PEYGAMBER VARİSİ OLARAK ALİMLER
Prof Dr Mahmud Esad Coşan Hocaefendi’nin vefatının 20. Yılı Münasebetiyle
Geçen yazılarımızda ‘İslam’da
Devlet Adamının Kriterlerini’ ortaya koymaya çalışmış,daha sonra da ‘Bu
kriterlere sahip devlet adamları olmuş mudur? olmuşsa kimlerdir?’ sorusuna
sahabei kiramın büyüklerinden bazı örnekler vermiştik.
Sözün burasında “Asrı saadet döneminde İslam’ı böylesine temsil
eden örnek şahıslar varken günümüzde İslam’ı temsil edecek örnek şahıslar
kimler olabilir?” sorusu akla gelebilir. Esasen
bu sorunun muhatabı bütün
müslümanlar olmakla birlikte Peygamberimiz bir hadisi şerifinde “Alimler
peygamberlerin mirasçılarıdır” buyurduğu için daha ziyade beklentiler onlar üzerinde yoğunlaşmaktadır.
Ben bugünkü yazımda son dönem tasavvuf ulemasından iki
zattan bu anlamlarda örnek davranış misalleri vererek konuyu izah etmeye
çalışacağım.
Yazar Mustafa Özdamar, ‘Şeyh Kotku’
isimli eserinde Mehmed Zahid Efendi’nin bir örnek davranışını şöyle anlatıyor: “Arkadaş Arkadaşı Yolda Koymaz”
Müridandan Mustafa Ballı anlattı: -
Hoca Efendimizle 1975 senesinde birlikte hac yapmak nasib oldu. On yedi araba
ile karayolundan gidiyorduk, elli beş arkadaştık.
Grubumuzun bir kısmında Suriye
üzerinden vize vardı. Hoca Efendilerin grubunda ise Bağdat yolundan gitme
vizesi vardı. Biz üzülüyorduk tabii bu durumdan dolayı. Hoca Efendimizle
birlikte bütün yol boyunca beraber olamayacağız diye.
Ankara, Adana tarîkıyla Anteb’e
varınca, oradaki vedalaşma sırasında bizler ağlamaya başlayınca, Hoca Efendi:
Ne yapıyorsunuz siz, dedi, bu ne hal?
Biz de: Efendim, bizim Bağdat
vizemiz yok. Biz Suriye üzerinden gideceğiz, siz Bağdat yoluyla gideceksiniz,
ona üzülüyoruz!.. deyince, Hoca Efendimiz unutulmaz bir örnek vererek, dedi ki:
Arkadaş arkadaşı yolda koymaz. Ben, Bağdat yolunda vizem olmama rağmen o yolu
iptal ediyorum, sizlerle beraber geliyorum!. (Özdamar,1996:25).
Ben de hasbelkader Prof Dr Mahmud
Esad Coşan Hocaefendi ile ilgili 25 yıl kadar önce günlük tutmuştum. Bugünlerde
‘cerideisufiyye’* isimli instagram hesabımdan bu günlükleri kısa bölümler
halinde yayınlıyorum.
Rahmetli Hocaefendi, 4 Şubat 2001
tarihinde Avustralya’da kiliseden çevirdiği bir caminin açılışına giderken
şüpheli bir trafik kazasında vefat etmişti. Bu gün onun anısına bu
günlüklerimden bazı bölümleri buraya almak istiyorum.
8 Temmuz 1996
RP – DYP Koalisyon Hükümeti bugün
Meclis’te oylandı ve güvenoyu aldı. Meclis’in en kritik oylarını ANAP Mebusu
olarak Meclis’e girmiş yedi BBP’li kullandı. BBP Genel Başkanı Muhsin
Yazıcıoğlu, uzun bir kararsızlık halinden sonra “Sivil toplum örgütleri beni
zorluyor. Dindarların iktidarına engel olacak bir tavır koyamam” diyerek RP –
DYP Koalisyon Hükümetine güvenoyu verdi.
Hocaefendi, Muhsin Yazıcıoğlu’na
haber göndererek “Hükümete evet oyu vermeniz uygun olur. Sebebini soran olursa
benim ismimi verebilirsin” demiş.
Hocaefendi kendisini arayıp görüş
soran ANAP Yozgat Milletvekili İsmail Durak Ünlü’ye ve Korkut Özal’a “Hükümete
red oyu vermeyin” diye haber göndermiş.
Yaşanan bu olayları 10.07.1996
tarihinde Fehmi Koru da Kulis köşesinde yazdı. “ANAP’ın yedi milletvekili
‘Hatırlarını kıramayacakları bir zat tarafından’ Weizman ile aynı safta yer
almayın diye uyarıldı” ifadesiyle vakıayı Kulis’e taşıdı. İsrail Cumhurbaşkanı
Weizman Refahyol Koalisyonunun kurulmaması için kulis yapıyordu.
Hocaefendi İzmir Gümüldür’deki
programda bir emekli albaya “Bakalım Meclis’in dediği mi olacak yoksa
Weizman’ın dediği mi olacak?” diye sormuş.
5 Ağustos 1996
Hocaefendi bu sabah Çilehane’deydi.
Pendik Müftüsü Yahya Hoca’nın yanısıra
Mersin, Gölcük, Konya gibi şehirlerden gelmiş çok sayıda ziyaretçi vardı.
Evraddan sonra karşılaştığımız
Abdülhamit Bey şöyle bir olay nakletti:
İBB Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yakın bir çalışma arkadaşı Hocaefendi
ile gece saat 01:00’e kadar süren
istişarede bulunmuş. Hocaefendi Ona “Sana Hükümetten görev teklif ederlerse
kabul et. Biz bu hükümeti desteklemeliyiz” demiş.
Yukarıdaki iki bölümde Rahmetli
Hocaefendi’nin Türkiye’de dindar insanların bir Hükümet kurması konusunda ne
kadar stratejik bir görev yaptığı, bununla da kalmayarak bazı kişileri
bu kabinede bakan olma konusunda özendirdiği görülmektedir.
Hal böyle iken şimdi de
Hocaefendi’nin günlük hayatta dostları ve cemaatiyle olan ilişkilerine de bir
bakalım:
21 Temmuz 1996
Hocaefendi bu sabah Çilehane’deydi.
Ben de mahalleden bir komşu ile birlikte gitmiştim. Evrad okunurken bu mekan ve
ortama ilk defa gelen komşumun dua kitabında sayfaları bulmakta zorlandığını
görünce, Hocaefendi yerinden kalktı, komşunun yanına kadar geldi, okunan
sayfayı bularak dua kitabını iade etti.
24 Temmuz 1996
Bu akşam Yatsı namazına Çilehane’ye
çıkmıştım. Ezan sırasında Hocaefendi neşe içerisinde geldi. Yatsı namazını
bizzat kıldırdı. Namazdan sonra ayrılırken komşusu olan işadamı Emin Bey’e
“Kızının rahatsızlığı nasıl oldu?” diye sordu..
Bir yandan Türkiye’de dindarların
iktidarının kurulmasını takip etmek, bir yandan bakan adaylarıyla görüşmek, bir
yandan yerinden kalkıp yanına giderek, dua kitabının sahifelerini karıştıran
cami cemaatinin dua kitabının
sayfalarının bulmak, bir yandan da komşunun rahatsız olan küçük kızının
halini sormak…
Bütün bunların hepsi ‘Veresetül
enbiya’ sıfatının özellikleri olsa gerek…
* Arzu edenler, Prof Dr Mahmud Esad
Coşan Hocaefendi ile ilgili 25 yıl kadar önce aleme aldığım günlüklerden oluşan ‘cerideisufiyye’ isimli
instagram hesabımı takibe alabilirler.