04 Şubat 2021

​PEYGAMBER VARİSİ OLARAK ALİMLER

Prof Dr Mahmud Esad Coşan Hocaefendi’nin vefatının 20. Yılı Münasebetiyle

Geçen yazılarımızda ‘İslam’da Devlet Adamının Kriterlerini’ ortaya koymaya çalışmış,daha sonra da ‘Bu kriterlere sahip devlet adamları olmuş mudur? olmuşsa kimlerdir?’ sorusuna sahabei kiramın büyüklerinden bazı örnekler vermiştik.

Sözün burasında “Asrı  saadet döneminde İslam’ı böylesine temsil eden örnek şahıslar varken günümüzde İslam’ı temsil edecek örnek şahıslar kimler olabilir?” sorusu akla gelebilir. Esasen  bu  sorunun muhatabı bütün müslümanlar olmakla birlikte Peygamberimiz bir hadisi şerifinde “Alimler peygamberlerin mirasçılarıdır” buyurduğu için daha ziyade  beklentiler onlar üzerinde yoğunlaşmaktadır.

Ben bugünkü  yazımda son dönem tasavvuf ulemasından iki zattan bu anlamlarda örnek davranış misalleri vererek konuyu izah etmeye çalışacağım.

Yazar Mustafa Özdamar, ‘Şeyh Kotku’ isimli eserinde Mehmed Zahid Efendi’nin bir örnek davranışını şöyle anlatıyor:  “Arkadaş Arkadaşı Yolda Koymaz”

Müridandan Mustafa Ballı anlattı: - Hoca Efendimizle 1975 senesinde birlikte hac yapmak nasib oldu. On yedi araba ile karayolundan gidiyorduk, elli beş arkadaştık.

Grubumuzun bir kısmında Suriye üzerinden vize vardı. Hoca Efendilerin grubunda ise Bağdat yolundan gitme vizesi vardı. Biz üzülüyorduk tabii bu durumdan dolayı. Hoca Efendimizle birlikte bütün yol boyunca beraber olamayacağız diye.

Ankara, Adana tarîkıyla Anteb’e varınca, oradaki vedalaşma sırasında bizler ağlamaya başlayınca, Hoca Efendi: Ne yapıyorsunuz siz, dedi, bu ne hal?

Biz de: Efendim, bizim Bağdat vizemiz yok. Biz Suriye üzerinden gideceğiz, siz Bağdat yoluyla gideceksiniz, ona üzülüyoruz!.. deyince, Hoca Efendimiz unutulmaz bir örnek vererek, dedi ki: Arkadaş arkadaşı yolda koymaz. Ben, Bağdat yolunda vizem olmama rağmen o yolu iptal ediyorum, sizlerle beraber geliyorum!. (Özdamar,1996:25).

Ben de hasbelkader Prof Dr Mahmud Esad Coşan Hocaefendi ile ilgili 25 yıl kadar önce günlük tutmuştum. Bugünlerde ‘cerideisufiyye’* isimli instagram hesabımdan bu günlükleri kısa bölümler halinde yayınlıyorum.

Rahmetli Hocaefendi, 4 Şubat 2001 tarihinde Avustralya’da kiliseden çevirdiği bir caminin açılışına giderken şüpheli bir trafik kazasında vefat etmişti. Bu gün onun anısına bu günlüklerimden bazı  bölümleri  buraya almak istiyorum.

8 Temmuz 1996

RP – DYP Koalisyon Hükümeti bugün Meclis’te oylandı ve güvenoyu aldı. Meclis’in en kritik oylarını ANAP Mebusu olarak Meclis’e girmiş yedi BBP’li kullandı. BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu, uzun bir kararsızlık halinden sonra “Sivil toplum örgütleri beni zorluyor. Dindarların iktidarına engel olacak bir tavır koyamam” diyerek RP – DYP Koalisyon Hükümetine güvenoyu verdi.

Hocaefendi, Muhsin Yazıcıoğlu’na haber göndererek “Hükümete evet oyu vermeniz uygun olur. Sebebini soran olursa benim ismimi verebilirsin” demiş.

Hocaefendi kendisini arayıp görüş soran ANAP Yozgat Milletvekili İsmail Durak Ünlü’ye ve Korkut Özal’a “Hükümete red oyu vermeyin” diye haber göndermiş.

Yaşanan bu olayları 10.07.1996 tarihinde Fehmi Koru da Kulis köşesinde yazdı. “ANAP’ın yedi milletvekili ‘Hatırlarını kıramayacakları bir zat tarafından’ Weizman ile aynı safta yer almayın diye uyarıldı” ifadesiyle vakıayı Kulis’e taşıdı. İsrail Cumhurbaşkanı Weizman Refahyol Koalisyonunun kurulmaması için kulis yapıyordu.

Hocaefendi İzmir Gümüldür’deki programda bir emekli albaya “Bakalım Meclis’in dediği mi olacak yoksa Weizman’ın dediği mi olacak?” diye sormuş.

5 Ağustos 1996

Hocaefendi bu sabah Çilehane’deydi. Pendik Müftüsü Yahya  Hoca’nın yanısıra Mersin, Gölcük, Konya gibi şehirlerden gelmiş çok sayıda ziyaretçi vardı.

Evraddan sonra karşılaştığımız Abdülhamit  Bey şöyle bir olay nakletti: İBB Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yakın bir çalışma arkadaşı Hocaefendi ile  gece saat 01:00’e kadar süren istişarede bulunmuş. Hocaefendi Ona “Sana Hükümetten görev teklif ederlerse kabul et. Biz bu hükümeti desteklemeliyiz” demiş.

Yukarıdaki iki bölümde Rahmetli Hocaefendi’nin Türkiye’de dindar insanların bir Hükümet kurması konusunda ne kadar stratejik bir görev yaptığı, bununla da kalmayarak  bazı kişileri  bu kabinede bakan olma konusunda özendirdiği görülmektedir.

Hal böyle iken şimdi de Hocaefendi’nin günlük hayatta dostları ve cemaatiyle olan ilişkilerine de bir bakalım:

21 Temmuz 1996

Hocaefendi bu sabah Çilehane’deydi. Ben de mahalleden bir komşu ile birlikte gitmiştim. Evrad okunurken bu mekan ve ortama ilk defa gelen komşumun dua kitabında sayfaları bulmakta zorlandığını görünce, Hocaefendi yerinden kalktı, komşunun yanına kadar geldi, okunan sayfayı bularak dua kitabını iade etti.

24 Temmuz 1996

Bu akşam Yatsı namazına Çilehane’ye çıkmıştım. Ezan sırasında Hocaefendi neşe içerisinde geldi. Yatsı namazını bizzat kıldırdı. Namazdan sonra ayrılırken komşusu olan işadamı Emin Bey’e “Kızının rahatsızlığı nasıl oldu?” diye sordu..

Bir yandan Türkiye’de dindarların iktidarının kurulmasını takip etmek, bir yandan bakan adaylarıyla görüşmek, bir yandan yerinden kalkıp yanına giderek, dua kitabının sahifelerini karıştıran cami cemaatinin dua kitabının  sayfalarının bulmak, bir yandan da komşunun rahatsız olan küçük kızının halini sormak…

Bütün bunların hepsi ‘Veresetül enbiya’ sıfatının özellikleri olsa gerek…

* Arzu edenler, Prof Dr Mahmud Esad Coşan Hocaefendi ile ilgili 25 yıl kadar önce aleme aldığım  günlüklerden oluşan ‘cerideisufiyye’ isimli instagram hesabımı takibe alabilirler.