02 Mart 2023

Rabbani şehirler kuralım, felaketlerden kurtulalım

Her şeyin fıtrattan uzaklaştığı günümüzde, yaşadığımız deprem felaketi üzerinden farklı farklı yazarlar, uzmanlar, adamlar konuşuyor, yazıyor… Birçoğu elbirliği yapmışçasına ve büyük bir iştahla bilim diyorlar, uzman diyorlar… Körpe zihinleri hamur gibi yoğuruyor, manipüle ediyorlar.

Fay hatlarından uzak sağlam bir zemine, düzgün malzeme ve teknikler kullanılarak inşa edilen binalarla bu işin çözüleceğini zannediyorlar.

İnsanın doğadan ve doğasından uzaklaşması ve dünyevileşmesi konusuna değinen yok.

İnsan bozuldu kardeşim.

Apartmanlar bozdu,

Fabrikalar bozdu,

Bankacılık sistemi bozdu.

Market zincirleri bozdu.

Dijital dünya un ufak etti/ ediyor.

Deprem diye bir şey olmasaydı mesela… İnsan ölmez miydi?

Trafik öldürür, iş kazası öldürür, kanser öldürür, radyasyon öldürür, depresyon öldürür…

(2022 yılında trafik kazalar sonucunda hayatını kaybedenlerin sayısı 2280 oldu, 2020 yılında kansere bağlı yaşam kaybı sayısı 126.335, 2021 intihar sayısı ise 4158.)

Bu sistemde insan, insan olarak kalabilir mi? Çok çok zor.

Sağlam binalar bizi kurtarmaz.

Semud kavmi de, kendileri için tarihin en sağlam evlerini yapıyorlardı “…dağlardan büyük bir ustalıkla görkemli evler yontuyorsunuz?” (Şuara 149)    

Yine de Allah’ın azabından kurtulamadılar.

“Üzerlerine korkunç bir çığlık gönderdik de, davar ağılındaki kuru otlar ve çalı çırpı gibi kırılıp dökülüverdiler.” (Kamer 31)

Çünkü Allah’ın yolundan, ahlaktan, fıtrattan saptılar.

İnsan kurtulmak istiyorsa fıtratına sahip çıkacak. İnsanın fıtratı İslam’dır. Kuran ahlakıdır. Kul olmaktır.

İnsanın kul olması, Allah ile olan irtibatını sağlayabilmek için Allah’ın yarattıkları ile irtibatını sağlıklı kurabilmesine bağlıdır.

Bilim mi?

Biliminde gerçek amacı aslında budur. İnsanın Allah’ın yarattıkları ile güzel ilişkiler kurarak O’nun rızasına uygun yaşama/ gelişme gayretidir. Çünkü bilimin anlamaya çalıştığı her şey Allah’ın eseridir/ ayetidir. “Yeryüzünde kesin bir bilgiyle inanacak olanlar için ayetler vardır.” (Zariyat 20) 

Ve Allah bize işimizi kolaylaştırmak için rehber ve yasa koyucu olarak Kuran’ı, onu öğretmek üzere Hz. Peygamberi göndermiştir. Yani gerçek bilim Kuran ve sünnete tabidir. Ayrı ve farklı olamaz. Allahsız / seküler bilim, menfi, dünyevi, objektiflikten ve ortak değer olmaktan çıkmış, sadece kendini düşünen egemen bir zümrenin oyuncağı olmuş, bilimden uzak bir “bilim” dir.

“Muhakkak, göklerin ve yerin yaratılmasında,

gece ile gündüzün arka arkaya gelmesinde,

insanlara yararlı şeylerle denizde yüzen gemilerde,

Allah'ın gökten indirdiği suda ve onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltmesinde,

her canlıyı orada üretip-yaymasında,

rüzgârları estirmesinde,

 gökle yer arasında emre hazır bekleyen bulutları evirip çevirip yönlendirmesinde

akleden bir topluluk için ayetler (birçok konunun çözümüne, keşfine işaretler)  vardır.” (Bakara 164)

(Ayette sekiz ayrı kozmolojik delil sıralanmaktadır: 1. Göklerin yaratılışı. 2. Yerin yaratılışı. 3. Gece ve gündüzün değişmesi. 4. Gemilerin denizlerde seyretmesi. 5. Yağmurun yağması ve onunla ölü haldeki toprağın canlanıp yeşermesi. 6. Yeryüzünde her çeşit canlının gelişip yayılması. 7. Rüzgârların çeşitli yönlere doğru hareket etmesi. 8. Bulutların yer değiştirmesi.)

Deprem ve kent özelinde düşünürsek:

Ne yapalım yani kentlerden kaçıp köyleri mi yerleşelim? Diyeceksiniz belki.

Köylerde hızla kentleşirken kentten kaçmakta fayda vermeyecektir.

Öncelikle insanın içindeki kentleşmeden kaçması, zihnen devrim yapması gerekir.

Ama neden kent fikrini bırakıp şehir ve köy birleşimi yeni bir konsepti benimsemiyoruz.

Tarihin manevi şehirleriyle günümüzün ekolojik köylerinin bütünleştiği hirbit yeşleşimler.

Safranbolu evleri, Eskişehir’de Odunpazarı, Mardin evleri, Foça evleri… daha daha niceleri. İlham alacağımız güçlü bir geçmişimiz var.

2-3 katı geçmesin hiçbir ev.  Ağaçlar sarsın dört bir yanını, sokakların aralarında geniş arsalar olsun, kah meyve bahçeleri, kah çiçeklerle dolu meydanlar, otlaklar. Sadece kediler köpekler değil, atlar, kuzular, ördeklerde rahat rahat yaşayabilsin şehirlerde. Şehir olsun yine adı. Ama dereler aksın şırıl şırıl, balıklar tutulsun, çocuklar yıkansın güven içinde…

Fantastik bir dizi senaryosu değil bütün bunlar. Asıl bu zamana kadar yaşadığımız senaryo. Kurgulanmış olanı terk edip, Rabbani olana inanmak ihtiyacımız var.

“…Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez.…” (Rad 11)

Yaşadığımız felaketin ilk adımları atmamıza sebep olacak bir rahmet olması duası ile.

Allah milletimizi bütün felaket ve fitnelerden kurusun, birlik beraberlik içinde, devletimizle birlikte güçlü ve güzel bir geleceği nasip etsin. Âmin.