de geçemiyor insan… 

Velhasılı kelam zor günler bekliyor bizleri, evine ateş düşmemişler sıra size de gelecek, özelikle evinden ateşi harlamaya çalışanlara ne de olsa Türkiye çokta büyük değil…

İlahi adaleti bekleyelim efendim…