10 Haziran 2015

Paniğe gerek yok daha güneş doğmadı

Çinli filozof Lao Tzu'ya atfedilen, ihtiyar bir adamla, köylü arasında geçen hikâye, özellikle de Ak Parti açısından 7 Haziran seçim sonuçlarına dönük dersler içeriyor.

Orada ihtiyar şöyle der: "Karar vermek için acele etmeyin. Atımın kaybolması, bir talihsizlik mi, yoksa bir şans mı, bunu henüz bilmiyoruz. Çünkü bu olay henüz bir başlangıç, arkasının nasıl geleceğini kimse bilemez..." 

Köylüler, ihtiyarın bu sözleri üzerine alaylı bir şekilde gülerler. Bunun üzerine de ihtiyar şöyle der: "Siz erken karar verme hastalığına tutulmuşsunuz. Karar vermede o kadar acele etmeyin. O zaman sizin kimseden farkınız kalmaz. Hayatın küçük bir parçasına bakıp tamamı hakkında karar vermekten kaçının. Bir yol biterken, yenisi başlar. Bir kapı kapanırken, bir başkası açılır."

Evet, 7 Haziran'da sandıktan tek başına iktidar çıkmadı ve Ak Parti'de iktidarını kaybetti. Ekranlarda, gazete köşelerinde "diktatör kaybetti" diyerek sevinç çığlıkları atmaya başladılar. Oysa şu anda tek gerçek, Ak Parti'nin sandıktan tek başına iktidar değil, birinci parti çıktığıdır.

Bu sonuç hakikatte bir kayıp mı, yoksa kazanç mı henüz bilmiyoruz.

Küresel baronun adamları alay edip gülebilirler. Onlara denilecek şey, "CHP+MHP+HDP'niz, Ak Partisiz bir koalisyon hükümeti kurabilir. Şimdilik söylenebilecek şey bu. Çünkü bu hadise sadece bir başlangıç...

AK PARTİ NE YAPMALI?

Girdiği tam 9 seçimi de kazanan Ak Parti'nin son seçimde iktidar olamamış olması, "Yeni Türkiye" için bir talihsizlik, CHP, MHP ve HDP için de bir şans gibi görülebilir ama gerçekte böyle mi henüz bilmiyoruz.

Bu durumda, Ak Parti oturup hatalarını samimiyetle masaya yatırmalı ve bir muhasebe yapmalı. Ama bu üstün körü değil, içten olmalı. Kaybettiğini zannettiğimiz "basit düşünmeyi" yeniden denemeli.

Bunu sadece kendi içinde değil, ariflere de sorarak yapmalı. Zül addetmeden ehlinden yol tarifi dahi istemeli. Ancak tuzağa düşmeden... Zira ilk tuzak, Parti ile Erdoğan'ın arası açmak olacak.

Daha seçimin ilk akşamında başlayan yorumlarında, Ak Parti'nin oyunun düşmesinin nedeninin, Cumhurbaşkanı Erdoğan olduğunu söylemeye başladılar. Parti ve partililerin bu tuzağa düşmesi, büyük bir vebal olur.

"Erdoğan başkan olmak istedi de bu hâle gelindi" yorumlarının tuzak olduğu görülmeli. Erdoğan'ın yıpratılmasına asla izin verilmemeli. Gerekirse "hem yeni bir anayasa, hem de seni başkan yapacağız" demekten bile imtina edilmemeli.

Erdoğan hiçbir şartta partisini yalnız bırakmaz. Ak Parti ve partinin gönüldaşları da, O'nun Özal gibi köşke hapsedilmesine izin veremez.

Sonuçta sadece oylar biraz düşmüştür ve sonu ölüm değildir. Neticeyi, baharda daha gür çıkması için ağacın yorgun dallarının budanması gibi görmek gerek.

Ak Parti muhasebesini iyi yaparsa, en kısa zamanda tek başına yeniden daha sağlam bir iktidar kuracaktır.

YÜZ YIL SONRA YEŞEREN FİLİZİ YOLMAYA KALKMAK...

HDP'nin güçlenmesi Demirtaş'ın da dediği gibi "emanet oylar"ın neticesidir. Bu seçimde, Kripto-Sabetaycılar, Yahudiliklerini, Ermeni ve Kürt kimliği altında gizleyen Pakraduniler ile ittifak yaptılar. Papanın adamları, Rothschild medyası ve adamları, Almanların kuklaları, İngilizlerin maşaları bu ittifaka her türlü desteği sundular, buna devam da edecekler.

Ak Parti'ye "beni yok sayma" mesajı göndermek isteyen derin devletin; HDP, MHP, CHP ve Milli İttifak'ı desteklemiş olma ihtimalini yok saymamalı.

13 yıllık iktidarın bir takım yanlışlarının da olması normal. Onların hata yapması, kendini "dindar" yahut "İslamcı" diye takdim ettiği için, Ak Parti'nin tabanı gibi görülenlerin girdiği akıl tutulmasını mazur kılmaz.

Avrupa'dan Asya'ya, Afrika'dan Amerika'ya bütün bir İslam Milleti'nin Ak Parti ile birlikte yüzyıl sonra yeşeren ümidini, kıt akıllarıyla okumaktan aciz kalışlarını göremeyen ve kendini iktidara ders vermeye kilitleyen ferasetsiz kitle, bu hatasının vebalini taşıyabilecek mi?

Bir kitle var ki, Türkiye'yi ele geçiren Sabetayistler'in kendi gibi olmayan herkese yaptığı kötülükler ile PKK ve uzantılarının zulümlerini pek çabuk unuttular.  

Sadece onu unutmadılar. Depreşen kavmiyetçilikleri yüzünden, gasp edilen haklarını iade eden Ak Parti iktidarına teşekkür etmek şöyle dursun, iyiliğe kötülükle mukabele ettiler.

Pek çoğu yaptığı bu ölümcül hatayı gördüğünde, Sultan II. Abdülhamid döneminde Osmanlının Stockholm Büyükelçisi Kürt Şerif Paşa üzerinden hayata geçirilmek istenen, ancak Paşa'nın beceriksizliği nedeniyle akamete uğrayan sinsi ve şeytanî planın, şimdi de Demirtaş üzerinden denendiğini anladıklarında, dilerim çok geç olmaz.

Onlara diyorum ki, Rıza Tevfik Bölükbaşı'nın "Sultan Abdülhamid Han'ın Ruhâniyetinden İstimdat" şiirini okuyun. Hâlâ diri kalan bir vicdana sahipseniz belki bir pay çıkarırsınız...

twitter.com/cankemalozer