20 May 2017

Saadet Partisi üzerine 3

Gelelim konunun en netâmeli kısmına! Saadet Partisi'nin 17/25 Aralık sürecinden bu yana, fettoşii kültü tarafından oluşturulmuş tüm kara propaganda ve yalanları içselleştirerek, taşıyıcı, tekrarlayıcı ve yayıcı bir unsur olarak temeyyüz etmesinin anlamını doğru okumaya…

Fetö kültünün hiyerarşi piramidinde en tepelerde bulunan Ekrem Duman'lının yanı başında, âdeta esas duruşta ve bitişik nizamda genel başkanlarla verilen destek pozu hem Saadet Partisi hem de BBP için aslında çok ağır bir maraza/hastalığa işaret ediyordu.  Bu fotoğraf çekildiğinde mezkûr ihanet örgütü Milli İstihbarat Teşkilatı'nın tırlarına kumpas saldırısını gerçekleştirmiş ve 17/25 Aralık Tarihi'ndeki ilk darbe ve devlete el koyma teşebbüsleri de ifşâ olmuştu. Yâni bu yapı millet nezdinde tiksinti duygusunu harekete geçiren bir rezillikler membaı olarak teşhis ve tespit edilmişti.

Saadet Partisi'nde olan genel başkan değişimi mevcut politikalara yönelik bir itirazın ve karşı koyuşun neticesi olarak değil aynı istikamette sürdürülecek politik mücadelenin performansını arttırmak için yapıldığından sessiz sedâsız gerçekleşti.  Nitekim referandumda Erbakan'ın “bu millet hiçbir zaman dinsiz imansız birini seçmez” gerekçesiyle en baştan beri istediği ve taraftar olduğu başkanlık sistemine CHP ve HDP ile birlikte karşı çıktılar. Meydanlarda,  Temmuzun 15'inden sonra çok şeyler değişecek” diye bağırarak sanki nokta atışlı darbe tarihi veren Yurtta sulh, cihanda sulh ilkecisimüneccim Meral'in” deyişine göre hayır cephesi onlara çok şey borçluydu.  Bu minnet duygusunu 'Hayır' kampanyası sırasında sayın genel başkanın talimatı ile program yapmaya gittiğimiz şehir ve ilçelerde, Saadet Partisi'nin il başkanları partilerini temsilen yanımda hazır bulundular ifadesi anlatmaya yetmiyor gibi. Öyle görünüyor ki cepheyi dizayn eden akıl, her ne kadar ciddi bir oy oranları olmasa da hayırcılar konsorsiyumunun CHP, HDP-PKK, FETÖ ve türevlerinden müteşekkil varlıklarının verdiği görüntü netliğini,  Saadet Partisi'yle bulanıklaştırdıklarını düşünüyorlar. 

Görüntünün netliğini bulanıklaştırma Tayyip Erdoğan ve Ak Parti üzerinden Türkiye'ye saldıran düşmanlarımızın en çok ihtiyaç duyacağı, efor, para ve proje yağdıracakları ameliye olacak. Bu hususa artık özellikle dikkat edin!

Tayyip Erdoğan'ın ve Ak Parti'nin her seçim zaferinden sonra, Gazze, Bosna, Üsküp ve İslâmâbad gibi Müslümanlara ait beldelerin sokakları, eşsiz bir sevinç ve coşkuyla doluyor, Türkiye Müslümanlarına tebrikler yağıyor.  Bu İslam kardeşliğinin, ferasetin, ortak ruhun ve aklın tezahür etmesindendir elbet…  Saadet Partisi ve AGD gibi devamı olan kuruluşların dönüştürdüğü, yetiştirdiği insanlar ise ümmetin bu ortak sevincini ve coşkusunu paylaşmıyor artık.  Paylaşmadığı yetmezmiş gibi, üstelik başkalarıyla birlikte diş gıcırdatıyor ve homurdanıyor! Davasının İslâm olduğunu söyleyen ama üzüntüsü ve sevinci Müslümanlarınkinden başkalaşıp kendine özgü beklenti ve iddialarla farklılaşan her yapı, mahiyeti itibariyle Türkiye Müslümanlarına çok tanıdık gelecek! Bu sürecin tabii sonucu, dost ve düşman, sevilen ve nefret edilene ilişkin telâkkinin mutasyon geçirmesidir.

Anadolu'daki geleneksel MHP'li taban hâriç, Türkiye'deki imanlı ve dindar kitlenin hemen hemen tamamının oy ve gönül vererek desteklediği hareket ve lideri bu kitle için nefret objesi hâline getirildi. Ak Parti'yi destekleyen Müslümanların adı aralarında ampul kafa…  Bir tarafta anlamayan, kör, aptal, hidayeti kararmış %51, diğer tarafta müthiş analizlerin, muazzam tespitlerin adamları,  Sultan Fatih'in kül yutmaz, gözü açık torunları olan %07…

Şunu kabul ve fark etmeliyiz ki fettoşii kültünün en iyi uyguladığı, en başarılı olduğu metot, olduğundan farklı görünme, sızma, kültleştirme, dönüştürme ve ele geçirip yönetmedir. Bu yapının bu kadar iyi bildiği ve kolay yaptığı bir işten nefes aldığı sürece vazgeçmesi,  hatta bir an ara vermesi için siz herhangi bir sebep biliyor musunuz? Hele bu metot ona para toplama, bürokrasi, akademi ve eğitim kurumlarına sızarak kadrolaşma, yeni insan ve güç kaynaklarına ulaşma ve istifleme imkânı veriyorsa…

Fetullah Gülen'in küresel şeytani sistem tarafından harcanmamasının sebebinin yalnızca bugüne kadar yaptıklarına karşı duyulan minnet olduğuna inanmıyorum.  Bilâkis onları hâlâ umutlandıran, takdir duygularını, teşvik ve gayretlerini ayartan bir takım işleri henüz yapabiliyor olmasına bağlıyorum. Yâni…

Yânisi şu; evet doğrudan onun kültüne bağlı görünen inanlıları, dolaysız havarileri hedef ülke Türkiye'nin devlet kadrolarından, akademisinden ve stratejik kurumlarından şu an ve kısmen tasfiye ediliyor gibi görünebilir. Ama öte taraftan yıllar önce içine sızmaya başladıkları, tepesini ele geçirdikleri, hatta fantom muadiller veya muarızları olarak tasarladıkları kimi dini cemaat, vakıf, dernek ya da parti hareketleri üzerinden aynı işleri yapabildiğini kanıtlıyorsa, Fetullah Gülen'i asla harcamayacak, gözden çıkarmayacaklardır. Merhum Esat Coşan'ın ölümünden kısa bir süre önce yaptığı uyarıda kullandığı üzüm sapı metaforu aklımızda bir mıh gibi çakılı kalmalı.  

Son yıllarda neredeyse bütün devlet kurumlarında, THY'de, üniversitelerin idari ve akademik kadrolarında yoğun bir AGD'li yığılma/ekipleşme gözlemlemiyor musunuz? Siz de bunun çok sistemli, tuhaf ama tanıdık bir kadrolaşma biçimi olduğunu düşünmüyor musunuz? Olmayacak işlerin olduğu, kaşların, gözlerin oynadığı, fısıltıların, kodlamaların, îmâların üzerinde sörf yaparak ilerleyen bıçak gibi keskin, makine gibi soğuk ama tıkır tıkır işleyen bir kadrolaşma…  FETÖ'nün alenen aktif ve etkin olduğu dönemlerde bize her gün Milli Gazete okumanın, parti ve dernek lôkallerinde “takılmanın” bir üniversite bitirmekten daha önemli ve değerli olduğunu söyleyen arkadaşlarımız ve ağabeylerimiz vardı.  Şimdi onlar kayboldu. Akademik kariyer, yurt dışı eğitimleri, başarı, zenginlik, kariyer ve mevki tutma/alma odaklı bir yapılanma fışkırdı AGD içinden. İmam hatipli gençlerin dilinde ve mimiklerinde bir tahkir ifadesi olmadan, okullarının önünü açan ve esaretten kurtaran liderin adı anılamaz oluyor gittikçe…  Garip değil mi? Bu işler ver elini yerine, al elimi demekle çözülecek kadar kolay mı kimileri için? Bence garip, çok garip…