RAMAZAN'A SİYONİST GÖLGESİ
Soykırıma ve Siyonist despotizme
karşıtlık her geçen gün daha fazla taraftar buluyor. Bu durum, en kolay şekilde
sosyal medyadan gözlenebilir.
İsrail’in Filistin’i işgaline
destek veren marka ve ürünlerin birçoğu, ulusal ve uluslararası kamuoyunda
sürdürülen Filistin’e destek dayanışması sayesinde sıkıntılı günler geçiriyor.
Boykotu etkili yürüten
ülkelerden çekilme ve üretim hacminde küçülme kararı alan firmaların haberleri
neredeyse sıradanlaştı.
Gelin görün ki hiçbiri soykırımı
durdurmaya yetmiyor. Açlıkla kıvranan Filistin halkı, materyalist Batı’nın
ilkelliği ve vahşiliği terk etmediğinin de kanıtı.
Ortadoğu ve Doğu ülkelerinde sık
aralıklarla karşımıza çıkan Batı güdümlü vahşetlerin en canımızı yakan ve en
yıkıcılarından biriyle yüzleşiyoruz. Filistin topraklarından Filistin halkını
kazımak isteyen Siyonist acımasızlığının her anına şahidiz.
Soykırıma şahidiz. İzleyip
elimizden bir şey gelmediğini geveleyip durduğumuz bir gürültülü şahitlik bu.
Evet boykot ediyoruz; ama
Siyonist ve Siyonist destekçisi firmaları kökünden kazıyamıyoruz.
Serbest piyasa dengeleri,
arz-talep denklemi, ekonomik çıkarlar buna engel. Ferdî gayretlerin, sivil
toplum kuruluşlarının her gün daha gür çıkan ortak sesine destek veren ve
“sivil” olmayan yönetim ve kurumlardan söz etmek zor.
Güney Afrika’nın Filistin’e
destek direnişi, kürsülerde yokuşa sürülen, terazisi şaşmış adalet denkleminin
gölgesine sıkıştı. İsrail’in yargılanma sürüncemesi, Filistin halkının çıkmaz bir
sokağa hapsetti.
Zaten Birleşmiş Milletler’in
Müslüman halkların başına gelen hiçbir meselede adil olduğu görülmedi.
Bir şey daha görülmedi ki bu
ezber Filistin soykırımında bozuldu: Dünyanın gözü önünde varlığı ispatlanmış
bir soykırımın bu kadar açıktan desteklenmesi ve Batılı liderlerin açıkça bir
soykırımı kabul ederek “güven oyu” vermesi…
Ve sonra bu kadar acının
arasında Ramazan gönüllerimizi avuturken TRT de dâhil bütün medya kanallarında,
soykırım tetikçisi markaların Ramazan sofralarına buyur edildiği reklamların ikiyüzlülüğüne
katlanır bulduk kendimizi.
Şahitliğimiz, bu zamana kadar ki
en zor safhasında.
Filistinlileri ülkesinden
kazımaya ant içmiş, hiçbir hukuku dikkate almayan, “çocukları öldürdük ve
öldürmeye devam edeceğiz” diyen işgalci vahşileri doğrudan destekleyen bilumum
gıda markasının haddini aşarak Ramazan’ı ticaretine “malzeme” edişine şahitliğe
mecbur bırakılmak bir sistem sorunu değil de nedir!
İsrail destekçileri,
servetlerine servet eklemek istediklerinde toplum inancının “suyuna” giderler.
Devir gelir kanun yüzünden şapka satan firma, mütedeyyinlere özel eşarp üretirler.
Ve Ramazanlarda asla boş durmazlar. Ürünlerini Ramazan’la en geleneksel şekilde
ilişkilendirip üst sıraya taşırlar. Müslüman’dan koparttıklarıyla açıktan
Siyonist despotizmine hizmet ederler.
Kazıyanı kazımak kısası
elimizden gelmiyor belki, en azından ticaretle gücüne güç katan Siyonistleri bu
piyasadan, ekranlardan, reklamlardan ve Ramazan’dan kazıyamıyor muyuz? Neden
kazıyamıyoruz?
Neden eli kanlı tüccarların,
hiçbir şey olmuyormuş, kan ve vahşet tarihi yazmıyorlarmış gibi maddi
gaspçılığı sürdürmesine izin veriyoruz?
Neden inancımızın en kıdemli
unsurlarını reklam malzemesi yapmalarına izin veriyoruz? Bu reklamları boykot
edecek vicdanlı bir medya yönetimi yok mu?
Bu kadar mı çaresiz, bu kadar mı
aciziz?
İsmi lazım değil kolaya, ismi
lazım değil giyim firmasına, ismi lazım değil bulyona ve adını İsrail’le yan
yana getirmekten gocunmayan belli başlı firmalara olan bu tolerans bir nevi
soykırım hoşgörüsü değil mi?
İnancımızda haramla ilgili
içtihatı bellidir. Haramı yiyen yahut ondan faydalanan, yenmesine yahut
faydalanılmasına vesile olanla aynı seviyede hüküm giyer.
Yani vesileler önemlidir.
Hadis-i Şerif’te “Hayra vesile
olan yapan gibidir.” buyruluyor.
Şer olduğunda iş nereye varır?
Siyonizmin hayatımızın içinde
dolaşıp duran yüzlerce binlerce kılcal damarı var. Ana damarı kesmekten
acizsek, kılcal damarları keser, Siyonistlerin güç kaybına katkı sunar ve
Filistin’i destekleriz.
Yapabilir miyiz?
Allah’tan umut kesilmez, demiş
büyükler. Kaldı ki ümit Müslümanın ödevlerindendir.
Ama ümit bir başına kök salmaz.
Gayret ve nasiple yol alır.
Birleşmiş Milletler’in
birleşemedikleri gün de gelir, liderlerin halkın galeyanından korkup saklanacağı
gün de…
Şükür ki vicdanını diri tutanlar
var, onlar sayesinde gafletten uyanıyoruz, hâlimizden utanıyoruz.
Hazreti Allah, Müslüman olmayıp Filistin’i
destekleyen ve soykırım karşısında bütün gayretiyle dik duran herkese hidayet
nasip etsin… âmin.