06 Ağustos 2016

Paralel palazlanmanın bir başka yolu; kredi ve destekler…

30 Temmuz tarihli Akşam gazetesinin internet sayfasına göre 15 Temmuz'dan sonra kamu kurum ve kuruluşlarında görevden uzaklaştırılanların sayısı 69 bin 779 olmuştu.

Büyük bir rakam gibi görünse de 3,3 milyon civarındaki toplam çalışanın yüzde 2,1'i ediyor bu sayı.

Akıl almaz düzenbazlık ve zorbalıkla devleti ele geçirmek isteyenlerin, kendilerine yönetme kabiliyeti sağlayacak kadro konusunda bu yüzdelerle yetineceğini söylemek zor.

Fakat asıl önemli nokta, işten el çektirilen kişilerin ulaştığı rakamdan çok o kişilerin niteliği tabii ki.

Yani her geçen gün büyüyen rakamın kapsadığı personelin o kurum içindeki mevkisi, yetkisi, etkinliği ne, onu bilmiyoruz.

Bu soruyu AK Parti İstanbul Milletvekili Metin Külünk de merak ediyor ki soruyor ‘Bakıyorsunuz listeler hep alt düzeyde, memur, odacı, çaycı. Nerede bunların tepe yönetimleri? İmam, abi kadroları nerede? Bunları kim koruyor? Birileri hala dindar duygusallığıyla bu örgüt mensuplarını karartma çabasından vazgeçmeliler.'

Demek ki işten el çektirenlerin niteliğini gösteren bir dökümün paylaşılması da kamuoyu için önemli.

Gelen haberler FETÖ'cü personel ile ilgili çalışmaların başta Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık olmak üzere bütün Bakanlıklarda sürdüğünü gösteriyor.

Kendi adıma uzmanlık alanım olması nedeniyle özellikle Tarım Bakanlığında olanlar ve yine Projeler aracılığıyla Türkiye'ye aktarılan hibe, kredi ve desteklerle ilişkili Bakanlıklardaki çalışmalar dikkatimi daha çok cezp ediyor.

Çünkü başta Gıda, Tarım ve Hayvancılık olmak üzere Kalkınma, Orman ve Su İşleri, Bilim, Sanayi ve Ticaret, Çevre ve Şehircilik, Avrupa Birliği gibi Bakanlıklar son 10-15 yıl içinde önemli miktarlarda hibe ve desteklerle haşır neşir olan Bakanlıklar.

Bunların bünyesinde veya ilişkili oldukları TÜBİTAK,  Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu (TKDK) , Kalkınma Ajansları gibi oluşumların yanında Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP), Doğu Anadolu Projesi (DAP) ve Doğu Karadeniz Bölgesel Gelişme Projesi (DOKAP) gibi bölgesel kalkınma projeleri aracılığıyla milyarlarca lira dağıtıldı. 

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ve Kalkınma Bakanlığı öncülüğünde sürdürülen kırsal kalkınma programlarının finansmanı için Avrupa Kırsal Kalkınma Fonu (ERDF), Avrupa Yapısal Fonu (ESF) ve Avrupa Tarımsal Garanti ve Yön Verme Fonu (EAGGF) gibi üç fondan ülkeye büyük paralar aktığı biliniyor.

Yine Avrupa Birliği, Ortak Tarım Politikası paralelinde, Birliğe aday Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinin tarımsal altyapılarını geliştirmek amacıyla IPA (Instrument for Pre-Accession Assistance) ve SAPARD (Special Accession Programme for Agriculture and Rural Development) Programlarından da.

Ekonomik kalkınma bakımından AB içindeki farklılıkları azaltmak ve Birlik içindeki sosyal uyumu artırmak üzere oluşturulan Avrupa Sosyal Fonu (ASF), Avrupa Bölgesel Kalkınma Fonu (ABKF), Avrupa Tarımsal Yönlendirme ve Garanti Fonu (ATYGF) Balıkçılık Yönlendirme Fonu (BYF) gibi yapısal fonlardan gelen paraların organizasyonuyla da bu Bakanlıkların elemanları ilgilendiler.

Sözün özü, bu kaynaklardan ülkeye gelen finansal kaynaklar FETÖ gibi bir örgütün uzak kalacağı cinsten değildi.

Sadece AB Katılım öncesi mali yardım aracı IPA programında aday ve potansiyel aday ülkeler için ayrılan bütçe 2007-13 yılları arasında 11, 5 milyar Euro idi. Makro ve mikro düzeyde projeler için harcanması planlanan bu miktar içinde Türkiye'nin payı 2007-2010 yılları için 2,3 milyar Euro, 2011-2013 yılları içinse 3,0 milyar Euro civarındaydı.

Bilen biliyor ki FETÖ gibi karanlık niyetli bir örgüt için, kadrolaşmaya giderken her kadronun stratejik ve ekonomik getirileri de önemlidir.

O yüzden ve özellikle finansal açıdan yüksek projelerle ilişkili olmaları nedeniyle bu Bakanlıklarda adı geçen programların da titizlikle mercek altına alınması zaruri. 

Çünkü Uzman, Proje Denetçisi, Projeler ve Kredilendirme Müdürü, Daire Müdürü, Genel Müdür pozisyonlarında bulunan FETÖ'cülerin milyonlarca Euro bütçeli projelerle hangi şahıs, şirket,  yerel yönetim ve STK'lara neler verdiklerinin ve verilen paraların nasıl kullanıldığının da mutlaka araştırılması gerekiyor.

Aynı şekilde bu kurumların hibe ve destek projelerinde partner olan Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı, Dünya Bankası, Avrupa Komisyonu, IFAD gibi kuruluşların Türkiye ayaklarının da herhangi bir etkisinin olup olmadığı incelenmelidir.

Tarihin en devasa temizliği ciddiyetle yapıldığında, kimin kimi koruduğu kadar kimin hangi hesaplarla FETÖ mensuplarını ve nice haksızlıklarını karartma çabasında olduğu da ortaya çıkacaktır.

Aksi halde dostlar bizi (Allah göstermesin) bir başka 15 Temmuz'a kadar sadece alışverişte görür.