13 May 2017

Saadet Partisi üzerine 2

Saadet Partisi'nin kontrol ettiği tabanıyla beraber seçtiği, tercih ettiği içler acısı savrulma üzerine yazıyorduk. Saadet Partisi'nin bugün, konu ne olursa olsun bir şekilde Tayyip Erdoğan ve Ak Parti husumeti üzerinden Fettoşii kültünün söylem, iddia ve taleplerine paralel şekilde oluşturulacak, CHP, HDP ve “yurtta sulhcü” legal/illegal sağ-sol oluşumlarca teşekkül ettirilecek cephe içinde mevzileneceğinden eminiz.

On altı sene önceye kadar hangi Türk'e, ileride bu ülkede iktidara gelen bir adamın İslâm'ın emir ve şiarlarına karşı yürütülen düşmanlığın sembolü hâline gelen başörtüsü yasağını bitireceğini söylesek, kâlbi o meçhul ve bilinmez kişiye karşı derin bir muhabbet ve hürmetle dolar,  dudaklarından onun hakkında hayır ve minnet duaları dökülürdü. Emin olun duyan herkesin bu söylenenden anladığı da başörtüsü takan genç kızlara karşı yürütülen umumi okuma ve eğitim yasağının kapsamından yalnızca üniversitelerin çıkarılması olurdu. İstikbaldeki o meçhul kişinin namaz kılmayan, içki içen, kumar oynayan, daha nice günahlara giriftar birisi olacağı söylense bile onun iman ile ölmesi, tüm günahlarının bağışlanması, affedilmesi, Rasûlullah'ın şefaatine nâil ve O'na komşu olması için dualar edilmeye başlanırdı. Yeter ki Allah'a ve elçisine, onların hükümlerine inansın ve hürmetkâr olsun; değil midir ki gereğini yapamıyorsa da düşmanlık da yapmıyor, yaptırmıyor, ülkemizi zulümden tasfiye ediyor…  Neredeyse bütün Müslümanlar “Allah'ım onun ve çoluk çocuğunun ayağına tek bir taş bile değmesin, O'nu bu büyük iyiliğine bağışla, dilersen onun yerine bize azap et, ama onun tenine cehennem ateşini değdirme” diye sevinçle ve gözyaşlarıyla yakarırdı değil mi? Hiç şüphesiz evet!  

Peki, bize “mevzu üstelik sizin anladığınız gibi sadece üniversitelerde okumak değil, bir akademisyen eşi veya çocuğu olarak bile kampüslerin dış kapısından içeri alınmayan başörtülüler, o adamın mücadelesi neticesinde artık üniversitelerde hocalık hatta rektörlük yapabilecek” deseydi… Sonra, “bakma şimdi imam-hatiplerin önlerinde başörtüsü taktıkları için liseli kızların kafasında coplar kırıldığına, yerlerde sürüklendiğine… O adam geldiğinde kızlar başörtüsüyle istediği liseye hatta istediği okula gidebilecek” diyerek konuşmasını sürdürseydi… Biz hayretle o haber vericiye bakarken,  o daha devam ederek, “müstakbel adamın özgürlükler üzerine yeniden inşa edeceği bu ülkenin başörtülü kadınları da, hürce öğretmen, hemşire, hâkim, subay, doktor, savcı, polis ve avukat olarak çalışabilecek” deseydi…  Şimdi yaz tatillerinde çocuğunuzu Kur'an öğrenmesi için camilere bile gönderemiyor olsanız da ileride o adam evlatlarınızın bir tek camilerde değil, ilkokullarda ve liselerde bile Kur'an-ı Kerim'i, peygamber hayatını, Osmanlıcayı, Arapçayı seçip ders olarak okuyabilmelerini sağlayacak diye müjde üstüne müjde verseydi… Öyle sanıyorum bu ülkenin bütün şuurlu Müslümanları şükür secdesine kapanırdı.

Peki, yine o haberci, bütün bunları yapacak sizin umabildiğinizin fevkinde, istikamet sahibi Müslüman bir lider gelecek ama ona ve yoldaşlarına karşı en şiddetli düşmanlık yapacaklar arasında bugün sizin saflarınız arasında yer tutan dindar görünümlü kimi erkek ve kadınlar olacak dese inanır mıydık? Bütün bu yapılanlar apaçık ortada olduğu hâlde mi kimimiz ona ve yanındakilere düşmanlık yapacaktı?  Bunlar onların kalplerinde hiçbir kıymet taşımayacak mıydı?

 Çünkü artık onların kalplerinde bambaşka şeyler olacaktı…

Sığ hasetlerle başlayıp yönetilemeyen bir nefrete evrilen, oradan da bütün ontolojiyi bloke ederek dinleşen bir kinden bahsediyoruz. Gâvurun ekmeğini yiyen gâvurun kılıcını sallar demiş ârifan atalarımız. Az demiş; dahası şu ki gâvurun kılıcını sallayan, gâvurun ekmeğini de yemeye başlar. Yâni yolculuğa iki ucu pis sopanın ne tarafından başladığınızın pek bir önemi yok! An gelir, kimin sözü kimin sesiyle söyleniyor, kim kimin kinini, derdini ve ruhunu taşıyor anlaşılmaz olur. Belli bir noktadan sonra emin olun zerre kadar ehemmiyeti kalmaz bunun.

Mademki din kardeşliği yerine kin kardeşliğini seçtiniz? Artık yolunuza göre yoldaş değil yoldaşlarınıza göre yolunuz var demektir. Herkes yoldaşlarıyla aynı şeye dönüşecektir. Allah'ın yasasında bir değişiklik bulamazsın!

Bugüne kadar yalnız Salebeye yazık olmamıştır…

Devam edecek.