24 Nisan 2017

Robotlaşan insanlık

Geçen yazımızda yapay zekâ konusunu işlerken, insanlaştırmadıkları robotların yerine, insanları robotlaştırmak isteyeceklerinden bahsetmiştik.

Robot olmanın insan olmaktan daha iyi olacağı üzerine ikna çalışmaları çoktan başlamış durumda. Teknoloji ve insanlığın geleceği üzerine tahminleri özendirici bir dille anlatan birçok kitap, video v.b. mevcut.

Sinir sistemine yerleştirilecek nano robotlar sayesinde sanal gerçeklik üst düzeyde yaşanabilecek. Bu sayede insanlar, matrixvari bir âlemde her istediğini yapabilecek ve bunu gerçek gibi hissedebilecek. (Ray Kurzweil)

Böyle bir şey bilgisayar oyunları ve 3d filmlerle yetişen bir nesil için müthiş bir haber. Beynine bahsedilen sanal robotlardan yerleştirmek için parasını ve hayatını seve seve verecek milyonlarca insan bulmak mümkün.

Beyne yerleştirilecek nano robotların güzellikleri (!) ballandıra ballandıra anlatılırken, saç telinden daha ince tellerden oluşacağından, insanın bütün sinirlerine eklenerek dışarıdan bir bilgisayar tarafından kontrol edilebildiğinden ve istenilen programları insan beynine yükleme becerisine kavuşulabileceğinden hiç bahsedilmemektedir.

Deccalin yalancı Cennetine benzeyen bu sanal gerçeklik, gerçek dünyadan kopmuş, beyninin kontörlünü tamamen teslim etmiş bir insanlık manasına geliyor.  Bu arada ruhun ve duyguların aktif varlığından da söz etmek pek mümkün olmadığına göre, insanın da komutlarla istenilen her şeyin yaptırılabildiği bir robottan farkı kalmamış olacak.

Beyin kontrolü ile ilgili çalışmalara uzun yıllar önce, Vietnamlı esirler üzerinde, beyne elektroşok verilerek yapılan deneylerle başlandı. Sonra beyne elektrot yerleştirme yöntemi denendi. Bu çalışmalar başarılı olmadı ve deneklerin hepsi ya öldü ya da sonradan öldürüldü. Ama CIA bu çalışmalarından vaz geçmedi. Şimdi beyni bilgisayara indirgemeye yönelik bu çalışmalar, nano teknolojinin sunduğu yeni yöntemlerle farklı bir boyut kazanmıştır. Siber akıl kontrolü, şeytanlaşmış kişilerin elinde, insanlara ve toplumlara birçok acılar yaşatabilecek korkunç bir çalışmadır.

Dünyada ve ülkemizde de yaygınlaşan çipli kimliklerin bir zaman sonra deri alına yerleştirilecek bir hale geleceği ve “hayatı çok kolaylaştıracağı” da konuşulan konular arasında. Derimizin altına yerleştirilecek bir çipin, siber akıl kontrolü çalışmaları ile birlikte düşünüldüğünde sinir sistemimize müdahale edebilir hale getirilip, her birimizi robot vatandaşlara dönüştürme ihtimalini tamamen yok saymamak gerek.

Bugün yapay zekâ teknolojilerini büyük bir hevesle bekliyor ve hiçbir itiraz göstermeden kabul ediyor oluşumuz bile, aslında uzun süredir süren robotlaştırma çalışmalarının çoktan etkisini göstermeye başladığının birer işaretidir.

Evimizde, işimizde ve evle iş arasında gidip gelirken cebimizdeki ve odalarımızdaki “akıllı” ekranlara aklımızı her geçen gün daha da teslim ederek hayat sermayemizi tüketiyoruz.

Gözlerimizi güne açar açmaz başlıyor bağımlılık… Daha “Bismillah” demeden bildirim bombardımanın içine kayboluyoruz…

Ve ne samimi bir selam, ne sevgi dolu bir bakış, ne gülücük dolu bir kahvaltı, nede insana ait sevgi dolu bir sözcük aktaramıyoruz ailemize, çevremize, sevdiklerimize…

 O kadar hızlı bir akış sunuluyor ki bize, ekranlarda gördüklerimiz karşısında ne düşüneceğimize, ne hissedeceğimize sakince karar veremeden, sindire sindire duyguları yaşayamadan insanca; beynimize istenen algı yerleştirilip hemen bir sonraki habere/konuya/olaya geçiştiriliveriyoruz…

Bütün suçu birkaç habere, teknolojik birkaç alete atıp, irademizi ve ruhlarımızı prangalayan, bizi atmosfer gibi kuşatmış olan sistemi perdelemeyelim. Yerel olanı, özgün olanı, İlahi/manevi olanı silip süpüren, kendi seküler değerlerini, bencil tüketim ritüellerini normalleştiren şeytani bir sistem. İnsanı harcayıp duygusuz bir robot inşa etmeye çalışan bu sistem, globalleşme adı altında tüm dünya toplumlarını işgal etme girişimini sürdürmektedir.

Globalleşmenin ve modernleşmenin ulaşabildiği tüm alanlarda olduğu gibi, ne öğreneceğimize yapılandırılmış eğitim müfredatının, ne giyeceğimize modanın, trendlerin, avm mağazalarının, tatilimize, eğlencemize, düğünümüze bile organizasyon şirketlerinin karar verdiği ve bizden sadece teslim olup komutlara uymamızın istendiği bir hayatı yaşıyoruz.

Ve bizlere sunulan bu hayatın içinde, İ'lâ-yı Kelimetullah'tan ya hiç bahsedilmiyor ya da mecbur kalındıkça sadece dört duvarın arasına ve vicdanlara hapsedilmiş olarak toplumsal hayattan uzak tutularak anlatılıyor.

Yani modernleştiğimiz, Avrupa değerlerini benimsediğimiz, ekonomik ve kültürel kapitalizme adapte olduğumuz kadar Allah'tan ve insanlıktan uzaklaşıyor, iradesi ve kontrolü kötülüğün elinde olan robotlar olmaya yaklaşıyoruz.

Allah Kuran ve Sünnetin aydınlığında bir hayat kurarak, insanlığımızda derinleşip temiz ve yücelmiş ruhlar olarak Allah'ımıza kavuşabilmeyi nasip etsin. Âmin.